Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre Ayetullah Ali Rıza Ârafî, bugün öğle vaktinden önce Mukaddes Cemkeran Mescidi’nin Bakî Şebistanı’nda düzenlenen Kum İlim Havzası’na yeni başlayan talebeler toplantısında, gençlerin talebelik yolunu tercih etmelerinden dolayı onları tebrik ederek konuşmasına Sebe Sûresi’nin 46. âyetinin tefsiriyle başladı:
“De ki: Size yalnızca bir tek öğüt veriyorum: Allah için, ikişer ikişer ve teker teker kalkmanızdır.”
İlim Havzaları Müdürü, bu mübarek âyeti “Kur’ân-ı Kerim’in en seçkin ve en şerefli âyetlerinden biri” olarak nitelendirdi ve şöyle ekledi: “Bu âyet, yüce anlamlarla dolu bir denizdir. Çeşitli konular arasından özellikle bu âyeti seçtim ki siz azizler, seçtiğiniz bu uzun ve mübarek yolun başında onu kendinize bir yol ışığı yapasınız.”
1947 yılının siyasî-toplumsal atmosferinin yeniden hatırlatılması ve unutulmaz bir not
Ayetullah Ârafî konuşmasının devamında 1947 yılı İranı'nın tarihî atmosferini tasvir ederek şunları söyledi: “Bu dönem, Rızâ Han’ın devrilmesinden birkaç yıl sonrasına ve Muhammed Rızâ Pehlevî’nin hükümdarlığının başlangıcına denk gelir. Öyle bir dönemdi ki toplumun havası dine karşı mücadeleyle, ilahî değerlerin zayıflatılmasıyla ve ülkenin İslâmî-millî kimliğinin köklerinin aşındırılmasıyla doluydu. Bölgede de özellikle İngiltere’nin yönlendirdiği dış güçlerin, dini zayıflatmaya ve ilahî inançları yok etmeye yönelik dalgaları yükselmişti.”
İmam Humeynî’nin (r.a) notunun “De ki: “Size bir tek öğüt veriyorum…” âyetiyle başlaması
İlim Havzaları Müdürü, o dönemde İmam Humeynî’nin (r.a) Yezd’de bulunmasına işaret ederek şöyle dedi: “O dönemde merhum Vezîrî, Yezd’de tarihî ve önemli Vezîrî Kütüphanesi’ni kurmuştu ve her ziyaretçiden kısa bir not alırdı. İmam Humeynî de (r.a) 1947 yılında bu kütüphaneye bir sayfalık bir not yazdılar ve bu notun tam metni ‘Sahîfe-i İmam’da mevcuttur.”
İlim Havzaları Müdürü sözlerine şöyle devam etti: “İmam Humeynî (r.a) bu notuna işte bu âyetle başladı; yani hareketinden 14–15 yıl önce, daha ne İslâmî hareket başlamıştı ne de kendisi inkılabın liderliği ve merciyyet makamını üstlenmişti; buna rağmen bu âyeti ahlâkî bir uyarının ve geleceğe dönük analizlerinin ekseni haline getirmişti.”
Ayetullah Ârafî şöyle devam etti: “O notun altında İmam (r.a), değerli ahlâkî öğütler ve gelecekteki hareketle ilgili işaretler vermiştir; öyle ki İslâmî hareketin temelleri meydana gelmesinden yıllar önce onun ruhunda şekillenmiş gibiydi.”
Uzmanlar Meclisi Başkanlık Heyeti üyesi, “De ki: Size yalnızca bir tek öğüt veriyorum: Allah için, ikişer ikişer ve teker teker kalkmanızdır.” âyetinin yapısını tahlil ederek şöyle dedi:
“Âyetin başında ‘Kul (De ki)’ emri bulunmaktadır. Kur’ân’ın tamamı ilahî vahiydir ve Peygamber (s.a.a) onun tümünü tebliğe memurdur, ancak bazı âyetlerde ‘kul’ ifadesi kullanılır ki bu, mesajın vurgusunu, önemini ve hassasiyetini göstermek içindir. ‘Kul’den sonra gelen ‘innemâ’ kelimesi ise bir tahsîr ifade eder; yani anlatılacak olan şey tamamen özel ve eşsiz bir ilahî mesajdır.”
“Tek bir öğüt”: Kur’ân’daki öğütler denizinde ilahî seçimin sırrı
İlim Havzaları Müdürü sözlerini şöyle sürdürdü: “Sonra Allah-u Teâlâ ‘Size yalnızca bir tek öğüt veriyorum.’ buyuruyor. Bu, şaşırtıcı bir gerçektir; çünkü Kur’ân’ın tamamı öğüt ve rehberlikle doludur. Fakat bütün bu öğütler arasında Allah, bir mesajı kök ve eksen olarak tanıtıyor. O da şudur: Allah için ayağa kalkmanız, ister bireysel ister toplu olarak ve ardından düşünmeniz. İşte bu, peygamberlerin, velîlerin ve tüm ilahî hareketlerin özüdür.”
Allah için kıyam: Bireysel ve toplumsal dönüşümün temeli
İlim Havzaları Yüksek Konseyi Üyesi, bu kıyamın boyutlarını açıklayarak şöyle dedi:
“Allah için kıyam köklü bir harekettir; ihlâslı bir niyetten doğan, bilinçli, düşünceyle birlikte olan ve imana dayanan bir hareket. Bu kıyam, insanı bağımlılıklardan, bağlayıcılıklardan ve korkulardan kurtarır; onu hakikat yoluna koyar. Bu âyet bize öğretiyor ki her büyük dönüşüm, Allah için ayağa kalkmakla başlar; ister nefis tezkiyesi alanında olsun, ister toplumsal faaliyetlerde, ister ilmî ve kültürel cihadda.”
İmam Zaman’ın (a.f) huzurunda yeni bir ahdin başlangıcı
İlim Havzaları Müdürü sözlerini sürdürürek yeni başlayan talebelere şöyle hitap etti: “Ey bu yüce yolu seçmiş sevgili gençler! Bugün Mukaddes Cemkeran Mescidi’nde İmam Zaman’ın (a.f) eliyle yeni bir ahit tazeliyor ve talebelik yoluna adım atıyorsunuz. Bu mübarek âyeti, ilmî ve manevî yolculuğunuzun başına koymalısınız. İlim havzalarının, ülkenin ve İslâm dünyasının aydın geleceği sizin omuzlarınızdadır. Bu yolda başarı şartı ise Allah için kıyam etmek, düşünmek, nefis tezkiyesi yapmak ve ilim–amel yolunda ilerlemektir.”
Ardından şöyle devam etti: “Kur’ân-ı Kerîm, yolun başında bize temel bir öğüt sunuyor. Allah buyuruyor ki: ‘Size sadece bir öğüt veriyorum.’ Bu öğüt, dinin bütün hakikatlerini içinde barındırır ve hidayet ile saadetin kapılarını insana açar. Eğer bu tek hakikati kalbinize yerleştirir ve ona göre hareket ederseniz nurun, Kur’ân’ın ve mutluluğun kapıları size açılır.”
İlerlemenin ilk şartı: Kıyam ve hareket
Ayetullah Ârafî, ilahî öğüdün birkaç temel noktayı içerdiğini vurgulayarak şöyle devam etti:
“Bu sözde, insanın bütün saadeti özetlenmiştir; çünkü ilerlemenin özü, kıyam ve harekettir. Hayatlarını rahatlık, kenara çekilme ve tembellikle bağlayanlar hiçbir sonuca ulaşamaz.”
Uzmanlar Meclisi Başkanlık Heyeti Üyesi şunları ekledi: “Aziz Talebeler! Öyle bir yola girmişsiniz ki her zaman uyanık ve hazır olmalısınız. İlim havzası, savaş zamanındaki bir ordugâh ve kışla gibidir; ilk şartı hazırlıklı olmak ve gafletten uzak durmaktır. Talebe uyuklamaya, gevşekliğe veya dikkatsizliğe düşmemeli; dikkatinin tamamı eylem ve amelde yoğunlaşmalıdır.”
Medrese tahsili ve ilmî çaba; Allah için olduğu zaman ruh kazanır
Ayetullah Ârafî şöyle vurguladı: “Bununla birlikte, kıyam ve çaba tek başına yeterli değildir; bu hareket Allah için olmalıdır. Ders okumak ve ilmî gayret ancak Allah rızası için yapıldığında ruh bulur. Böyle olursa Allah Resûlü’nün (s.a.a) beyan etmekle görevlendirildiği o ilahî öğütle aynı safta yer alır.”
İlim Havzaları Müdürü, ‘Allah için kıyam’ kavramını şöyle açıkladı: “Allah için kıyam, ihlâstır; nefis arzularına galip gelmek, iç âlemi sürekli gözetmek ve şeytanî dalgaların insanı sürüklemesine izin vermemek demektir. Bu sözler abartı veya şekilcilik değildir; Allah’ın yüce kelamıdır ve Peygamber’i (s.a.a) onu tebliğe memur etmiştir. ‘Allah için kıyam’, insanın önce kendi iç dünyasını yönetmesidir.”
Ayetullah Ârafî şöyle devam etti: “Ayetullah Cevadî Âmulî, hocasından naklediyordu ki Allâme Tabâtabâî (r.a) yaklaşık 14 yaşındayken Necef’e girdiğinde büyük arif ve ahlâk üstadı merhum Âyetullah Gâzî Tabâtabâî (r.a) ile görüşmüştü. Buyuruyorlardı ki: ‘Necef’te yeni bir hücre tuttuğum ilk gece, aniden kapı çalındı. Kapıyı açtığımda merhum Gâzî Tabâtabâî’yi gördüm. O büyük zat bana sadece bir cümle söyledi; öyle bir cümle ki hayatımın sonuna kadar ruhumda kaldı.’
O cümle şuydu: ‘İlmî gelişiminiz ve tahsiliniz için nasıl program yapıyorsanız, manevî, ahlâkî ve kişilik gelişiminiz için de bir programa sahip olun.’”
Ayetullah Ârafî ekledi: “Bu söz öylesine derindi ki Allâme Tabâtabâî ömrünün sonuna kadar onu bir yol ışığı olarak yanında taşıdı.”
Bilgiyle birlikte maneviyat için eş zamanlı program yapmanın gerekliliği
İlim Havzaları Müdürü şöyle vurguladı: “Aziz talebeler, ilmî ilerleme için yorulmak bilmeyen bir çaba içinde olmalısınız; fakat bunun yanında manevî gelişim yolunu da ciddiyetle takip etmelisiniz. Manevî ilerleme, içsel uyanıklık, ruhî dikkat ve zihnin–kalbin durumuna sürekli nezaret gerektirir. Çünkü insan ruhu, şeytanî vesveselerin ve nefis arzularının dolaştığı bir alandır.”
Kur’ân-ı Kerîm ve Nehcü’l-Belâğa ile ünsiyet tavsiyesi
Ayetullah Ârafî içsel murakabenin gerekliliğine işaret ederek talebelere Nehcü’l-Belâğa’nın Gâsıa Hutbesi’ni okumalarını tavsiye etti ve şöyle dedi: “Bu hutbede Emirü’l-müminîn İmam Ali (a.s), Rahmân orduları ile şeytan orduları arasındaki mücadele meydanını çok güzel tasvir ediyor. Hz. Ali (a.s), şeytanın insanın latif ruhuna nasıl hücum ettiğini ve bu ilahî emaneti saadet yolundan uzaklaştırmak için nasıl çalıştığını anlatır. Talebeler, her gün Kur’ân-ı Kerîm ve Nehcü’l-Belâğa ile ünsiyet kurmalı ve başkalarının kendileri için program yapmasını beklememelidir. Kişi, kendisi için ahlâk hocası ve manevî program bulmalıdır.”
Talebelik yolculuğunun ilk adımı: İç savaşı tanımak
İlim Havzaları Müdürü yeni başlayan talebelere şöyle hitap etti: “Biliniz ki her insanın içinde sürekli bir savaş vardır ve şeytan ordusu, türlü hilelerle onun yükseliş yolunu tahrip etmeye çalışır. Manevî yolculuğun ilk adımı, bu içsel savaşa karşı farkındalık kazanmak ve ruhu korumaktır. Siz aziz talebeler bu hakikati bilmelisiniz ki ilim ve maneviyat yolunu aynı anda yürüyebilesiniz.”
Ardından şöyle devam etti: “İnsanın kemali, bu iç savaşın ötesine geçmesinde ve şeytanla, nefis arzularıyla yüzleşmesindedir. Eğer insanın gözü hakikatin parlak ufuklarına kapalı olursa, aslında ciddi bir savaşın içindedir. Kişi kendisini tanımalı, içindeki düşmanı teşhis etmeli ve onu gıybet, iftira, haset, tembellik ve uyuşukluğa iten şeyin ne olduğunu anlamalıdır. Bütün bu mücadelenin esası, Allah’ı merkeze ve temel noktaya koymaktır.”
Bireysel ve toplumsal bir görev: Allah için kıyam
İlim Havzaları Genel Müdürü, Kur’ân’ın “De ki: Size yalnızca bir tek öğüt veriyorum: Allah için, ikişer ikişer ve teker teker kalkmanızdır.” öğüdündeki üçüncü noktayı şöyle açıkladı: “Bu kıyamda dikkat edilmelidir ki şeytan yolu kesmesin ve ihlâs, hareketin temeli olsun. ‘İkişer ikişer ve teker teker’ ifadesi, ister toplu halde ister yalnız başına olsun Allah için kıyam etmeniz gerektiği anlamına gelir; yani toplumsal bir dalga sizinle beraber olmasa bile insan, hak için tek başına ayağa kalkabilecek güçte olmalıdır.”
Ayetullah Ârafî şöyle devam etti: “Bazı büyüklerin açıklamasına göre, ‘Allah için’ iç dünyanın yönetilmesi ve nefse galip gelmek demektir; ‘teker teker’ ise batıl dalgalara karşı, en yoğun yalnızlık anında bile ayakta durabilmek demektir. Talebelerde bu direnç gücü mutlaka güçlendirilmelidir.”
En zor şartlarda direnişin örneği: Hz. Zehrâ (s.a)
İlim Havzaları Müdürü, Fatımiyye günlerine işaret ederek şöyle dedi: “‘De ki: Size yalnızca bir tek öğüt veriyorum: Allah için, ikişer ikişer ve teker teker kalkmanızdır.’ âyetinin en yüksek tecellisi, Hz. Fâtıma Zehrâ’nın (s.a) hayatında görülür. Peygamber Efendimizin (s.a.a) vefatından sonra Medine derin bir fikrî ve ahlâkî çalkantıya sürüklenmiş, toplumun bilgi ve iman temelleri çökmüştü. Bu karanlık dönemde tek berrak ve ilahî çağrı Hz. Zehrâ’nın (s.a) sesiydi.”
Uzmanlar Meclisi Başkanlık Heyeti Üyesi ekledi: “Hz. Zehrâ (s.a) Fedek Hutbesi’nde, Resûlullah’tan (s.a.a) sonra Medine’nin psikolojisi ve sosyolojisine ilişkin son derece hassas ve derin bir tablo sunar; bu tablo, geniş bir karanlığın toplumun imanını ve kimliğini nasıl kuşattığını açıkça gösterir.”
İlim Havzaları Müdürü şöyle vurguladı: “Bugünün talebesi bu örneği ruhunda canlı tutmalıdır; yani bütün toplum haktan başka söz söylese bile delille, ruh gücüyle ve sebatla hak yolu sürdürmelidir.”
İlim Havzaları, küresel dengeleri değiştirebilir
Ayetullah Ârafî, sözlerinin devamında şöyle ifade etti: “Tıpkı İmam Humeynî’nin (r.a.) karanlık istibdat ve baskı döneminde, az sayıdaki talebenin arasında hak ışığını canlı tuttuğu gibi; bugün de ‘Allah için kıyam’ı esas alan bir havza, küresel istikbarın tüm dalgalarına karşı durabilir ve dengeleri ilahî adaletin lehine çevirebilir. İslam İnkılabı tecrübesi göstermiştir ki eğer havza, talebelerin fikrî ve ruhî altyapısına odaklanırsa, hak dalgalarını İran’da ve dünyada yayabilir.
Şeytana esir olan düşünce bir yere varmaz
Ayetullah Ârafî şöyle devam etti: “Şeytana, nefsânî arzulara veya bâtıl propagandaya esir olan bir düşünce, hiçbir yere ulaşamaz. İstikbarın pençesinde sıkışmış ya da şehvet ve öfkeye tutsak olmuş bir akıl, hakikate varamaz. Batılın dalgalarından özgürleşen bir düşünce ise sapmalarla yüzleşme gücü kazanır; talebelerin de böyle bir gücü kendilerinde oluşturmaları gerekir. Bu yol; ihlâs, direniş ve basîretle hakkın batıl üzerine zaferine ulaşır.”
Havza yolculuğunun başlangıcı, gelecekteki başarının temelidir
İlim Havzaları Müdürü, havzadaki ilk yılın önemini vurgulayarak şöyle dedi: “Havza öğreniminin ilk yılı ve bu yolculuğun ilk günleri son derece belirleyicidir. Eğer bu dönem programlı bir şekilde, ilgi, gayret ve heyecanla başlarsa ve temeli geleceğe dair umut ile sürekli çabaya dayanırsa, önümüzdeki süreç aydınlık ve başarılı olacaktır.”
Sağlam bir temel, havza başarısının şartıdır
Ayetullah Ârafî, havzadaki güçlü bir başlangıcın önemine dikkat çekerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Havzada talebelik, ağır bir sorumluluk ve kutsal bir yoldur. Bu yol sağlam bir temele ihtiyaç duyar ve başlangıçtaki her türlü gevşeklik, gelecekteki işleyişi etkileyebilir. Bu işi topluluk hâlinde, dağınık bir şekilde yürütmemek gerekir; bilakis her bir bireyin kendi yolunda ciddiyet, bağlılık ve tam bir gayretle ilerlemesi gerekir.”
İlahi ilimlerin yüce değeri
Ayetullah Ârafî şöyle vurguladı: “Havzayı seçmek, insanın gelişimi için en üstün yoldur. İlahi ilimler en yüce ilimlerdir; çünkü onların etkisi sadece dünyevi hayatla sınırlı değildir, insanın ebedî saadetini hedefler. Fıkıh, kelâm, ahlak ve ilahi marifet insanın ebedî hayatını şekillendirir. Bu nedenle bilgi ve becerilerinizi bu hedeflere ulaşmak için kullanın.”
Ayetullah Ârafî, Usûl-i Kâfî’de geçen bir rivayete dayanarak şöyle dedi: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve âlih buyuruyor: ‘Allah bir kuluna hayır murat ederse, onu dinde fıkıh sahibi kılar.’” Sizin havzaya girişiniz, ilahî hayır iradesinin göstergesidir; bu yol doğru ve değerlidir. Bu şerefi koruyun ve hiçbir şeyle değiştirmeyin.
İlim Havzası kimliğinin üç temel unsuru
İlim Havzaları Müdürü, havzaya ait kimliğin üç ana unsurdan oluştuğunu belirtti:
1. İlim ve marifet: İlme ve öğrenime dikkat etmek, havzadaki faaliyetlerin temel direğidir.
2. Nefis tezkiyesi ve manevi gelişim: Ruhsal ve ahlaki olgunlaşma olmadan, ilmî faaliyetler eksik kalır.
3. Toplumsal ve ahlaki sorumluluk: Başkalarına karşı sorumluluk bilinci ve topluma hizmet, havzadaki hayatın ciddi esaslarındandır.
Edebiyat ve dil becerilerinin önemi
Ayetullah Ârafî, Arapça ve Farsça edebiyatın önemini vurgulayarak şöyle hatırlattı: “Kelime bilgisi, sarf, nahv, meânî ve beyân; hatta Fars edebiyatı konusunda ciddi bir dikkat gösterilmelidir. Şehit Mutahharî’nin defalarca Gülistan ve Bostan’ı okuduğu gibi, sizler de bu becerileri ilmî gelişim yolunda ciddiyetle ele almalısınız.”
Kendini yönetmek ve kişisel planlama
Ayetullah Ârafî, sözlerinin devamında şöyle dedi: “Genç talebeler yalnızca havzanın programlarıyla yetinmemelidir. İlim Havzalarında en iyi hocalar ve yöneticiler bulunsa da her birey kendi kendisinin yöneticisi ve planlayıcısı olmalıdır. Kendi yolunuzu bizzat inşa edin ve bireysel çabayı asla unutmayın. Başkalarının eksikliği sizi görev ve gayretten alıkoymamalıdır.”
İlim Havzaları Müdürü şöyle devam etti: “Siz, marifet ve ilmin en şerefli yollarından birine adım atmış bulunuyorsunuz. Bu yol, geleceğin en büyük düşünürlerini ve İslam’ın büyük fakihlerini yetiştirmeyi mümkün kılar. Kendinizi ucuza satmayın ve havzanın ve İslam ümmetinin geleceği için kararlılıkla çalışın.”
Havza ve toplumun geleceği, güçlü âlimlere ve etkili mübelliğlere muhtaçtır
Ayetullah Ârafî, dinî ilimlerin tahsilinde kişisel yönetim, irade ve tedbirin önemini vurgulayarak şöyle dedi: “Biz 1970 yılında havzaya girdik; o dönemde hiçbir imkân yoktu ve birçok dersi zorluklar içinde, imkânsızlıklarla okuyorduk. Bugün önemli olan sizin kendinizi yönetmeniz, irade ve kararlılığınızdır; bunlar geleceğin yolunu sizin için açabilir.”
Uzmanlar Meclisi Üyesi, toplumun ve dünyanın âlimlere, davetçilere ve seçkin din adamlarına olan bitmeyen ihtiyacına dikkat çekerek şöyle dedi: “Gelecek sizin varlığınıza muhtaçtır; hatta sizden yüz katı insan da gayret etse, yine de İslâm İnkılâbı, döneminin ve dünyanın ihtiyaçlarını karşılamaya yetmez. Mevcut eksikliklere baktığımızda, görevimiz; sistem ve devlete hizmet için motivasyon ve çabamızı artırmaktır.”
Bu ahde sadık kalmaya karar verin
Ayetullah Ârafî talebelere hitap ederek şöyle hatırlattı: “Çift kat emek ve gayret; sizin, İran’ın ve dünyanın geleceğini şekillendirecektir. Siz, İmam Humeynî’nin (r.a.) yetiştiği ve İslâm İnkilâbı’nın doğduğu bir şehirde eğitim görüyorsunuz. Kum’un büyük ilmî ve manevi imkânları—başta Hz. Masume’nin (s.a) mübarek harem-i şerifi, imamzâdeler ve büyük âlimler—insan yetiştiren kaynaklar olmalı ve geleceğin sınırsız ihtiyaçlarını karşılamalıdır.”
İlim Havzaları Müdürü sözlerinin sonunda, Kum ve ülke genelindeki yeni öğrencilere tebriklerini ileterek şöyle dedi: “Havzaya girişiniz, İmam Zaman’la (a.f.) ilahî bir bağdır. Bu ahde sadık kalmaya karar verin ve ilmî-manevî gelişim yolunda sebatkâr olun. Hepiniz için görkemli, başarılı ve parlak bir gelecek diliyorum.”
yorumunuz