Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre bugün 11 Aralık 2025 Perşembe günü Kum’da düzenlenen “İslami Hareketin Öncüleri: Ayetullah Yezdî (r.a.)” ulusal kongresine hitaben gönderilen Ayetullah el-Uzma Nuri Hemedani’nin mesajının tam metni şöyledir:
Bismillahirrahmânirrahîm
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah’adır. Salât ve selâm, Efendimiz ve Peygamberimiz Ebu’l-Kasım Mustafa Muhammed’e ve onun tertemiz Ehlibeyti’ne —özellikle de yeryüzünde Allah’ın hücceti olan İmam’a— olsun. Allah’ın laneti, kıyamet gününe kadar onların düşmanlarının tümüne olsun.
Muhterem misafirlere selam ve hürmetlerimi sunarım.
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur:
“Âlimler, gökteki yıldızlar gibidir; karanın ve denizin karanlıklarında onlarla yol bulunur.”
İslamda ilim ve âlimin makamı o kadar yüce ve büyüktür ki biri bu konudan söz etmek istese, Yaratıcı'nın, Peygamber-i Ekrem’in (s.a.a) ve Masum İmamların (a.s) sözlerinden yardım almadan bunun hakkını veremez. Hatta denebilir ki Kur’an ve hadislerde hiçbir topluluk, ilim ve âlimler kadar övülmemiştir.
Nitekim sözün başında Peygamber’in (s.a.a.) son hadisi nakledildiği gibi, karanlıkları giderip aydınlığı ortaya çıkaran şey âlimdir. Elbette ki Hz. Peygamber’in (s.a.a.) muradı açıktır: Cehalet karanlığının giderilmesi ve hidayet nurunun ortaya çıkmasıdır.
Bir başka rivayette ise bu topluluğa şefaat makamı verilmiştir: “Üç grup Allah’a şefaat eder ve şefaatleri kabul edilir: Peygamberler, sonra âlimler, sonra da şehitler.”
En yüce ifade olarak âlimler, peygamberlerin varisleri olarak tanıtılmıştır. Bu değerli topluluğu öven ve üstün kılan daha onlarca rivayet nakledilmiştir.
Ancak mesele şudur: Böylesine övülen âlim, hangi özelliklere sahip olmalıdır? Görünüşe göre özel meziyetlere sahip olmalıdır. Belki de en güzel tanımı İmam Sâdık (a.s) yapmıştır:
“Şiîlerimizin âlimleri, İblis ve onun şeytanlarının bulunduğu sınırlarda nöbet tutan muhafız gibidirler; onların zayıf Şiîlerimize saldırmasını ve İblis ile taraftarlarının üzerlerine egemen olmasını engellerler.”
Yani âlim, inanç sınırlarının koruyucusu olmalıdır. Elbette ki her din adamı kıyafeti giyen kişi bu tanımın kapsamına girmez. Bugün maalesef din kisvesi altında bulunan bazı kimseler, bilgisizlikleri ve tarihe karşı duyarsızlıklarıyla inanç sınırlarını korumak şöyle dursun, tarihî kesinlikler hakkında bile şüphe oluşturmakta ve insanlara gereksiz zorluklar çıkarmaktadır.
Zamanımızın etkili şahsiyetlerinden biri, merhum Ayetullah Hacı Şeyh Muhammed Yezdî’dir (r.a.). Günümüz havzasının genç nesli belki bu büyük şahsiyetin geçmişini pek bilmemektedir.
Ben, yaklaşık altmış yıllık bir tanışıklıkla şunu arz ediyorum:
Merhum Ayetullah Yezdî (r.a.), zamanını tanıyan, yönetici vasfına sahip, tedbirli bir âlimdi. İnkılaptan önce havzanın seçkin hocalarındandı ve minber, hitabet ve tebliğ sahalarında son derece başarılı ve ilgi gören bir isimdi. Hürriyet ve özgür düşünce, onun belirgin özelliklerindendi.
İmam Humeynî’nin (r.a.) hareketinin başlangıcından itibaren o büyük insanın yanında yer aldı ve onun hedefi uğruna hiçbir fedakârlıktan geri durmadı. Zindan ve sürgünün zorluklarına katlandı ve inkılaptan sonra da İslami düzenin pekiştirilmesinde çeşitli görevlerde etkili rol oynadı.
İmam’dan (r.a.) sonra da İslam İnkılabı’nın Yüce Rehberi’nin yanında durarak, onu desteklemekten ve velâyet-i fakih çizgisindeki hakikatleri açıklamaktan asla geri adım atmadı. Haksızlık ve vefasızlıklara katlandı; fakat hedefinden vazgeçmedi ve itibarını ortaya koyarak bu yolda sebat gösterdi.
Bu değerli şahsiyetin diğer bir özelliği de takvâsı, dindarlığı ve hayatının tüm bereketli dönemlerinde vazifesine bağlılığıydı. Başka bir ifadeyle din ile siyaseti bir araya getirebildi. Bu gayretli şahsiyeti genç nesil için değerli bir örnek olarak tanıtmak mümkündür.
Son olarak, bu saygıdeğer toplantının düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür etmeyi gerekli görüyor ve Yüce Allah’tan herkes için başarılar diliyorum.
yorumunuz