Pazartesi 22 Eylül 2025 - 12:37
İslam Siyaseti Felsefesinde Medeni İtidal

Havza / "İslami Siyaset Felsefesinde Medeni İtidal" İslam Bilimleri ve Kültürü Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi tarafından kutsal şehir Kum'daki Kur'an Kültürü ve Öğretileri Araştırma Enstitüsü'nde gerçekleştirildi.

Havza Haber Ajansı muhabirinin bildirdiğine göre İslam Bilimleri ve Kültürü Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi araştırmacı ve yazar Murtaza Yusufi Rad, 21 Eylül Cumartesi akşamı, Şeyh Tebersi Salonu'nda düzenlenen İslam Siyaseti Felsefesinde Medeni İtidal konulu final oturumunda yaptığı konuşmada siyasi felsefelerin her zaman teorik idealler ile sorunlarla dolu gerçeklikler arasında anlamlı bir köprü kurmaya çalıştığını belirtti. Bu bağlamda İslami siyasi felsefenin de vahiy ve akıl kaynaklarına dayanarak hem ideallere sadık kalmayı hem de zamanın gereklilikleri ve dış sorunlarla etkili bir etkileşim kurmayı amaçlayan bir siyasi düzen modeli sunmaya çalıştığını ifade etti.

Bu araştırmacı ve yazar böyle bir bağlantı kurma potansiyeline sahip olan anahtar kavramlardan birinin "medeni itidal" olduğunu vurguladı. Bu kavramın Kur'an öğretileri, Peygamberin sünneti ve Müslüman düşünürlerin fikirlerinden kaynaklandığını ve birey ile toplum, akıl ile din, özgürlük ile sorumluluk arasındaki dengeyi vurguladığını belirtti. Mevcut koşullarda siyasi felsefelerdeki görüş ile eylem arasındaki uçurumun daha da belirgin hale geldiği göz önüne alındığında, medeni itidal kavramının yeniden ele alınmasının İslam siyaseti felsefesinde bu iki alan arasında makul bir bağlantı kurmanın bir yolu olabileceğini ifade etti.

Yusufi Rad devamında şöyle dedi: "Medeni itidal" teorisi İslam siyaseti felsefesinde medeni yaşamla ilgili bir yaklaşımdır ve amacı toplumun farklı kültürel, siyasi ve sosyal seviyelerinde alt yapı ile medeni yapılar arasında denge sağlamasıdır. Bu bağlamda sadece siyasi yönü değil, aynı zamanda bilgi, etik ve manevi boyutları da barındırması gerekir. Bu konu yalnızca gücün düzenlenmesiyle ilgili değil aynı zamanda insanın yeteneklerinin gelişimi ve olgunlaşması, ilahi hikmetin gerçekleştirilmesi ve ahlaki bir toplum inşası için de gereklidir. Bu tür bir kapasite Batı'nın seküler modellerine alternatif bir model olarak öne çıkabilir.

İslam felsefesinde itidalin tevhid ilkesinden ve varlığa sistematik bir bakış açısıyla kök saldığını belirten Yusufi Rad: "İslami filozoflar evrenin denge, uyum ve hikmet temelleri üzerine inşa edildiğine inanıyorlar. İnsanların iradesi ilahi halife olarak bu dengeyi sosyal alanda sağlamakla yükümlüdür. İradeli varlıklar alanında itidalin sağlanması, varlıkların parçaları ve unsurları arasında denge ve uyum kurmak anlamına gelmektedir." dedi.

Araştırmacı ve yazar, medeni itidalin sistematik ve kapsamlı bir yaklaşım ile birey, toplum ve varlığı birbirini tamamlayıcı olarak görme kapasitesine sahip olduğunu belirterek bunun sonucunda birey ve toplumun hikmet, tedbir ve adalet temelinde ikili tehditleri ortadan kaldırarak insanın potansiyelinin gelişimi için zemin hazırlayabileceğini vurguladı ve şöyle dedi: "Böyle bir düzenleme toplumun aşırılıklara düşmesine karşı engelleyici nitelikte olmalı ve aynı zamanda farklı kesimlerin uyumunu sağlamak için zemin hazırlamalıdır ki bu da toplumun yüksek hedeflerine ulaşmasını mümkün kılacaktır."

Yusufi Rad, dolayısıyla medeni itidalin tesisinin İslam siyaseti felsefesinin temel meselesi olması gerektiğini vurguladı ve bu beş unsurdan (hikmet/ilmi ve medeni akıl, adalet anlayışı ve hak merkezlilik, medeni hukuk ve şeriat, hikmet sahibi yönetici) yararlanarak medeniyetin ne olduğu, neden böyle olduğu ve nasıl gerçekleştirileceği üzerine düşünceler geliştirilmesi gerektiğini ifade etti. Aksi halde toplum aşırılıklara düşer ve insanı ya yeteneklerinin israfına ya da daha kötüsü yok olmasına sürükler.

İslam Bilimleri ve Kültürü Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi ayrıca şöyle dedi: "Medeni itidal teorisi bireysel ve toplumsal adaletin yanı sıra kültürel, siyasi ve ekonomik boyutları arasında entegrasyon ve denge sağlama gerekliliğine vurgu yapıyor. Bu teori adalet ile özgürlük, hak ile yükümlülük gibi kavramlar arasında bir yan yana gelme yaratmayı amaçlamakta olup kültür, ekonomi ve siyaset arasında denge sağlamak için kapsamlı bir model sunmayı hedeflemektedir."

Yusufi Rad devamında şöyle dedi: "Bu teori toplum, siyaset ve devlet alanında bir eklemleme ve ayrıştırma yaklaşımı öneriyor. Zira itidalin gerçekleştirilmesi toplumun somut gerçekliklerini anlamayı gerektirdiğinden, devlet itidalli bir yaklaşım benimseyerek vatandaşların çeşitli çıkarları arasında kamu yararını sağlamalı ve farklı kurumlar arasında uyum oluşturarak sosyal birlikteliği teşvik etmelidir."

Yusufi Rad bu teorinin çerçevesinde "medeni itidal" kavramının öne çıktığını çünkü bireylerin maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi çıkarlarını sağlamaya yönelik olduğunu ifade ederek şöyle dedi: "Bu tür bir itidal yalnızca güç ilişkilerini düzenlemekle kalmaz aynı zamanda insanı eğitmeye, kamu ahlakını güçlendirmeye ve dengeli, katılımcı ve ahlaki bir toplum inşa etmeye de dikkat eder."

Araştırmacı ve yazar bu teoriye göre toplumsal diyaloğun geliştirilmesinin kültürel ilerlemenin temel göstergelerinden biri olduğunu ve bu diyalogların ortak düşünme, anlayış ve sosyal yakınlaşma için bir zemin oluşturduğunu vurgulayarak şöyle dedi: "Bu teori, insan yaşamıyla etkileşimde ahlaki, akli, dini ve fıtri bir yaklaşım önerir; bireysel ve toplumsal alanlarda itidalli davranışları aşırılıkları yerine koyarak dengeli ve sürdürülebilir bir yaşam ortamı yaratır."

Hatırlatmak gerekir ki bu oturumun sonunda İsfahan Üniversitesi öğretim üyesi Seyyid Mehdi İmami Cuma, İslami Kültür ve Düşünce Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Seyyid Seccad İzedi ve İmam Humeyni (ra) Eğitim ve Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Muhammed Cevad Nuruzade'nin jüri üyeliğinde bu teori yenilikçi bir kürsü olarak kabul edilmiştir.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha