Havza Haber Ajansı’nın Tahran’dan aktardığına göre, Dünya Fatıma Mektebi Direktörü ve kadın çalışmaları araştırmacısı Dr. Merziye Minayipour, Radyo Goftogu’nun “Harim” programında modern dünyanın çalkantılı koşullarına değinerek şöyle dedi: “Günümüzde kimlikler, yüzeysel ve dış bakışların baskısı altında zarar görürken, Hz. Fatıma’nın (s.a.) toplumsal kimliği tarihin zirvesinde dalgalanan bir bayrak gibidir.”
Şöyle devam etti: “Hz. Fatıma’nın (s.a.) şahsiyeti, zamanın gürültüsünden uzak durarak bir toplumu yalnızca dış görünüşle değil; vakarı, sorumluluk bilinci ve insan onuruyla nasıl değiştirebileceğini göstermektedir.”
Dünya Fatıma Mektebi’nin direktörü şöyle devam etti: "Hz. Fatıma (s.a.), halk arasında etkili kadın kimliğinin bir sembolüdür. Bu nedenle tüm tarih dönemleri için bir model olduğunu söylüyoruz; çünkü “etkili kadın” olmanın zaman sınırı yoktur. Zulme karşı duran, cehaletin karşısında ışık yayan ve zorluklar karşısında eğilmeyen kadın; işte bu, toplumsal kadın kimliğinin ve Müslüman kadın kimliğinin ta kendisidir. Hem Müslüman hem de Müslüman olmayan tüm kadınlara örnek olabilir."
Minayipour, öz kimliğin içeriden doğduğunu belirterek şöyle dedi: “Bu kimlik insanda açığa çıktığında kişi olumsuz bir benmerkezciliğe kapılmaz; aksine kendini geliştirmeye ve öz farkındalığa ulaşır. Kişi kendini tanıdığında, Allah’ı tanıma yolu da aydınlanır.”
Dünya Fatıma Mektebi'nin direktörü, Müslüman ve özgür kadının, aktif ve seçici bir kadın olduğunu belirterek şöyle devam etti: “Kadın, evde şefkatli ve eğitici olduğu gibi, toplumda da etkin ve bilinçlidir. Kadın, seçim yapar ve başkalarının yerine karar vermesine izin vermez. İnsanlık ahlakı alanında öndedir. Tüm kızlara önerim, hayatlarında bir değişiklik yapmak istediklerinde, bunu aktif bir kimlik ve kimlik oluşturucu bir yaklaşım ile yapmalarıdır; böylece geçmişlerinden farklı bir hale gelirler.”
Minayipour, Hz. Fatıma’nın (s.a.), günümüz kadınları için örnek teşkil ettiğini belirterek şöyle dedi: “Hz. Fatıma'nın (s.a.) gücü, onun içsel özgürlüğünden ve bağımsızlığından kaynaklanıyordu. Onun gücü, yüce ruhundan ve özgürlük anlayışından doğuyordu. Bu kimlik, bu içsel savaş, işte o nefisle olan mücadeledir; İslam Peygamberi'nin (s.a.a.) bahsettiği o büyük cihattır ve bu cihat, insanı olgunlaştırır."
Kadın alanındaki araştırmacı, ilahî hidayetin anlamı ve işleyişi hakkında şöyle dedi: "Kur’an buyuruyor ki: “Allah, dileyeni hidayete erdirir.” Yani Allah, gerçekten hidayet istemek için çaba gösteren kişiyi yönlendirir. Kendine bir çerçeve, kurallar ve kırmızı çizgiler belirleyen insanlar, ilahî destek görür. İnsan bir adım attığında, Allah ona yüz adım yaklaşır. Bir zamanlar zor olan yol, zamanla su içmek kadar kolay olur; çünkü bakış açısı değişir."
Minayipour ekledi: "Bu aşamada harcadığım nezaket ve iffet bir sınırlama değil, güçtür; kazandığım bilgi ise sadece bir görünüş değil, gerçek bir ziynettir. Bu bilgi ve iç özgürlük, bir toplumsal sorumluluk duygusu oluşturur. İnsanın içiyle dışı birlikte onun bireysel ve sosyal kimliğini şekillendirir. Bu yolda her zaman bir iç mücadele vardır ve içten bir ses insana 'devam et' der."
Şöyle devam etti: "İmam Humeynî (r.a.) “Kırk Hadis" kitabında buyuruyor ki: İnsan her zaman aklın ve rahmetin orduları ile cehaletin ve şeytanın orduları arasında bir çatışma içindedir; bizim bazen “vicdan” dediğimiz şey de aslında budur. İnsan sürekli olarak hangisini diğerine üstün kılacağına karar vermek zorundadır: Nefs-i mutmainne mi, yoksa nefs-i emmare mi?"
Minayipour konuşmasının sonunda şunu vurguladı: "Tüm bu unsurlar bir araya gelerek insanın kimliğini oluşturur. Eğer bu kimlik Fatıma (s.a.) olgusu üzerine inşa edilirse, kadını toplumda etkili, özgür, bilinçli ve güçlü bir bireye dönüştürebilir."
yorumunuz