Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre Seyyid Hasan Nasrallah’ın mazlumca şehadetinin ilk yıldönümü günlerindeyiz ve onun şahsiyetinin ve rolünün önemini göstermeye Yüce Rehberin geçen yıl Lübnan Hizbullahı’nın eski genel sekreterinin şehadeti münasebetiyle gönderdiği mesajda kendisi hakkında “Büyük Mücahid”, “Bölgedeki Direnişin Sancaktarı”, “Faziletli Din Âlimi”, “Basiretli Siyasi Lider”, “Yüce Şahsiyet”, “Seyyid-i Direniş” ve “Büyük Nasrallah” gibi yedi etkili unvan ve sıfat kullanılması yeterlidir.
Aziz Direniş Seyyidi’nin her ne kadar Siyonistlerin bölgedeki benzeri görülmemiş cinayeti nedeniyle Zahiye’deki kutsal bedeni aramızdan ayrılmış olsa da şüphesiz onun düşüncesi, stratejisi ve himmeti yalnızca baki kalmamış, yeni nesil direnişçilerinde ilginç bir şekilde çoğalmıştır; çünkü biz inanıyoruz ki şehit, kanıyla hakikati pekiştirir ve elbette bir milleti, hatta bir ümmeti uyandırır.
Direniş Cephesinin İzzeti Seyyid Hasan Nasrallah ile Beraber
İslam Kültür ve Düşünce Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Hüccetü’l-İslâm ve’l-Müslimîn Muhammed Melikzade’nin ifadesine göre, bölge halklarının ağır uzlaşma ve teslimiyet gölgesinde yaşadığı bir dönemde, sade bir aba ve iman dolu bir kalple bir adam direniş bayrağını izzet ve onurun en yüksek zirvelerine dikti.
Hüccetü’l-İslâm Melikzade ayrıca şöyle ekledi: “Seyyid Hasan Nasrallah yalnızca Lübnan Hizbullahı’nın genel sekreteri değil, zulüm ve işgale karşı ayağa kalkan her özgür insanın gür sesi idi ve bu yüzden Seyyid-i Direniş’in şehadeti yalnızca Lübnan halkı için değil, Batı Asya’daki ve ötesindeki tüm direniş cephesi için duygusal ve stratejik bir noktadır.”
İman ve İlahi Vaade Kesin İnanç
Kum Havzası Siyasi Araştırmalar Derneği üyesi, Seyyid-i Direniş’in en önemli ve temel özelliklerinden birinin sağlam imanı ve ilahi vaade olan kesin ve fiilî inancı olduğunu vurgulayarak şöyle ifade etti: “Şehit Nasrallah defalarca konuşmalarında ‘Eğer Allah’a yardım ederseniz O da size yardım eder.’ ayetine dayanarak bunu direnişin pratik stratejisi olarak dile getirmiştir. Nitekim Yüce Rehber de yıllar önce Seyyid Hasan ile görüşmesinde onu imanlı, basiretli ve cesur bir komutanın somut örneği olarak tanımlamış, yenilmezliğinin imanından ve Yüce Allah’a tevekkülünden kaynaklandığını belirtmiştir.”
Hüccetü’l-İslâm ve’l-Müslimîn Muhammed Melikzade şöyle ekledi: “Şehit Seyyid Hasan Nasrallah yalnızca cesur bir askerî komutan değil aynı zamanda siyasi bir düşünürdü; öyle ki sahadaki savaşla eşzamanlı olarak anlatıların savaşında da direniş söylemini küreselleştirdi. Bölgesel dengelerin doğru analizi ve düşmanın tepkisini önceden öngörmesi, onun Hizbullah’a 33 Gün Savaşı ve diğer çatışmalardan yüz akıyla çıkma imkânı veren güçlü yönlerinden biriydi.
Medya Kapasitelerinden Akıllıca Yararlanma
İmam Sadık (a.s) Araştırma Enstitüsü öğretim üyesi Dr. Mehdi İslami de Direnişin Seyyidü’ş-Şühedası’nın düşman komplolarını etkisiz kılmak için medya imkânlarını çok yüksek bir zekâ ile kullanmasına dikkat çekerek şöyle dedi: “Seyyid Hasan’ın konuşmaları ve tutumları gerçekten Siyonist düşmanın moralini zayıflatıyor ve aynı zamanda Direniş Ekseni için düşmanla mücadelede daha kararlı ve sağlam bir şekilde hareket etme motivasyonu doğuruyordu.”
Dr. Mehdi İslami şöyle ekledi: “Bizim için açık olan şuydu ki Şehit Seyyid Hasan Nasrallah, medya ve medya çalışmalarının kapasitelerini çok iyi tanıyordu; öyle ki konuşmalarında kullandığı ifadeler ve kelimeler hızla direnişi destekleyen ülkelerin –özellikle de İran’ın– siyasi literatürüne giriyor ve böylece yüksek bir medya etkisi kazanıyordu.”
Dr. İslami ayrıca şöyle ifade etti: “Seyyid Hasan Nasrallah’ın Lübnan’da çağrı cihazlarının patlamasından sonraki son konuşması, Seyyid-i Direniş’in bu medya sanatının zirvesi sayılabilir; öyle ki bu durum zelil Siyonist düşman için büyük bir korku zemini oluşturdu. Şehit Nasrallah bu konuşmada Hizbullah’a verilen darbeyi gizlemeye asla çalışmadı, ancak devamında bu saldırılara rağmen Lübnan cephesinin durmayacağını, Gazze ve Batı Şeria’ya desteğini kesmeyeceğini, aksine önceki dönemlerden daha kararlı bir şekilde şerefli yoluna devam edeceğini vurguladı.”
Seyyid-i Direniş’in Belirgin Özelliği: İhlâslı ve Halktan Biri Olmak
Dr. İslami şöyle ekledi: “Bu ilahi insanın yüksek ihlâs ve kulluğunun yanında, onun belirgin özelliklerinden biri de sade ve gösterişsiz özel hayatıydı. Bu samimi sadelik, Lübnan halkı ve özellikle İslami Direniş’in savaşçıları ile onun arasında derin bir duygusal bağ kurmuştu. Nitekim Yüce Rehber de böyle sevilen komutanları tanımlarken şöyle buyurur: ‘Onlar halkın içinden çıktılar, halkın içinde yaşadılar ve halk için fedakârlık yaptılar.’”
Ayrıca şöyle devam etti: “Öte yandan gördük ki 2006 yılındaki savaş tecrübesinden sonra Seyyid Hasan Nasrallah’ın şahsiyeti, Lübnan, Filistin, Suriye ve hatta Irak gibi çeşitli ülkelerdeki Siyonizm karşıtı gruplar arasında birliğin temel sütunlarından biri haline geldi ve bu, Yüce Rehber’in de düşmana karşı ana caydırıcı unsur olarak nitelediği İslami Direniş Cephesi’nin stratejik derinliğidir.”
Anlatılar Savaşı ve Medya ile Yüzleşme
Dr. İslami şöyle belirtti: “Diğer yandan dikkat edilmelidir ki Seyyid Hasan Nasrallah’ın rehberliği altında İslami Direniş güçleri, savaşlara dair yerli bir anlatı üreterek hem kendi meşruiyetlerini pekiştirdiler hem de gaspçı Kudüs rejiminin yenilgiye uğrayabilir bir rejim olduğu imajını kamuoyuna yerleştirdiler. Bu, Yüce Rehberin defalarca ‘anlatılar savaşı’ bağlamında hatırlattığı ve hâlâ özel önem atfettiği konunun ta kendisidir.”
Dr. İslami ayrıca Seyyid Hasan Nasrallah’ın mektebinin saf öğretilerini ve İslami Direniş ruhunu bugünün dünyasında yaygınlaştırmak için amaçlı, sürekli ve yorulmaz bir çabanın gerekliliğine vurgu yaparak şöyle dedi: “Düşman, kendi bâtıl zannıyla Seyyid Hasan Nasrallah ve Yahya es-Sinvar gibi komutanları fiziki olarak ortadan kaldırmakla komuta akışını kesip direniş cephesini felç edebileceğini ve yok edebileceğini sanıyor; hâlbuki tecrübeyle sabittir ki ilahi adamların şehadeti, motivasyonların katbekat artmasına ve direniş akımına gönül verenlerin çoğalmasına yol açar; tıpkı Kasım Süleymani’nin şehadetinden sonra sevenlerinin ve ona bağlı olanların daha da çoğalması gibi.”
Direnişin Seyyidü’ş-Şühedası’nın Kalıcı ve İlham Verici Mirası
Dr. İslami şöyle ekledi: “İlahi lütuf ile bugün Şehit Seyyid Hasan Nasrallah’ın kanı yalnızca Hizbullah’ın damarlarında değil, İslam ümmetinin kalbinde ve direnişin bütün coğrafyasında akmakta ve hatta küresel ölçekte tüm hak ve özgürlük talep edenlere ilham vermektedir. Bu meseleyi Direniş’in Seyyidi’nin kalıcı mirası olarak dikkate almak ve analiz etmek gerekir.”
Haber: Seyyid Muhammed Mehdi Musevî
yorumunuz