Havza Haber Ajansı muhabirinin bildirdiğine göre İlim Havzaları Genel Müdürü Ayetullah Ali Rıza Ârafi, Kum eyaletindeki adliye başkan yardımcıları, yöneticiler ve personellerin katıldığı bir toplantıda hâkimlerin ve çalışanların çabalarını takdir ederek “içsel yönetim” ve “Allah için gayret gösterme” konularının önemine vurgu yaptı.
İlim Havzaları Müdürü şöyle dedi: “Allah’a şükürler olsun ki adalet ve hakkaniyetin savunucuları ve toplumun temel direkleri olan sizlerin arasında bulunma imkânı buldum. Bir vatandaş ve Havza mensubu olarak, Kum eyaletinde görev yapan tüm saygın hâkimlere ve adalet işlerinde emeği geçenlere takdir ve teşekkür etmek istiyorum.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Halk, sizin sürekli çaba ve gayretleriniz sayesinde öyle bir güvenlik ortamında yaşamaktadır ki çoğu zaman bunun farkına bile varmaz; ancak bu güvenlik, tamamen sizin emekleriniz sayesindedir. Buradaki varlığım her şeyden önce, Kum eyaletinde ve tüm ülkede bu büyük kuruma duyulan saygı, takdir ve teşekkür mesajını iletmek içindir. Bizim görevimiz, gerektiği ölçüde gerekli iş birliklerini sağlamak ve destek olmaktır.”
İlim Havzaları Genel Müdürü, konuşmasının devamında şehit Ayetullah Dr. Beheşti’nin yüce makamına değinerek şunları söyledi: “Adalet kurumunun en büyük şehitlerinden ve İslam dünyasının parlak simalarından biri, Ayetullah Şehit Beheşti’dir. Adalet kurumunun cesur, büyük ve güçlü şehitleri her zaman tarih boyunca parlamaya devam edecektir.”

Sebe Suresi 46. Ayetinin Tefsiri
Ayetullah Ârafi, konuşmasının ilk bölümünü “De ki: “Size bir tek öğüdüm var: Ya ikişer kişi hâlinde veya tek tek Allah’a yönelin.” (Sebe 46) ayetinin tefsirine ayırdı ve şöyle dedi:
“Bu ayette Allah, Peygamber’e insanları tek bir ilahi öğütle uyarmasını emretmektedir. Kur’an’da sıkça geçen ‘de ki’ ifadesi, mesajın içeriğine özel bir vurgu yapar; ‘innemâ’ kelimesi ise sınırlamayı ifade eder; yani insan için sadece bir öğüt vardır ve bu öğüt, tüm ilahi bilgi ve hakikatleri kapsar. Tıpkı Tevhid Suresi’nin Kur’an’ın özünü içermesi gibi, bu ayet de insanın mutluluğunun temel ilkelerini kapsar.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Öğüt, kalpte uyanış ve yumuşaklık oluşturan bir söz demektir. Bu ayet bize hatırlatır ki, Allah’ın insanlara tek bir tavsiyesi vardır; bu tavsiye tüm nesilleri kapsar ve büyüklüğü eşsizdir.”
İlim Havzaları Müdürü “Ya ikişer kişi hâlinde veya tek tek Allah’a yönelin.” ifadesine dikkat çekerek şunları ekledi: “Allah için ayağa kalkmak, yani hareket etmek ve gayret göstermek demektir. İnsan, bu çabada üç temel etkene bağlıdır:
Birinci: Tembellik ve gaflet, yani insanın gelişimi ve mutluluğunun önündeki en büyük engel.
İkinci: İçsel şeytani dalgalar, yani nefsi arzular, öfke ve şehvet; bunlar kontrol altına alınmazsa insanı sapkınlığa sürükler.
Üçüncü: Dışsal etkiler veya çevresel faktörler; bunlar insanı doğru yoldan saptırabilir.
Ayetullah Ârafi şunları vurguladı: “Bu ayet, üç faktörü üç kısa ifade ile hedef alır: ‘yönelin’ çaba ve mücadeleyi, ‘Allah’a’ içsel kontrol ve şeytani etkileri dizginlemeyi, ‘ikişer kişi hâlinde veya tek tek’ ise topluluk içinde veya yalnızken, çevreye rağmen direnç göstermeyi ifade eder. Olgun insan, hem gayret gösteren hem de sefahat ve nefsi arzular karşısında dirençli olandır.”
En Zor Yönetim Türü; İçsel Yönetimin Gerekliliği
Ayetullah Ârafi, içsel yönetimin dinin temeli ve insanın varoluşunun dayanağı olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Tüm insanî eğilimler doğru yerlerine oturmalıdır ve adalet ile Allah’ın önüne geçmemelidir. Kur’an, yargı ve yönetimi doğru yönetimin zirvesi olarak tanımlar. En zor yönetim, içsel yönetimdir; tıpkı en zor mimarinin iç mimarlık olması gibi. İnsan kendisinin mimarı olursa hangi konumda olursa olsun iyi bir mimar olur.”
Ayetullah Ârafi, Anayasa Koruyucular Konseyi’ Fıkıh Üyesi olarak ekledi: “Düşünce sosyolojisinde de belirtildiği gibi insan nefsi arzularını kontrol edemezse, düşünceleri de yanlış yöne sürüklenir. Bu nedenle içsel yönetim ancak eylem ve çabayla gerçekleşir; insan çalışma ve kendini geliştirme konusunda kararlı değilse, içsel ve dışsal dalgalar onu sürükler ve zihinsel ile ruhsal kargaşaya yol açar. İçsel yönetim sistemi, dinin temelidir.”

Özel Koşullarda Artan Sorumluluk ve Kum’un Konumu
İlim Havzaları Genel Müdürü, insanların özel koşullarda ve durumlarda çifte sorumluluk taşıdığını vurguladı ve şöyle dedi: “Sorumluluk herkes için her zaman vardır, ancak bazı etkenler bunu artırabilir. İnsan sorumluluğunu artırabilecek 25’ten fazla faktörü not ettim. Bu faktörler iyi eylemlerle birleşirse sevap katlanır, kötü eylemlerle birleşirse ceza da katlanır.”
Ayetullah Ârafi bu etkenlerden bazılarını şöyle sıraladı:
1. Zaman: İyi veya kötü bir eylemin Ramazan ayında yapılması, diğer zamanlardan farklıdır.
2. Mekan: Hayırlı bir işin mescit veya kutsal mekânlarda yapılması daha değerlidir.
3. Bireyin bilgi ve farkındalık düzeyi: Bilgili bir kişinin hatası, sıradan bir kişinin hatasından daha büyüktür.
4. Kişinin kutsallarla bağlantısı: Bu, ödül veya cezayı artırır.
5. Başkaları üzerindeki etki: Ne kadar çok kişi bireyin davranışlarını örnek alırsa, sevap ve ceza da o ölçüde artar.
6. Eylemin kalıcılığı: Devamlılığı olan salih işler, kalıcı etki bırakır.
Ayetullah Ârafi şunları ekledi:
“Biz ve siz, İslam İnkılabı çağında yaşıyoruz; bu inkılap, dünya dengelerini değiştirmiştir. Bizim Kum’a bağlılığımız da sorumluluğumuzu artıran etkenlerden biridir. Kum, Hazreti Masume’nin (s.a) ve inançlı halkının bereketiyle, dünya çapında büyük dini ve siyasi dönüşümlerin merkezi olmuştur. Kum’daki her hareket ve davranış küresel bir yankı uyandırır ve bu durum görevimizi ağırlaştırır. Kum’daki adalet kurumunun da benzer bir konumu vardır.”

Fıkıh Odaklı Bir Kurum ve Adalet Modeli: Adalet Kurumu
İlim Havzaları Genel Müdürü, adalet kurumunun önemine vurgu yaparak şunları söyledi:
“Adalet kurumu büyük ve dönüşümcü bir kurumdur. Son dönemlerde Cumhurbaşkanları ve özellikle Şehit Ayetullah Reisi ile Hüccet’ül-İslam ve’l-Müslimin Ejei’nin takip ettiği dönüşüm planları doğrultusunda, kurum büyüme ve yükseliş yolunda ilerlemektedir; ancak elbette zorluklar ve engeller de mevcuttur.”
Ayetullah Ârafi, Kum’un ülke yargı sistemi içindeki konumuna değinerek ekledi: “Kum’daki adalet kurumunun yüksek fıkıh yetkinliğine sahip olması gerekir. Hakim, fıkıh ile başa çıkabilmelidir; bu da sürekli çalışma ve uygulama gerektirir. Fıkıh sadece temel başlıklarla sınırlı değildir; genel kurallar ve ikincil başlıklar da fıkhın önemli parçalarıdır. Anayasa Koruyucular Konseyi, bu kurallara ne kadar dikkat ederse, Maslahat Konseyi’ne başvuru o kadar az olacaktır.”
Ayetullah Ârafi şöyle devam etti: “Fıkhî kurallar çerçevesinde, velâyet esaslı maslahatlar ve Anayasa Koruyucular Konseyi tarafından onaylanmış yasalar ile ülkenin hukukî yapısı şekillenir. Bu beş unsur—fıkhî meseleler, genel kurallar, ikincil başlıklar, velâyet maslahatları ve onaylı yasalar—adalet kurumunda ciddi şekilde dikkate alınmalıdır.”
Ayetullah Ârafi konuşmasını şu sözlerle tamamladı:
“Yedinci Kalkınma Planı, yıllık bütçeler ve çeşitli tasarılar kapsamında, yargı konusu ana tartışma eksenlerinden biridir. Adalet kurumunun çalışanlarının geçim sorunları anlaşılabilir olsa da, fıkhî ve hukuki boyutta Kum’un ülkenin öncüsü olması beklenmektedir; böylece burası tüm İran’a bir yargı modeli olarak sunulabilir.”








yorumunuz