Havza Haber Ajansı muhabirinin Erdebil’den bildirdiğine göre Ayetullah Ârafi, il ziyaretleri kapsamında Erdebil’de din âlimleri, talebeler ve din görevlileriyle bir araya geldiği toplantıda şunları söyledi: “Rehber’in Kum İlim Havzası’nın yeniden kuruluşunun yüzüncü yılı münasebetiyle gönderdiği mesajda, ‘öncü ve örnek havza’ konusuna dair on iki temel eksen ve yaklaşım belirtilmiştir. Ben bunlardan birkaçına değinmek istiyorum.”
Ayetullah Ârafi devamla şöyle ekledi: “Rehber’in işaret ettiği İslâm düşüncesindeki medeniyet yaklaşımı hakkında, önce kısa bir giriş yapmak istiyorum; sonra onun ifade ettiği noktaya geleceğiz. Bu konu, alimlerin kimliğine dair ilk temel içerik ve analitik yaklaşımdır. Bu mesajdan yaklaşık on kadar kimlik unsuru çıkarılabilir.”
İslam Maarifine Üç Farklı Bakış
Uzmanlar Meclisi Başkan Yardımcısı Ayetullah Ârafi şöyle açıkladı: “Bizim İslam maarifine, yani İslam’ın kelamî, fıkhî, ahlakî, tefsirî ve rivayet temelli düşüncelerine bakışımız üç farklı perspektif ve teoriyle ele alınabilir: Birincisi, ‘tefritçi’ yani eksik bir yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre İslam’ın kelam, hadis, tefsir ve fıkıh alanındaki düşünce sistemi, dağınık önermelerden ibarettir; eğer bir düzeni varsa bile yalnız kendi iç tutarlılığıyla sınırlıdır. Bu anlayışa göre İslam ve İslam ilimleri, insanın medenî hayatına sadece bir ‘kenar notu’ mahiyetindedir.”
Ayetullah Ârafi şöyle devam etti: “Bu anlayışa göre İslam’ın içinde, insan hayatının tüm alanlarına gölge düşüren kapsamlı ve düzenli bir düşünce sistemi yoktur. Bu, medeniyet dışı bir bakıştır. Tarih boyunca birçok kişi bu gayr-ı medenî anlayışa kapılmıştır. Bugün de maalesef ilim havzalarında bazı düşünürler, fıkhî, kelamî, hadîsî ve tefsirî düşünceleri dağınık, insan medeniyetinin kenarında duran parçalar olarak yorumlamaktadırlar. Bu medeniyet dışı bir görüştür; geçmişte olduğu gibi bugün de mevcuttur.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Elbette bunun karşısında, aşırı ve yanlış bir yaklaşım da vardır. O da şudur: Kimileri elimizdeki bu ilimlerin ve maarifin, insanın tabiat âlemini tanıma sürecinde ortaya koyduğu bilimsel ilerlemelere artık ihtiyaç bırakmadığını, yani bu ilimlerin onların yerini aldığını söyler. Bu da hatalı bir düşüncedir.”
İlim Havzaları Genel Müdürü Ayetullah Ârafi şöyle vurguladı: “Doğru düşünce, üçüncü bir düşüncedir; bu da ‘öncü ve örnek havza’ mesajının temel eksenlerinden biridir. Bu üçüncü teoriye göre İslam’ın öğretileri –inanç temellerinden fıkhî sistemlere, ahlaka ve İslam ilimlerinin tüm alanlarına kadar– bir bütün olarak düzenli, köklü ve birbirine bağlıdır. Bu sistem hem sabit esaslara sahiptir hem de tarih boyunca esneklik ve gelişim kabiliyeti taşır; insan hayatının tüm alanlarına gölge düşürür. İşte bu, bu üçüncü teorinin dayandığı büyük idealdir. İmam Humeynî (r.a.) bundan altmış iki–üç yıl önce Feyziye’de tam da bunu haykırmıştı.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonrasında bu düşünce Allâme Tabâtabâî, Şehît Mutahharî ve diğer büyük şahsiyetlerin fikirlerinde olgunlaştı, gelişti ve ilerledi. Bugün İslamî ilimlerin sınırlarının genişlemesi bu medeniyet temelli düşünceye dayanmaktadır. Havzanın ilim dallarını bir ağaç yapısı şeklinde tasarladık; yaklaşık dört yüz dal ve eğilim belirledik. Beş yıl boyunca bin kişi bu projede çalıştı ve ilim dallarının sistematik bir yapısını oluşturdu. Şu anda bu alanlardan yüz kadarının uygulaması, hem Kum’da hem de eyaletlerde yürütülüyor. İşte bu, İslam’ın medeniyetçi düşüncesidir.”
İlim Havzaları Yüksek Konseyi Üyesi devamında şöyle dedi: “Son yıllarda temelleri atılan birçok dönüşüm planı ve belge bu geniş bakışın ve İslam’a yönelik medeniyetçi anlayışın ruhunu taşımaktadır. Sayın Rehber de bu noktayı özellikle vurgulamıştır.”
Bizim Tebliğimiz İlim ve Delil Temeline Dayanır
Ayetullah Ârafi, mesajın bir diğer eksenine değinerek şunları ifade etti: “Bir diğer temel, havzanın ilim ve bilgiye dayalı oluşudur. Havza, ilim ve marifet merkezidir. Yıllar boyunca Vahhâbîler ve benzeri akımların davetçileriyle karşılaştığımızda gördük ki, onlar çok basit terimlerle ve yüzeysel bir eğitimle propaganda yapıyorlar. Oysa bizim tebliğimiz ilim ve burhan (delil) temeline dayalıdır. Bu ilmî derinlik ve köklü ilim anlayışı, havzanın en büyük iftihar kaynaklarından biridir.”
Ayetullah Ârafi şöyle ifade etti: “Bizim bu dalgalı fıkhımız ve o muazzam araştırmalarımız, büyük bir ilmî ilerlemenin örneğidir. Merhum Muhakkık Erdebilî’nin olağanüstü eserleri, fıkıh tarihimizin şaheserlerinden biridir. Aynı şekilde Molla Sadrâ’nın iki büyük teorisi, bizim felsefî mirasımızın temel taşlarından, derin ve karmaşık irfanî birikimimizin ve büyük ilmî meselelerimizin simgesidir. Bunların tümü havza tarihine damgasını vurmuştur.”
Ayetullah Ârafi sözlerine şöyle devam etti: “Bununla birlikte bilgi üretimi ve sunumu alanında ciddi eksiklerimiz var. İşte bu yüzden Sayın Rehber, ‘öncü ve örnek havza’ mesajında bir yandan havzanın birçok üstün yönünü sayarken diğer yandan da bu havzanın günümüzün tüm ihtiyaçlarına tam olarak cevap veremediğini belirtmiştir – ve gerçekten de öyledir. Çünkü çağdaş dünya, oldukça karmaşık bir dünyadır. İslam İnkılabı insanlık yaşamında yeni bir sayfa açmıştır ve çok sayıda teorik ihtiyaç ortaya çıkarmıştır.”
İlim Havzaları Genel Müdürü sözlerini şöyle sürdürdü: “İkincisi, kendi toplumumuzun ihtiyaçlarıdır. Üçüncüsü, İslami yönetim sisteminin ihtiyaçlarıdır ki bu, yeni bir olgudur. Dördüncüsü ise havzanın büyük kazanımlarıdır. Fakat eğer gözümüzü bu ufuklara kapatır ve sadece mevcut başarılarla yetinirsek, o zaman Rehber’in vurguladığı şeyi görürüz: Hâlâ çok çalışmamız gerekiyor. Ama tüm engellere rağmen umutsuz olmamalı ve çalışmaya devam etmeliyiz. Zira havzanın temeli ilim ve marifet üzerinedir ve bu konuda mesajda çok önemli noktalar yer almaktadır.”
Ayetullah Ârafi, Rehber’in tarihî mesajında yer alan üçüncü yaklaşımı açıklayarak şöyle dedi:
“Üçüncü yaklaşım, havzaya tarihî bir bakıştır. Bu tarihî perspektif bir zorunluluktur. Mesajı okumaya başladığımda fark ettim ki metin, tarih vurgusuyla başlamış. Eğer mesajı bu gözle baştan sona okursanız göreceksiniz ki Sayın Rehber defalarca hem havza ve ruhaniyet tarihine, hem dünya tarihine hem de günümüze değiniyor.”
Ardından şöyle ekledi: “Bu mesajın her bölümünde tarih vardır. Ben de metin hazırlama merkezine söyledim: Uygun ders metinleri hazırlayın; bu metinlerde öncelikle dünya tarihi, özellikle de çağdaş dönem özetlenmeli ki talebeler bu dünyanın nasıl ilerlediğini ve bugün hangi noktada bulunduğunu bilsinler.”
Ayetullah Ârafi şöyle açıkladı: “İkinci olarak, İslam dünyası bölgesinin son iki yüzyıllık çağdaş tarihi; üçüncü olarak, ruhaniyetin ve ilim havzalarının tarihi —özellikle son iki asırdaki ruhaniyet tarihi— dördüncü olarak, İran ve çağdaş İran tarihi; beşinci olarak da İslam İnkılabı tarihidir. İşte bunlar tarihî yaklaşımlardır. Eğer âlimlerin, büyük şahsiyetlerin ve havza gelişmelerinin tarihini gözden geçirirseniz, bundan ruh ve enerji kazanırsınız. Bu da Rehber’in mesajında dikkatle ele alınan üçüncü tarihî yönelimdir.”
Havza ve Alimlerin Düşünce Yapısı, Siyaseti Düşünür ve Siyasetle Uğraşır
İlim Havzası Müdürü, mesajda yer alan diğer eksenleri açıklayarak şöyle devam etti: “Dördüncü eksen, manevî ve ahlakî kimliktir; ancak bu, cihad ruhuyla birlikte ele alınmıştır. İlginçtir ki Sayın Rehber eğitim ve ahlakı ‘kültürel mücahit yetiştirmenin hizmetinde’ olarak yorumlamaktadır.
Beşinci eksen, toplumsal etki ve halk hizmetinde sosyal rol üstlenmektir. Bu nokta, mesajın çeşitli bölümlerinde yansımaktadır.
Altıncı eksen ise doğru ve derin anlamda siyasi kimliktir. İlim Havzalarında siyasî bakışa karşı çıkanların bizzat kendileri siyasî düşünürlerdir. Havza ve alimlerin düşünce yapısının tabiatı gereği, hem siyaseti düşünür hem de siyasetle meşgul olur; hem düşüncede hem de pratikte siyasidir. Elbette bu, halkın hizmetinde ve onlarla ilişki içinde olan doğru bir siyasettir.”
Havza, İnkılap ve Rehber’le Yaptığımız Ahdimiz
Ayetullah Ârafi, sözlerinin sonunda şöyle dedi: “Yıllardır havzada bulunduğumuz bu süreçte, havza, İslam İnkılabı, Rehber ve büyüklerimizle yaptığımız ahdimiz şudur: Bütün gücümüzü havzanın gelişimi, yücelmesi ve ilerlemesi için sarf edeceğiz. Bu doğrultuda büyük adımlar atılmıştır.”
Ayetullah Ârafi devamında şöyle açıkladı:
“İlk olarak, havzanın geleceğine dair stratejik belgelerin temelini oluşturduk. Gelecek vizyonu, misyon bildirgesi ve benzeri başlıklardan oluşan yirmi temel belge hazırlanmıştır.
İkinci olarak, beş yıllık bir kalkınma planı tasarlandı; bu plan bu yıl tamamlanıyor ve içinde birçok önemli proje öngörülmüştü.
Üçüncü olarak, bu belgelerin çerçevesinde en az yüz önemli dönüşüm projesi —havza âlimlerinin görüşleri, eleştirileri ve önerilerinden yararlanılarak— hazırlanmış ve bunların uygulanmasına başlanmıştır.”
yorumunuz