Havza Haber Ajansı muhabirinin aktardığına göre Ayetullah Ali Rıza Ârafî, İlim Havzaları Reklam ve Kültürel İşler Yardımcılığı’nın organizasyonuyla İmam Kâzım (a.s.) İlim Havzası Medresesi konferans salonunda düzenlenen 10. “Semâvî Sanat” Festivali’nin kapanış töreninde yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“Bütün ilim insanlarını, sanatçıları, hocaları, talebeleri ve değerli fazılları; havzaya mensup kardeşlerimizi, İranlı ve İranlı olmayan tüm katılımcıları saygıyla selamlıyor, bu kültürel-sanatsal meclisteki varlıklarını memnuniyetle karşılıyorum.”
Semâvî Sanat Festivali, Sanat ile Dinî Düşünce Arasındaki Derin Bağın Bir Tezahürüdür
Ayetullah Ârafî, 10. Semâvî Sanat Festivali’nin düzenleyicilerine ve katkı sunan tüm kurum ve merkezlere teşekkür ederek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Reklam ve Tebliğ Yardımcılığı’na, değerli hocalara, jüri üyelerine, ilmî ve sanatsal gruplara ve özellikle de ilim havzalarının sanatkâr talebe ve fazıllarına —ki bu festivalde kıymetli eserlerini sundular— içtenlikle teşekkür ediyorum. Bu festival, sanat ile dinî düşünce arasındaki derin bağın bir yansıması ve havza sanatının seçkin ve nitelikli kapasitesinin açık bir göstergesidir.”
İlim Havzaları Müdürü, bu merasimin mübarek Recep ayı günleriyle aynı zamana denk gelmesine işaret ederek şunları ifade etti:
“Recep ayı, Yüce Allah’a dönüş ve yakınlaşma ayıdır. Saf, manevî ve semâvî sanatlar; bu ayda dualar, münâcatlar ve kulluk tezahürlerinin aynasında en güzel şekilde tecelli eder. Bu, insanın elinden tutan ve onu mana semasının zirvesine ve ilahî hedeflere doğru yönlendiren en yüce sanatsal tezahürlerdendir.”
Ayetullah Ârafî sözlerini şöyle sürdürdü: “Dua, münâcat, ziyaretler ve Kur’ân-ı Kerîm; Ehl-i Beyt (a.s.) öğretileriyle birlikte sanatı bayağılıktan, maddecilikten ve sapmadan kurtarıp yüce, mukaddes, hayat verici ve kurtarıcı sanata yöneltmenin en doğru yoludur. En yüce tevhidî, irfanî ve insânî kavramlar duaların aynasında en güzel biçimde tecelli etmiş olup, bu yönüyle sorumluluk sahibi sanatçılar için açık ve parlak bir model sunmaktadır.”
Konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Dua ve münâcat metinlerinde; en derin ve en dakik ilahî, tevhidî ve insan-merkezli marifetler, güzellik, letafet ve mana derinliğiyle dolu bir üslup içinde sunulmuştur. Öyle bir ufuk ki, Yüce Allah mutlak yücelik ve azametine rağmen kullarına nihai derecede yakınlık ve lütuf göstermektedir; işte bu yüce hakikat, en güzel sanatsal biçimde gözler önüne serilmiştir.”
İlim Havzaları Müdürü, dinî bilgilerin aktarımında sanatın rolüne vurgu yaparak şunları kaydetti:
“Dinî ve havzaya dayalı sanat, bu berrak ve saf kaynaklardan beslenmelidir ki ilahî mesajı, tevhit hakikatini, insan onurunu ve dinin yüce ideallerini topluma ve dünyaya doğru bir şekilde aktarabilsin. Semâvî Sanat Festivali, bu yolun değerli bir örneğidir ve gelecekte de daha güçlü ve daha geniş bir çerçevede devam edebilir.”
Ayetullah Ârafî umutlarını şu sözlerle dile getirdi: “İlim havzalarından doğan, medeniyetçi ve küresel bir yaklaşıma sahip, saf İslami öğretilerden ilham alan sanatsal hareketlerin giderek daha fazla güçlenmesini ve dinî-İslami kültürün yüceltilmesinde etkili bir rol üstlenmesini temenni ediyorum.”
Ayetullah Ali Rıza Ârafî, konuşmasının devamında dua ve münâcatlardaki yüce içeriklere işaret ederek şöyle dedi: “Dua öğretilerinde, insanın zihninden ve düşüncesinden geçenlerin bile ilahî ilginin konusu olduğunu görüyoruz; Allah-u Teâlâ, insana olan nihai yakınlığını ortaya koymaktadır. Bu ilahî yakınlık, dua ve münâcat metinlerinde en yüce ve en sahih sanatsal biçimde tecelli etmiştir; öyle ki insan, Yüce Allah ile konuşur ve marifetin, sevginin ve kulluğun zirvesini tecrübe eder.
Ardından sözlerine şöyle devam etti: “Tevhidî marifetin zirveleri ve ilahî azamet, en güzel sanatsal ve edebî kalıplar içinde tasvir edilmiştir. Arap dili, sanatsal ifade, edebî süslemeler ve incelikleri yansıtma konusundaki sınırsız kapasitesiyle, ilahî sıfat ve isimlerin yansıdığı bir ayna hâline gelmiş; bu yüce sanat, Kur’ân-ı Kerîm ve Ehl-i Beyt (a.s) dualarıyla birlikte en yüksek noktasına ulaşmıştır.”
İlim Havzaları Müdürü, bu sanatın ilahî, imanî, yüce ve mukaddes bir sanat olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Yüce sanat, insan varlığının başka boyutlarını da yeşertir ve sanatçının önüne aydınlık bir yol açar. Dua, ziyaret ve Kur’an’dan doğan bu belagî ve irfanî sanat olmasaydı, birçok incelik, derin anlam ve yüce semavî kavram insan için ne anlaşılabilir ne de aktarılabilir olurdu.”
Ayetullah Ârafî sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunlar, insanı sınırlı maddecilik düzeyinden aşırıp onu yüce insânî ve ilahî ufuklara taşıyabilecek sanatsal zirvelerdir. Sorumluluk sahibi ve yüce sanat, insanı hakikate, manaya ve onura yaklaştıran sanattır. Elbette bazı yaygın ve geleneksel sanat türlerinin varlığını inkâr etmiyoruz; ancak insanı yalnızca içgüdüler düzeyinde durduran ya da onu maddeciliğe sürükleyen bir sanat, arzu edilen ve yapıcı bir sanat değildir.”
Semâvî Sanat, İnsanın Kemale Erme Yoludur ve Yeni İslami Medeniyetin Temelidir
Ayetullah Ârafî şunları kaydetti: “Asil sanat, insanın ve toplumun önünde yüce ufuklar ve geniş perspektifler açar; yüce ideallere, insanın saadetine ve kurtuluşuna hizmet eden bir sanattır. Semâvî Sanat Festivali’nin mesajı da tam olarak budur. Bu festival, özellikle İslam İnkılabı’nın ışığında, dinî ve insânî sanatın önünde yeni ufuklar açmıştır.”
İlim Havzaları Müdürü, dua ve maneviyat ekseninde sanatın rolüne değinerek şöyle konuştu:
“İnsanın zihninde oluşan her düşünce ve icra edilen her sanat türü, eğer ilahî yolda ve Yüce Allah rızası için olursa, kemal ve kurtuluş yoluna varacaktır. İşte bu yol, semâvî sanatın yüce yoludur; yalnızca maddî ve hayvanî sanat anlayışlarının karşısında duran, yüksek manevî ufukları ve büyük insânî idealleri yansıtan bir sanattır.”
Ardından sözlerine şöyle devam etti: “İslam İnkılabı sanatı ve şehadet kültüründen beslenen sanat, sanatçıların önünde yeni alanlar açmıştır; bugün sinema ve görsel sanatlar başta olmak üzere çeşitli dallarda çok sayıda sorumluluk sahibi sanatçının varlığına tanık olmaktayız. Bu sanatçılar, İran ve çağdaş dünya sanatında yeni perspektifler ortaya koymayı başarmışlardır.”
İran Çağdaş Sanatında İlahî, İnkılapçı ve Yüce Ruh Akışı
İlim Havzaları Yüksek Konseyi Üyesi, konuşmasının devamında şunları söyledi:
“İran’da farklı alanlarda faaliyet gösteren geniş bir sanatçı kitlesi, sinema ve diğer sanatsal sahalarda yeni ufuklar açmıştır. Bugün açıkça görülmektedir ki ilahî ruh, inkılapçı ruh ve yüce ruh, İran çağdaş sanatında akış hâlindedir. İlim havzaları da bu yüce ve mukaddes akımla birlikte ve eş zamanlı hareket etmeli; onu yönlendirme ve derinleştirme konusunda aktif bir rol üstlenmelidir.”
Ayetullah Ârafî, sanatın medeniyetlerin teşekkülündeki temel konumuna vurgu yaparak şunları ekledi: “Eğer dünyada yumuşak gücü ve yeni İslami medeniyetin ihyasını hedefliyorsak, birkaç temel ilkeye geri dönmemiz gerekir: Önce felsefe, ardından bilgi, teknolojiler ve nihayet nitelikli/yüce sanat. Sanat, gönüllerin devleti ve umudun devletidir; hiçbir ekol, düşünce tarzı ya da medeniyet, sanatını ideallerinin hizmetine sunmadan kalıcı olamaz.”
Kur’ân-ı Kerîm’in sanatsal tezahürlerine işaret ederek şunları vurguladı:
“Kur’an ayetlerinde hayranlık uyandıran sanatsal ve ifade boyutlarıyla karşılaşmamız boşuna değildir. İslami mirasta da asırlar boyunca şiir ve edebiyatın velâyet ve tevhidin hizmetinde yer aldığını ve etkin bir rol oynadığını görmekteyiz. Sanat, son derece etkili ve belirleyici bir alandır; ondan gaflet etmek, düşünce ve ideallerin zayıflamasına yol açar.”
Mukaddes Sanat, Akıl ve Vahiy Işığında Doğar
İlim Havzaları Müdürü sözlerini şöyle sürdürdü:
“İnsanın saadeti her ne kadar akıl ve düşüncesinde kök salmış olsa da sanat akıl ve vahiy ışığında şekillendiğinde aklın iç katmanları filizlenir ve vahyin mesajı, etkileyici ve gönle hitap eden bir üslupla insanların ruhuna işler. Mukaddes sanat, akıl ve vahiy ışığında ortaya çıkan sanattır; biz bu tür sanatı cazip, etkili ve kalıcı olarak görüyoruz.”
Ayetullah Ârafi sanatın Allah’a, insana ve ilahî değerlere hizmet etmesi gerektiğini belirterek şunları kaydetti:
“Akıl, vahiy ve insan onuru temeli üzerine kurulan sanat, insanlığın saadet yolunu açabilir. Bugün İslam İnkılabı’nın bereketiyle, inkılapçı dostlar ve aydınlar; nitelikli sanatsal eserler, yeni sanat ekolleri ve değerli kazanımlar ortaya koymuş, böylece İslami kültür ve sanatın geleceği için büyük imkânlar oluşturmuştur.”
Ayetullah Ali Rıza Ârafî, konuşmasının devamında ilim havzalarının dinî ve kudsî sanatın oluşumundaki rolüne değinerek şöyle dedi:
“Hiç şüphesiz, bugüne kadar dinî sanat alanında yapılanlar; ilim havzalarının geçmiş ve günümüz büyük âlimleri, merci-i taklitleri ve önderlerinin rehberliğinin bir ürünüdür. Bu rehberlik sayesinde, ruhaniyetin değerleri, kimliği ve misyonlarıyla uyumlu kudsî sanatın teşekkülü yönünde son derece kıymetli adımlar atılmıştır ve bu çabalar takdire şayandır.”
Ardından şöyle ekledi: “Bugün ilim havzalarında sanatsal faaliyetler için daha sistematik bir vizyon ve çerçeve oluşmuş; havzaya bağlı kültürel, tebliğ ve sanatsal birimlerde çeşitli ve etkili çalışmalar yürütülmekte ve bunlar kayda değer sonuçlar ve kazanımlar doğurmaktadır. Bununla birlikte, 10. Semâvî Sanat Festivalinde güçlü yönlerin yanı sıra, havza sanatının gelişim ve kemale erişme yolunun daha da açılması için bazı eksiklik ve noksanlıklara da işaret edilmesi gerekiyordu.”
İlim Havzaları Müdürü şu hususu vurguladı:
“Havzanın önündeki en ciddi gerekliliklerden biri, havza ve sanat çevresinin dinî sanat alanında daha büyük ve daha köklü adımlar atmaya hazır hâle gelmesidir. Bu yolda, ilim havzalarının eğitim ve araştırma sisteminde sanat felsefesinin, sanat fıkhının ve sanat ahlâkının güçlendirilmesine ve geliştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu alanda her ne kadar ilk ve değerli adımlar atılmış olsa da bunlar yeterli değildir; daha derinlikli, daha kapsamlı ve daha bütüncül bir şekilde sürdürülmelidir.”
Sanat Felsefesi, Fıkhı ve Ahlâkı Ciddi Biçimde Geliştirilmelidir
Ayetullah Ârafî sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün, sanatın temellerini açıklamak için İslam felsefesinin büyük hazinesinden yararlanılması, ilerlemeci İslam fıkhının çağdaş sanatların geniş alanını dikkate alarak geliştirilmesi ve İslam ahlâkının sanat alanında daha aktif, daha dakik ve daha uygulamaya dönük bir varlık göstermesi gerekmektedir. Bu hedeflerin gerçekleşmesi, ilmî derinliğin yanı sıra sanatsal zevk ve anlayışa da sahip, havza ilimlerinin büyük birikimini sanat diliyle ifade edebilecek büyük düşünürlerin varlığını gerektirmektedir.”
Ardından şunları kaydetti: “İslami düşünce, meşru, uygun ve güncel sanat formları içinde tecelli etmelidir; bu yolda atılan adımlar henüz yetersizdir. Kur’ân-ı Kerîm’in kapasitesi öyledir ki onun bütün kavram ve öğretileri çeşitli ve yeni sanatsal formlar içinde yeniden üretilebilir. Havzaya mensup ve inkılapçı sorumluluk sahibi sanatçılar, bu kapasitenin değerli örneklerini bugüne kadar ortaya koymuşlardır; ancak bu çalışmaların güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması gerekir.”
İlim Havzaları Müdürü şu vurguyla sözlerini sürdürdü: “Dinî ve havzaya dayalı sanat, düşünce, bilgi ve yenilik alanlarında sürekli bir derinleşmeye muhtaçtır. Semâvî Sanat Festivali, eksikliklerin tespiti, kapasite ve imkânların eşgüdüm içinde birleştirilmesi ve sorumluluk sahibi, medeniyet kurucu İslam sanatında daha yüksek ufuklara yönelmek için önemli bir zemin olabilir.”
Ayetullah Ali Rıza Ârafî konuşmasının devamında şu hususun altını çizdi:
“Açıkça itiraf etmeliyiz ki dinî sanat alanında bugüne kadar attığımız adımlar, mevcut kapasite ve ihtiyaçlarla kıyaslandığında çok sınırlıdır. Dostlara defalarca ifade ettim: Kur’ân-ı Kerîm’in bütün öğretileri onlarca, hatta yüzlerce farklı sanatsal dil ve form içinde yansıtılabilir ve yeniden üretilebilir. Her ne kadar gerek havza içinde gerekse dışında sorumluluk sahibi sanatçılarımız değerli adımlar atmış olsalar da bu çabalar yapılması gerekenlerle karşılaştırıldığında hâlâ oldukça sınırlıdır.”
Büyük, Derin ve Grupça Adımlar Atmaya İhtiyacımız Var
Ayetullah Ârafî şöyle ekledi: “Bugün en azından onlarca sanatsal alan bulunmaktadır ki İslami düşünce ve İslam’ın yüce öğretileri bu alanlarda etkin kılınabilir ve yön verici bir akıma dönüştürülebilir. Bu büyük kapasite henüz gereği gibi kullanılmamıştır. Öte yandan; genç nesil ve toplum için dinî tebliğ, açıklama, eğitim ve söylem inşası alanlarında —çeşitli fikrî, kültürel ve medya saldırılarıyla karşı karşıya olduğumuz bir ortamda— bazı çalışmalar yapılmış olsa da bu çalışmalar bugünün geniş ihtiyaçlarına cevap vermekten uzaktır. Bu nedenle büyük, derin ve grupça adımlar atmaya ihtiyaç duyuyoruz.”
İlim Havzaları Müdürü, sanatsal araştırma alanındaki mevcut zayıflıklara işaret ederek şunları söyledi: “Dinî sanat alanında düzenli ve sistematik araştırmalar, yeterli kaynaklar, nitelikli tezler ve derinlikli çalışmalar, toplumun ihtiyacı ölçüsünde henüz üretilmiş değildir. Her ne kadar değerli makaleler ve dergiler mevcut olsa da, bu üretimler toplumun kültürel ve sanatsal alanda ortaya çıkan yeni meseleleri ve ihtiyaçları karşılayacak düzeyde değildir. Ufkumuzu dünyaya açıp sanat ve medya alanındaki geniş çaplı uluslararası dönüşümlere baktığımızda, pek çok alanda ciddi bir yetersizlikle karşı karşıya olduğumuzu görmekteyiz.”
Ardından sözlerini şöyle sürdürdü: “İslam İnkılabı’nın düşünce sisteminde, ilahî olmayan fikirleri, maddî ve şeytanî yaşam tarzlarını yaygınlaştıran ekoller, akımlar ve büyük sanat merkezleriyle ciddi bir rekabet ve mücadele içinde olmamız kaçınılmazdır. Bu alanda imkânların sınırlı oluşuna sığınıp bunu geri kalmışlığın gerekçesi hâline getirmek mümkün değildir; zira imkânlarımız her ne kadar sınırlı olsa da, İslam İnkılabı ve merhum İmam Humeynî (r.a.) —o büyük ve ilahî sanatçı— bize irade, iman ve kararlı bir azimle tüm sınırlamaların aşılabileceğini ve büyük ve küresel işler yapılabileceğini öğretmiştir.”
Ayetullah Ârafî şu vurguyla sözlerini sürdürdü: “Bugün, sanatın tüm farklı alanlarında İran’ı, İslam İnkılabı’nı ve onun yüce değerlerini sanat diliyle doğru ve güçlü bir şekilde temsil etmemiz gerekmektedir. Gelecek perspektifiyle, çağdaş toplumun fikrî, kültürel ve manevî ihtiyaçlarına cevap verebilecek, yeni İslami medeniyet düzeyinde bir sanatın inşa edilmesi zorunludur.”
Ayetullah Ali Rıza Ârafî, konuşmasının devamında imkânlara asgari bir bakışla yaklaşma zorunluluğunu aşma gereğine vurgu yaparak şöyle dedi:
“İmkân yetersizliğini bahane ederek durmamalıyız; imkânlarımız her ne kadar sınırlı olsa da, İslam İnkılabı ve İmam Humeynî (r.a.) bize irade, iman ve sarsılmaz bir azimle bütün sorunların aşılabileceğini ve büyük, küresel işler yapılabileceğini öğretti.”
Ardından şöyle devam etti: “Bugün sanatın farklı alanlarında öyle bir şekilde hareket etmeliyiz ki İran ve İslam İnkılabı, kendine özgü bir “sanat ekolüne” sahip olsun; köklü, kimlik sahibi ve etkili bir ekol… Hem dinî misyonunun merkezinde sağlam dursun hem de küresel ölçekte sunulabilir olsun. Ne yazık ki mimarlık, şehircilik ve sanatın bazı dallarında ekolleşme çabalarımız yetersiz kalmıştır.”
Havza ve Üniversite, Küresel Sanat Ekollerinin Kurucusu Olmalıdır
İlim Havzaları Müdürü, bu süreçte havza ve üniversitenin rolüne işaret ederek şunları vurguladı:
“Sanatsal ekolleşme, temel ve derin bir biçimde ilim havzalarında ve üniversitelerde şekillenmelidir. Havza ve üniversitelerimiz, yeni sanatsal ekollerin kurucusu olmalıdır; uluslararası platformlarda sunulabilir nitelikte olan ve ruh, anlam ve ilahî düşünceyi küresel muhataplara aktarabilecek ekoller.”
Ayetullah Ârafî, uluslararası tecrübelerine değinerek sözlerini şöyle sürdürdü:
“Geçtiğimiz yıl, kutsal film ve kutsal sanat üzerine düzenlenen ilmî bir toplantıya katıldım ve orada bir konuşma yaptım. O toplantıda, dünyanın büyük merkezleri ve üniversiteleri, İran’da kutsal film ve bazı diğer sanat alanlarında gerçekleştirilen çalışmaları takdirle karşılıyordu. Ancak gerçek şu ki, bu kapasite ve övgülere rağmen biz gerekli hız ve derinlikle ilerleyemedik. Bugünün dünyası yüce, kutsal ve ilahî düşünceden beslenen sanata susamış durumdadır; ne var ki biz bu büyük potansiyeli gereği gibi sunmakta eksik kaldık.”
Dinî Sanatın Yönetimi ve Rehberliğinde Ciddi Bir Yeniden Değerlendirme Zorunluluğu
Ayetullah Ârafî şöyle dedi: “Dinî sanatın yönetimi ve yönlendirilmesinde ciddi bir yeniden gözden geçirmeye ihtiyaç vardır. Tüm eksiklikler, zayıflıklar ve sınırlılıklara rağmen, bu alana gönül veren herkes; ülkede ve dünyada sanatın rehberliğinde seçkinlerin, büyük şahsiyetlerin ve düşünürlerin merkezi rolüne ciddi biçimde dikkat etmelidir. Düşünürler ve fikir sahipleri, sanat kurumları ve sanatla ilgili merkezlerin temel ve köklü rehberliğini üstlenmelidir; zira bu alanların ilahî ve fikrî temeli, derinlikli ve bilinçli bir liderliği gerektirmektedir.”
İlim Havzaları Müdürü şu vurguyu yaptı: “Bugüne kadar sınırlı adımlar attık ve elde ettiklerimiz gerçek ihtiyaçlarla arasında mesafe barındırmaktadır. Bugün her zamankinden daha fazla düşünürlerin ve fikir insanlarının sanatsal akımların rehberliğini üstlenmesine ihtiyaç vardır ki dinî ve inkılapçı sanat, yeni İslami medeniyet düzeyinde etkili ve kalıcı bir rol oynayabilsin.”
Ayetullah Ali Rıza Ârafî, konuşmasının devamında sanatın yönlendirilmesinde düşüncenin temel rolüne vurgu yaparak şöyle konuştu:
“Sanat kurumlarının rehberliği düşünürlerin ve mütefekkirlerin elinde olmalıdır; çünkü tevhit, ilahî temel ve dinî düşünce bu kurumların asli kökünü oluşturmaktadır. Gerçek şu ki şimdiye dek sınırlı adımlar attık ve bu alandaki birikimimiz azdır. Bugün, düşünürlerin sanatsal akımlara liderlik etmelerine ve sanatı ileri taşıyacak ekoller ve sistemler üretmelerine her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.”
Sanat, İlim ve Bilgiye Muhtaçtır
Ayetullah Ârafî şöyle ekledi: “Sanat, ilim ve bilgiye ihtiyaç duyar. Farklı toplantılarda defalarca ifade ettiğim üzere İslam tarihinde şehircilik, mimari ve bunlarla bağlantılı sanatlarda büyük ekollerin ortaya çıkmasının sebebi, Şeyh Bahâî gibi şahsiyetlerin varlığıdır; o, İslami öğretilere derinlemesine vâkıf olmasının yanı sıra sanat, mimari ve ilgili ilimlerle de iç içeydi. İşte ilim, düşünce ve sanat arasındaki bu bağ, etkileri günümüze kadar ulaşan kalıcı bir ekolün oluşmasına yol açmıştır.”
İlim Havzaları Müdürü şunları vurguladı: “Amacımız, havzaların dinî kimlik ve değerlerle bağdaşmayan her tür sanata yönelmesi değildir; bilakis uyumlu, derinlikli ve yönlendirilmiş sanatların yetiştirilmesi gerekmektedir. Hepsinden önemlisi, sanatı yönlendirebilecek idealist ve mütefekkir şahsiyetlerin yetiştirilmesidir. Bu büyük kapasite, havzanın ilim ve sanatla meşgul olan erkek ve kadın talebe ve araştırmacıları arasında mevcuttur; biz de kendimizi onların hizmetinde ve yanlarında görüyoruz.”
Sanatı Küçük ve Sınırlı Görmemeliyiz
Ayetullah Ârafî, sanatın güç, irade ve düşüncenin üretici kaynağı olduğunu belirterek şunları kaydetti: “Sanatı küçük ve sınırlı görmemeli veya onu birkaç yüzeysel faaliyetle sınırlandırmamalıyız. Yüce Rehber, sanatın önemine defalarca özel bir dikkat ve hassasiyetle vurgu yapmıştır. Her ne kadar bu yolda bazı adımlar atılmış olsa da, hâlâ ideal noktaya ulaşmak için kayda değer bir mesafe vardır.”
Ardından şöyle devam etti: “Bu mesafe sanat alanında hâlâ derinlikli, geleceğe dönük ve medeniyetçi bir bakış açısının tam olarak oluşmamış olmasından kaynaklanmaktadır; İslami düşüncenin sanatta yenilenmesi için yeterli çaba henüz gösterilmemiştir. Tartışmaların ötesine geçmeli ve kutsal, ilham verici ve hedef odaklı bir sanata yönelmeliyiz; sanatın belli bir misyonu ve açık bir amacı olmalıdır.”
İlim Havzaları Müdürü, konuşmasını şöyle tamamladı: “Semâvî Sanat Festivali’nin organizatörlerini, emeği geçenleri, özellikle de bu dönemin katılımcılarını ve ödül alanlarını bir kez daha takdir ediyor; Yüce Allah’tan, adımlarımızı ilahî rızaya uygun, insan toplumunu doğru yola yönlendirecek ve yüce insânî ve ilahî amaçları gerçekleştirecek şekilde sağlam ve bereketli kılmasını niyaz ediyorum.”
yorumunuz