Havza Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre Ehli Hak tarikatı, Şii inancından türemiş bir grup olup, Hz. Ali'nin (a.s) ilahi bir tezahürüne inanarak şekillenmiştir. Bu inanç, eski dinlerin, tasavvufun ve İslami öğretilerin unsurlarını harmanlayarak diğer İslami gruplardan farklı bir yapı ve inanç sistemi oluşturmuştur.
Hz. Ali (a.s) şöyle buyurmuştur: "İki kişi benim yüzümden helak oldu; biri aşırı seven diğeri ise düşmanlık eden." (1) Tarihi incelemelerimizde, bu sözlerin ışığında Hz. Ali'nin düşmanlarının yanı sıra, aşırılık ve taşkınlık nedeniyle doğru yoldan sapmış bir grup insanın da olduğunu görmekteyiz. Bu kişileri farklı alimler "Galiyan" olarak adlandırılmaktadır ve en tanınmışları Ehli Hak tarikatıdır.
"Ehli Hak" kelime anlamı itibariyle, onlara "Aliyullahi" de denilen bir grup olarak tanımlanabilir. Onlar Hz. Ali'yi (a.s) Allah'ın tezahürü olarak görmektedir ve bu tezahür ve ilahi varoluş hakkında çeşitli inançları vardır ki bu inançlara kitaplarda detaylı bir şekilde değinilmiştir. (2) Ancak onlar gerçek Aliyullahi olarak kabul edilmezler. İnançları Maniheizm, eski İran dinleri, İsmaili inancı, Hindu reenkarnasyonu ve diğer gizli dinlerin karışımından oluşmaktadır. (3)
Ehli Hak'ın büyükleri iddia etmektedir ki, Ehli Hak inancının temeli, hakka ve Allah'a ulaşma çabasıdır. Bu yolda önce şeriat aşamasını (dinin dışsal ritüellerini), sonra tarikat aşamasını (irfan ritüelleri), ardından marifet aşamasını (Allah'ı tanıma) ve nihayet hakikat aşamasını (Allah'a ulaşmayı) geçmek gerekmektedir. (4)
Ehli Hak arasındaki farklılıklar o kadar fazladır ki tek bir grup olarak Ehli Hak'tan söz etmek zordur. Bazı araştırmacılar, yayımlanan belgeler doğrultusunda günümüzdeki Ehli Hak'ı üç gruba ayırmışlardır:
1. Şeytana tapanlar: Bunlar şeytanı kutsar, domuzu kutsal sayar ve onun etini yerler; taharete karşıdırlar.
2. Aliyullahi grubu: Bu grup Ehli Hak'ın birçok mezhebine dahildir ve Hz. Ali'yi (a.s) bedenini ve zatını Tanrı olarak görürler. Dinlerini İslam'dan ayrı kabul ederler ve dini yükümlülükleri kabul etmezler.
3. Görünüşte Müslüman olan Ehli Hak'lar: Kendilerini Şii olarak tanımlarlar. (5)
Tüm bu gruplandırmalara rağmen, Ehli Hak'ın hepsi beş konuda ortaktır:
1. Bağlılık. 2. Bir rehberin varlığı. 3. Namaz yerine ihtiyaç duyma. 4. Üç günlük oruç tutma. 5. Sakal bulundurma. (6)
A) İnançsal Eleştiriler
Ehli Hak dinini çeşitli mezheplerin inançlarının bir karışımı olarak değerlendirmek gerekir. Her mezhepten bir şey alarak yeni bir din oluşturmuşlardır.
Tevhid Sapması
Ehli Hak, Allah hakkında benzetme ve cisimleşme hatasına düşmektedir ve bu konuda yanlış inançlara sahiptirler. Diyorlar ki: "Allah yaratılıştan önce bir inci içindeydi ve o inci denizin derinliklerinde bulunuyordu." (7) Ayrıca meleklerin Allah'ın zatından çıktığına inanırlar. İlk melek Allah'ın koltuk altından, ikincisi ağzından, üçüncüsü nefesinden, dördüncüsü damarlarından ve beşincisi ışığından meydana gelmiştir. (8)
Oysa İslami öğretilere göre Allah cisimden, mekandan, zamandan ve her türlü yaratılmışların özelliklerinden münezzehtir ve tüm mümkünlerin yaratıcısıdır. Hz. Ali (a.s) Allah'ı tarif ederken şöyle demektedir: "Ona benzerlik arayanların ya da onu inkar edenlerin sözlerinden daha yücedir." (9)
Başka bir hutbesinde: "Onda değişiklik ve çeşitlilik yoktur. Zaman geçişi onda hiçbir değişiklik yaratmaz. Gecelerin ve gündüzlerin gelip geçişi onu eski yapmaz. Aydınlık ve karanlık onda herhangi bir değişiklik oluşturmaz. O parçalarla, organlarla tarif edilemez ve özelliklerle nitelendirilemez. Onun bir sınırı yoktur ve kesilmesi veya sonu yoktur." (10)
Ahiret İnkarı ve Reenkarnasyon İnancı
Ehli Hak, İslam'da olan meâda inanmaz ve Hindu dininden alınan reenkarnasyon inancını mead yerine koymuşlardır. Onlar derler ki: "Her insanın ruhu, bin kez farklı bedenlerde doğar. Bazen insan şeklinde, bazen hayvan şeklinde, bazen kuş şeklinde ve bazen de yırtıcı veya sürüngen olarak."(11) Ayrıca insanın bin kez doğması gerektiğine inanırlar ve her aşama farklı bir biçimde yaşamayı gerektirir ki bin birinci defasında cennetlik veya cehennemlik olsunlar.(12) Bu ruh transferlerine "reenkarnasyon" yerine "gelişim" adını verirler.
Geçmişteki akıl ve mantık eleştirilerinin yanı sıra şu soru gündeme gelmektedir: Neden bu ruh göçleri gerçekleşmelidir? Neden ruh, ilk seferde cennete veya cehenneme gitmemekte ve binlerce kez farklı şekillerde geri dönmektedir? Eğer bu aşamalar ruhun gelişimi için gerekliyse, o zaman herkes bu döngünün sonunda olgunlaşmalı ve cennetlik olmalıdır. Eğer böyle değilse bu binlerce kez tekrarlanan dönüşümler anlamsız ve mantıksız olacaktır.
B) Pratik Eleştiriler
Ehli Hak kendilerini Müslüman ve İslam dinine bağlı olarak görseler de dini esaslar açısından diğer Müslümanlardan farklı bir şekilde hareket etmektedirler. Aşağıda bu farklılıklardan birkaçına değinilecektir:
Namaz ve Orucun İhmal Edilmesi
Ehli Hak İslami usullere göre namaz ve oruç tutmayı tamamen reddetmektedir. Sultan Sahhak, inanç meselelerinde açıkça belirtmiştir ki, üç günlük oruç ve "ihtiyaç" namazın yerini alacaktır. Onlar ihtiyaç ve pay olarak ödedikleri paranın namaz için yeterli olduğunu düşünmekte ve şöyle demektedirler: "Biz ihtiyaç veriyoruz. Bu ihtiyaç genellikle bir koyun kurbanıdır. Başkan onu pişirip Ehli Hak arasında dağıtır. Eğer ihtiyaç yoksa, namaz gereksizdir; eğer ihtiyaç verilirse, namaz da boşunadır" (13)
Bu şekilde, bir ay oruç tutmayı ve namaz kılmayı farz kılan Kur'an ayetleriyle çelişerek oruç ve namazın zorunlu olduğunu inkar etmekte (14) ve buna rağmen kendilerini Müslüman olarak adlandırmakta ve İslam'a tabi olduklarını iddia etmektedirler.
Kıble Değişikliği
Ehli Hak, Kabe'yi kıble olarak görmemekte ve Pave ilçesinin batısında bulunan Sultan Sahhak'ın bulunduğu "Pey-Diyor" adlı yeri kıble olarak kabul etmektedirler. Ölülerini bu yöne doğru gömmekte ve kurbanlarını da o tarafa doğru kesmektedirler. Ayrıca, şiirsel anlamda her kişinin kalbini kıble olarak tanıtmaktadırlar.
Bıyık Kesmenin Yasaklanması
Ehli Hak, bıyık kesmeyi tamamen yasaklamakta ve bıyığı el değmemiş olan kişiyi gerçek Ehli Hak olarak kabul etmektedirler. Onlardan bir büyüğünün şöyle dediği aktarılmıştır: "Sahibkar buyurdu: 'Hz. Ali'nin döneminde (Allah'ın Hz. Ali'nin bedenine girdiği dönem), bizimle görüşmek isteyenin bıyık bırakması gerektiği kararlaştırılmıştı. Ekmek ve su orucundan mahrum olmaması ve Ehli Hak'ın tütün içmemesi gerekiyordu. O zaman karar verildi ki ister tarikat olsun ister hakikat, biz itiraf edeceğiz ki bu üç şeyden biri dışındakilerle biz ayrılacağız. Yardım etmenin ve Ehli Hak olmanın işareti budur.'" (15)
Kaynak:
1. Meclisi, Muhammed Bakır, Bihar-ul Envar, cilt 25, s. 270.
2. Merdani, Muhammed, Ehli Hak İnancı Üzerine Kısa Bir İnceleme, İslam'ın Sınırlarını Savunma Enstitüsü Yayınları, 1. Baskı, 1377 (1998), s. 39 ve 47-55.
3. Meşkur, Muhammed Cevad, İslam Mezhepleri Kültürü, Astani Kudsi Rezevi Yayınları, 3. Baskı, 1375 (1996), s. 78.
4. Aynı eser, s. 79.
5. Davud İlhami'nin Muhammed Merdani'nin "Ehli Hak İnancı Üzerine Kısa Bir İnceleme" adlı kitabına yazdığı önsöz, İslam'ın Sınırlarını Savunma Enstitüsü Yayınları, 1. Baskı, 1371 (1992), s. 10-11.
6. Ehli Hak İnancı Üzerine Kısa Bir İnceleme, s. 56.
7. Malamiri Kecuri, Ahmed, Ehli Hak, Murteza Yayınları, 1. Baskı, 1376 (1997), s. 192.
8. İslam Mezhepleri Kültürü, s. 80.
9. Nehcül Belaga, Hutbe 49.
10. Aynı eser, Hutbe 1860.
11. Ehli Hak, s. 15.
12. Ehli Hak İnancı Üzerine Kısa Bir İnceleme, s. 64.
13. Bakınız: Ehli Hak İnancı Üzerine Kısa Bir İnceleme, s. 38.
14. Bakara/181.
15. Ehli Hak, s. 127.
Kaynak: Dinler ve Mezhepler Araştırma Merkezi
yorumunuz