Havza Haber Ajansı muhabirinin bildirdiğine göre İslam Bilimleri ve Kültürü Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Şerif Lekzai yaptığı konuşmada, İmam Sadr’ın medeniyet düşüncesi özelliklerini açıklarken şunları söyledi: "Dini temellere dayalı olmak gibi bazı özellikler diğer İslam düşünürlerinde de vardı; ancak İmam Musa Sadr’ı farklı kılan, onun İslam dünyası ve Batı medeniyeti konusundaki derin bilgi ve yaşanmış deneyimidir. O, birçok düşünürün aksine yalnızca bir teorisyen değildi; pratik ve yaşanmış deneyimlere dayalı olarak analizler yapar ve çözümler sunardı."
Dr. Lekzai, konuşmasının başka bir bölümünde İmam Musa Sadr’ın Siyonist rejim karşısındaki tutumuna da değinerek "İmam Musa Sadr, Lübnan’ı medeniyetin kaynağı olarak görüyordu ve bu bölgenin Batı medeniyetine karşı yeni bir İslami medeniyetin doğum yeri olduğuna inanıyordu." dedi.
Lekzai şöyle ekledi: "İmam Musa Sadr’a göre, İsrail bölgedeki tüm çatışmaların kaynağıdır ve mutlak kötülüktür. Bu tutumunun nedeni, İsrail’in hiçbir zaman diyaloğa yanaşmaması ve hiçbir anlaşmaya bağlı kalmamasıdır. O, eserlerinde İsrail’in Birleşmiş Milletler tarafından alınan 400’den fazla kararı ihlal ettiğine dikkat çekmiştir. İmam Musa Sadr’a göre İsrail ile barışın bir anlamı yoktur; milletlerin önünde yalnızca iki yol vardır: Teslimiyet ve direniş."
Bu programda ayrıca İmam Musa Sadr’ın ekonomik düşüncelerine de değinildi. Bazı büyük âlimlerin sadece İslami ekonomi teorisyenleri olduğu halde, İmam Sadr bu görüşleri Lübnan’da hayata geçirmiştir. Onun başlattığı projeler arasında Şii kızlar için halı dokuma atölyeleri açılması, hemşirelik okulu kurulması ve Cebel Amil sanayi okulunun temellerinin atılması gibi girişimler bulunmaktadır. Bu da Lübnan’daki Şiilerin konumunu yükseltmede etkili olmuştur.
Dr. Lekzai, İmam Musa Sadr’ın kaçırılma dosyasının takip edilmesinde devletlerin sorumluluğuna dikkat çekerek şöyle dedi: "O, 'Mutlak Kötülük' adlı kitabında devletlerin bu konuda kapsamlı bir çaba göstermesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu bağlamda hem Lübnan devleti, İmam Sadr’ın Lübnan’daki Şiiler arasındaki liderlik konumu nedeniyle hem de İran devleti, onun vatandaşlığı ve bilimsel-felsefi kökeni açısından bu dosyanın takip edilmesinde sorumluluk taşımaktadır."
Lekzai, dosyanın takibi sürecindeki üç önemli tarihi döneme işaret etti:
1. İslam İnkılabı'nın zaferinin başlangıcı ve İmam Humeyni’nin (ra) Sadr ile görüşme şartı olarak Kaddafi ile olan dosyanın çözülmesini öne çıkarması.
2. Reform dönemi; bu dönemde iletişimler kurulmuş olsa da istenen sonuç elde edilememiştir.
3. Savaş sonrası dönem; savaşın sorunları dosyanın takibini olumsuz etkilemiştir.
İslam Bilimleri ve Kültürü Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi, sözlerini şu şekilde tamamladı: "Devletler, dünyanın her yerindeki vatandaşlarının kaderinden sorumludur. İmam Musa Sadr dosyası sadece ulusal bir mesele değil, aynı zamanda onun kaderinin takip edilmesi ve aydınlatılması için tüm imkanların seferber edilmesini gerektiren uluslararası bir meseledir."
Havza / İslam Bilimleri ve Kültürü Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi, İmam Musa Sadr’ın diğer düşünürlerden derin bilgi ve İslam dünyası ile Batı medeniyetine dair yaşanmış deneyimleri nedeniyle farklı olduğunu vurgulayarak, onun kişilik ve düşünce boyutlarını açıkladı.
yorumunuz