Pazartesi 21 Nisan 2025 - 19:21
Hayatta Dengesizlik: Sosyal Medyanın Yanlış Kullanımının Getirdiği Sonuç

Havza / Kültür uzmanları ve bazı aile danışmanlarıyla yapılan görüşmede, hayat düzeninin bozulması ve çeşitli zararların ortaya çıkması, sosyal medyanın yanlış kullanımının başlıca sonuçları arasında gösterildi.

Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, sanal ortam bir yandan bilgi alışverişi sağlamak ve bireysel ya da toplumsal hayatın birçok alanını kolaylaştırmak adına faydalı bir araç olabilirken, zararlarına karşı gerekli dikkat ve özen gösterilmediği takdirde, bireysel ve sosyal ilişkilerde —özellikle de aile odaklı alanlarda— yıkıcı etkiler bırakabilir.

Nitekim aile, toplumun en temel yapı taşı olarak bireylerin duygusal ihtiyaçlarının karşılanması ve psikolojik sağlığının korunması açısından eşsiz bir role sahiptir. Ancak bu yapı, sosyal medyanın ve sanal ortamın yanlış kullanımı nedeniyle ciddi şekilde tehdit altına girebilir.

Hayattaki Dengesizliğin Temel Sebebi

Aile danışmanı ve uzman Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Mehdi Hadi, sosyal medyanın yanlış kullanımının hiç kuşkusuz hayat düzeninin bozulmasına neden olan başlıca etkenlerden biri olduğunu belirterek şunları ifade etti:

“Günümüzde sosyal medya ve medya ortamının hâkim olduğu koşullar, eşlerin aynı evde ve görünürde birlikte olmalarına rağmen, gerçekte birlikte olmamalarına yol açıyor. Çünkü her bireyin elinde akıllı telefon var ve herkes kendi ekranına dalmış durumda. En iyi ihtimalle bile televizyon izleniyor; ama gerçek bir iletişim yok.”

Hüccetü’l-İslam Hadi sözlerine şöyle devam etti:

“Aslında biz, aile bireylerinin —özellikle de kadın ve erkeğin— gerçek anlamda iletişim kurabileceği bir ortamı oluşturmalıyız; yüzeysel bir birliktelik değil, derin ve samimi bir yakınlık gerekli. Psikologlar da aynı ortamı paylaşan insanların zamanla birbirine karşı olumlu duygular geliştirdiğini ve bunun sevgi ve yakınlığa dönüşebileceğini söylüyor.

Oysa sosyal medyanın yanlış kullanımıyla birlikte bu olumlu duygular gelişmediği gibi, insanlar —özellikle de aile ortamında— zamanla birbirinden uzaklaşmaya başlıyor. Her ne kadar görünüşte aynı evi paylaşıyor olsalar da, ruhen ve duygusal olarak ayrı dünyalarda yaşıyorlar.”

Medya Zararlarından Kurtulmak için Bir Reçete

Aile danışmanı ve uzman Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Mehdi Hadi, bu konuda şunlara da değindi:

“Bana göre, çiftler televizyon izleyeceklerse bile bunu birlikte yapmalı; ardından izledikleri program, dizi ya da film hakkında birbirlerinin fikrini almalı ve eşlerinin tepkilerine karşılık vermelidirler. Hatta sosyal medya içerikleriyle karşılaşırken de örneğin bir paylaşım ya da videoyu birlikte izleyip, beraber tepki vermek, birbirinin görüşünü sormak gibi yollarla, en azından bu mecralarda da gerçek bir birliktelik sağlanabilir. Yoksa kadının bir dünyada, erkeğin başka bir dünyada olması yakınlığı değil, uzaklaşmayı getirir.”

Hüccetü’l-İslam Hadi sözlerine şöyle devam etti:

“Diğer yandan üzülerek görüyoruz ki bazı aileler, maalesef sanal ortamın tehlikeleri ve zararları konusunda yeterli farkındalık ve bilgiye sahip değiller. Mesela bir misafirlikte çocukların eline telefon ya da tablet veriyorlar ki büyüklerin sohbeti bölünmesin.

Bu durum, çocuğu güvenliksiz bir şekilde denize bırakmaya benzer; sadece kendimiz rahat edelim diye onu büyük bir tehlikenin içine atmış oluyoruz. Oysa çocuğun dijital ortamda maruz kalacağı içerikler, psikolojik ve ahlak sağlığı açısından ciddi riskler taşımaktadır.”

Aile İçindeki Duygusal Bağların Azalma Riski

Klinik psikolog ve üniversite öğretim üyesi Dr. Merziye Azizi, çiftlerin birbirlerine karşı belirli sorumluluklar, görevler ve yükümlülükleri olduğunu, ancak sosyal medya ortamına girişle birlikte bu sorumlulukların ve beklentilerin sarsılabileceğini belirtti.

Azizi, klinik psikolog olarak son yıllarda yapılan birçok araştırmanın, çiftler arasında duygusal bağların azalması ve etkileşimin zayıflaması ile çiftlerin tatmin düzeyleri arasındaki olumsuz ve anlamlı ilişkileri ortaya koyduğunu ifade etti. Özellikle de çiftlerin sosyal medyada kontrolsüz zaman geçirmeleriyle, cinsel ve duygusal tatmin arasındaki bağın bozulduğunu vurguladı.

Azizi, sosyal medyanın çiftler üzerindeki olumsuz etkilerine dair şunları söyledi:

“Sosyal medya, kullanıcılar için sanal bir toplum işlevi görüyor ve bu durum, bireylerin bu sanal ortamda birbirleriyle iletişim kurmalarına, geniş bir sosyal aktivite yelpazesi ve eğlenceyi burada deneyimlemelerine olanak tanıyor. Bununla birlikte, sosyal medya platformları genellikle ortak bir yaşamın yanlış bir tanımını sunuyor ve bu da insanların aşk, güven ve bağlılık gibi kavramları birbirleriyle olan ilişkilerinde yanlış anlamalarına yol açıyor.”

Azizi, sözlerini şu şekilde sürdürdü:

“Doğal olarak, sosyal medyada romantik ve hayali bir ilişki ortamı gördüklerinde, insanlar bu durumu gerçek evlilik ilişkileriyle karşılaştırıyorlar. Ancak fark etmedikleri şey, gerçek hayatın sosyal medyada gösterilen ve vurgulanan görüntülerden çok daha farklı olduğudur.”

İletişim ve Sözlü Etkileşimde Azalma

Üniversite öğretim üyelerinden biri olan Dr. Merziye Azizi ayrıca şunları belirtti:

“Kanıtlar, sosyal medyada fazla vakit geçiren çiftler arasında duygusal boşanmanın daha yaygın olduğunu göstermektedir. Bunun yanı sıra, çiftler arasındaki en basit iletişim şekli olan sözlü etkileşimin azaldığı ve sadece 20 dakika sosyal medya kullanımının bile bu iletişimi zayıflattığı gözlemlenmiştir. Bu da ailede özellikle çiftler arasında duygusal kopuşa yol açmaktadır.”

Ardından Azizi, şu noktalara dikkat çekti:

“Bir eşin fazla zamanını sosyal medyada harcaması, o kişiyi eşinin psikolojik ortamından ve ilişkisinin bulunduğu çevreden uzaklaştırır. Bu durum, çiftlerin sadece fiziksel bir ortamda birlikte yaşamalarına sebep olur. Bu da, ortak yaşam hedeflerinden uzaklaşmalarına neden olabilir.”

Yeni Medya Araçları Zorunlu Olarak Kültürel Boşlukları Doldurmaz

İlahiyat alanında araştırmacı ve akademisyen Nergis Şekerzade, yeni medya araçlarının toplumumuzdaki kültürel ve eğitimsel boşlukları dolduramayacağını belirterek şunları ifade etti:

“Sosyal medya ağlarında bazen çok farklı tercihler görmekteyiz. Bu da başka bir sosyal medya zararı olarak karşımıza çıkıyor: Bireylerin yaşam tarzlarında değişiklikler yapma isteği. Evliliğe ortak hedefler ve zevklerle başlayan çiftler, sosyal medya platformlarında gördükleri farklı ve gösterişli yaşam tarzlarından etkilenip, kendi yaşam tarzlarını değiştirme isteği duyuyorlar. Bu çiftler, hayatlarını sosyal medyada gördükleri gösterişli yaşam tarzlarıyla kıyaslıyorlar ve belki de kendi gerçek yaşam koşullarında ulaşmaları zor olan şeylere ulaşma peşine düşüyorlar. Bu da ailede ekonomik baskılara ve yaşam kalitelerinden tatminsizlik duygusuna yol açıyor ve sonuç olarak psikolojik baskı oluşturuyor.”

Şekerzade sözlerini şöyle devam ettirdi:

“Sosyal medyada paylaşılan başkalarının hayali ve rüya gibi yaşam koşullarını görmek, kişinin yetersizlik hissi ve bulunduğu yaşam koşullarından memnuniyetsizlik duymasına neden oluyor. Bu, genellikle kişiye eşine çekici gelmediği hissini de aşılıyor. Özellikle kadınlarda bu, güzellik ameliyatları gibi aşırı müdahalelere yol açabiliyor. Bazen ise bu tür karşılaştırmalar, eşlerden biri tarafından yapılır ve bu durum, çiftlerin ortak yaşamlarına zarar verebilir.”

Özel Hayatımıza Saygı Gösterelim

Şekerzade, çiftlerin mutlaka özel hayatlarını korumaları gerektiğini vurgulayarak şu ifadelerde bulundu:

“Kesin olan bir şey var ki, kadın ve erkek evlilikle ilgili kişisel ve duygusal meselelerini sosyal medya platformlarında paylaşmamalıdırlar. Ayrıca çiftler evde olduklarında, birbirleriyle iletişim kurmak için sosyal medyayı kullanmamalıdırlar.”

Rapor: Seyyid Muhammed Mehdi Musevi

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha