Havza Haber Ajansı’nın aktardığı habere göre, topraklarımızın Siyonist rejimin açık saldırganlığına hedef olduğu, masum halkımızın acımasız ve alçakça saldırılarla vurulduğu bu günlerde Aşura vesilesiyle Seyyidüşşuheda’nın (a.s) nurani sözlerini yeniden hatırlamak bizi İslam’ın izzete dayalı felsefesi ve direnişin hikmetiyle derinlemesine tanıştırmaktadır.
Tarihin daima diri kalan öğretmeni İmam Hüseyin (a.s), Aşura’da şöyle buyurmuştur:
“İzzetli bir ölüm, zillet içindeki bir hayattan daha hayırlıdır.”
(Mu‘suat-ı Kelimât-ı İmam Hüseyin aleyhisselâm, Hadis 289)
Bu söz duygusal bir slogan değil, tarihin bütün özgür insanları için eksiksiz bir manifestodur. Bu bir mekteptir; zilleti reddeder ve her türlü tahakküme karşı cevabı izzetli bir şehadette bulur.
Bugün de bu mektebin çocukları, Aşura neslinden gelen komutanlar ve savaşçılar, İmam Hüseyin’in (a.s) yolunu sürdürmektedir. Onlar, İsrail’in ateşi karşısında diz çökmek yerine vakar ve kararlılıkla cevap verdiler; düşmanı geri adım atmaya zorladılar. Bu tek taraflı ateşkes, bir teslimiyet değil güçten doğan bir dayatmadır.
Ne güzel buyurmuştu o hak yolunun imamı:
“Heyhat ki biz zillete boyun eğmeyiz!”
Bugün savaş meydanlarında İsrail’e karşı göğsünü siper eden erkekler, Hüseynî bir gayretin evlatlarıdır; ‘Heyhat minnez zillet’in (Asla zillete boyun eğmeyiz!) mirasçılarıdır. Onlar da tıpkı Hüseyin (a.s) gibi kılıç ile biat arasında kalınan o tarihî dönemeçte, kılıcı –yani onurlu direnişi– seçtiler. Çünkü batıla biat etmek zilletin ta kendisidir; zulme karşı susmak ise cinayete ortak olmaktır.
Hüseynî bakışa göre zalim bir yönetim yalnızca gayrimeşru değil aynı zamanda ümmetin fesadına yol açan bir unsurdur. İmam Hüseyin (a.s), Yezid’e biat etmeyi reddederken şöyle buyurdu:
“İslam’a elveda demek gerekir; öyle bir durumda ki ümmetin çobanı Yezid gibi birisi olmuştur.”
(Mu‘suat-ı Kelimât-ı İmam Hüseyin, Hadis 252)
Bugün de İsrail zamanımızın Yezididir; çocuk katili, işgalci ve ne insanî ne de dinî hiçbir meşruiyeti olmayan bir rejim. Böyle bir rejim karşısında Hüseyin’in mantığından uzaklaşan herkes er ya da geç ya zillet dolu bir sessizliğe ya da utanç verici bir uzlaşmaya sürüklenecektir.
Oysa bizim milletimiz ve yiğit komutanlarımız başka bir yolu tercih etti: Aşura’nın öğretilerinden beslenen, iman ve hamiyetle yoğrulmuş, devrimci akılla şekillenmiş bir yol… Bugün İran’ın kararlılığı İmam Hüseyin’in (a.s) mektebinin canlı bir yansımasıdır; bu mektep izzeti sahte bir güvenliğe feda etmez, bilakis güvenliği izzetin bağrından doğurur.
Sonuç olarak zulüm ile iman arasındaki karşılaşmada ölçü yine Kerbelâ’dır. Eğer İmam Hüseyin (a.s) Aşura’da ‘zillet mi yoksa şehadet mi’ arasında bir tercihle karşılaştığında izzetiyle ölmeyi seçtiyse, bugün de bizler Siyonist saldırganlık karşısında yalnızca bir yola sahibiz: ‘Onurlu direniş.’
Kesinlikle şunu bilmeliyiz: Bir milletin ruhunda ‘Heyhat minnez zillet’ kültürü yaşadığı sürece hiçbir sahte güç –isterse dişine kadar silahlı olsun– o milletin haykırışını susturamaz.
– Muhammed Hâirî Şîrâzî
yorumunuz