Havza Haber Ajansı muhabirinin bildirdiğine göre Ayetullah el-Uzma Hacı Şeyh Abdullah Cevadî Âmulî, 9 Eylül Salı günü Bekiyetullah (a.f) Hastanesi’nin bazı hekim ve üniversite hocalarıyla görüşmesinde, İslam’ın yüce peygamberi (s.a.a) ve İmam Cafer-i Sâdık’ın (a.s) doğum günlerine işaret ederek bu mübarek günleri tebrik etti ve İslam’da beşerî ilimler ile tıp ilminin önemine vurgu yaparak şöyle buyurdu: “İlahi peygamberler genel öğretilerin yanı sıra dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan yeni ilimler ve öğretiler sunmuşlardır.”
Ardından şöyle ifade etti: “İslam’daki tıp ve beşerî ilimler özellikle bu iki büyük şahsiyetin doğum yıldönümüne yaklaştığımız şu günlerde, Resûl-i Ekrem (s.a.a) ve İmam Sâdık’ın (a.s) beyanlarıyla daha da aydınlanmaktadır. Şunu unutmamak gerekir ki ilahî önderler yani peygamberler (a.s), daima kendilerine has ve yeni şeyler söylemişlerdir.”
Muhterem alim sözlerine şöyle devam etti: “Kur’ân-ı Kerîm’de ilim genel bir kavram olarak zikredilmiştir; fakat Yüce Allah buyurmuştur ki peygamberler sadece sıradan öğretmenler değildir ki başkalarının bilgilerini aktarsınlar; onlar, dünyanın hiçbir yerinde bulunmayan yeni ilimler ve hakikatler getirirler. Kur’ân’da defalarca okuruz: “…onlara kitabı ve hikmeti öğretecek bir elçi gönderen O’dur.” (Cuma Suresi 2. Ayet) Allah öğretmendir ve insanlara yeni şeyler öğretir. Ancak ayetlerin özel bir bölümü de şöyledir: “...size daha önce bilmediklerinizi öğretiyor.” (Bakara Suresi 151. Ayet) yani sizin asla ve hiçbir yerde öğrenemeyeceğiniz şeyleri öğretir. Bu ifade göstermektedir ki bazı ilimler ve hikmetler yalnızca vahiy ve peygamberlerin hidayeti aracılığıyla elde edilebilir; onları öğrenmenin başka hiçbir yolu yoktur.”
Ayetullah el-Uzma Cevadî Âmulî şöyle buyurdu: “Kur’ân-ı Kerîm, insanı asla yok olmayan, ebedî bir varlık olarak tanıtmaktadır. Kur’ân, insana dair yepyeni sözler getirmiş ve onu kendisiyle tanıştırmıştır; yani insana “sen varsın, var olmaya devam edeceksin” demiş ve hatırlatmıştır ki ölüm yok olup gitmek değil, bir kabuktan çıkmaktır. Bu sebeple insan ebedîliği ve ölümsüzlüğü için düşünmek zorundadır. Peygamberler de bize şöyle söylediler: İnsan, beden bakımından zamana ve mekâna bağlıdır; fakat ruhunun ne zamanı vardır ne de mekânı. Öyleyse insan ebedî bir varlık olduğuna göre, ebediyetini düşünmeli ve ona göre yaşamalıdır.”
Muhterem alim sözlerine şöyle devam etti: “Ahlâk, makam ve mevkilerin çok daha ötesinde bir hakikattir. Çoğu kimse ahlâka saygı gösterir ama onun için pratik bir çözüm ortaya koymaz. Peygamberler geldiler ve ahlâkı bir “tedavi yöntemi” olarak tanıttılar; yani ahlâk, hastalıkları iyileştiren bir tıp gibidir. İnsanî sıfatlar —ister faziletler olsun ister reziletler— makamlarla aynı değildir. Makamlar bakanlık, vekillik ya da yardımcı olmak gibi geçici ve itibârî şeylerdir; bir gün gelir, ertesi gün gider. Fakat insanî sıfatlar —kanaatkârlık, yücelik, kerem, adalet gibi— gerçek varlıklardır; bedenimizdeki bir ur gibi, hasta olduklarında tedaviye ihtiyaç duyarlar.”
Ayetullah el-Uzma Cevadî Âmulî sonrasında şöyle ekledi: “Kur’ân-ı Kerîm’de gelmiştir ki insan ahlâka yönelirse şifa bulur; yani ahlâkî ıslah, hastalığın tedavisi gibi gerçek ve kalıcı bir etkiye sahiptir. İnsanın sıfatları eğitilebilir, tedavi edilebilir; makamlar ise itibârî ve geçicidir. Peygamberler ahlâkın sınırlarını ve esaslarını belirlemek, insanın içsel tedavisini vahyin rehberliğiyle gerçekleştirmek için gelmişlerdir.”
Ayetullah el-Uzma Cevadî Âmulî ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’de insana verilen büyüklüğe işaret ederek şöyle buyurdu: “Bütün yaratılış düzeni insan için yaratılmıştır ve gökten yere kadar âlemin idaresi onun hizmetine sunulmuştur. Yüce Allah buyuruyor: “Göklerde ve yerde olan her şeyi sizin hizmetinize verdim.” (Casiye Suresi 13. Ayet) Yani “Ben ne yarattıysam, sizin için yarattım ve sizin emrinize verdim.” demek. Hiç kimse “ben gökleri ve yeri kendi hizmetime alamam.” diyemez. İnsan, denizlerin derinliklerinden göklerin zirvesine kadar yapılar inşa edip onlardan faydalanabilen bir varlıktır; öyleyse neden kendi değerini bilmesin, neden kendini ucuza satsın? İşte peygamberlerin mesajı da budur: Kendi kıymetinizi bilin ve kendinizi değersizleştirmeyin.”
Bu büyük alim insanın kendi yeteneklerinden ve kaynaklarından faydalanmasının, ayrıca ilahî nimetlere şükretmesinin gerekliliğini de vurguladı.
Ayetullah el-Uzma Cevadî Âmulî, toplantıya katılanların ilmî ve tıbbî hizmetlerinden ötürü teşekkür etti; onların dünya ve âhirette sağlık, izzet ve başarı içinde olmaları için dua etti ve temennisini şöyle dile getirdi: “İnşallah İran İslâm Cumhuriyeti nizamı ki ilahî bir emanettir, gerçek sahibinin eline ulaşsın.”
Görüşmenin başında ise katılımcılar, eğitim ve tedavi faaliyetlerine dair raporlar sundular ve sağlık alanında bilimsel işbirliğinin, araştırma seviyesinin yükseltilmesinin ve meslekî ahlâkın önemini vurguladılar.




yorumunuz