Havza Haber Ajansı Uluslararası Servisi’nin haberine göre, Bağdat Cuma İmamı ve Necef-i Eşref İlim Havzası’nın önde gelen âlimlerinden Ayetullah Seyyid Yasin Musevî, bu haftaki Cuma hutbesinde Irak’taki seçim süreci ve siyasi gidişatı sert bir dille eleştirdi. Ayetullah Musevî, ülkenin 22 yıldır “görünüşte bir demokrasi” içinde bulunduğunu vurgulayarak, halkı yaklaşan seçimlerde bilinçli bir şekilde sandığa gitmeye ve milletvekillerini “halkın vekili” olarak asli görevlerini yerine getirmeye çağırdı.
Bağdat Cuma İmamı, yaklaşan yeni seçimlere değinerek şöyle konuştu: “Bugün yeni bir seçimin eşiğindeyiz; bu aşama derin düşünme ve yeniden değerlendirme gerektiriyor. Bugünün sorunu artık sadece katılım meselesi değil, kimin seçileceği meselesidir.”
Ayetullah Musevî, Irak’ta yirmi yılı aşkın süredir yapılan seçim tecrübelerini değerlendirerek şöyle dedi: “Bu seçimler bize perde arkasında neler döndüğünü ve işlerin nasıl yönetildiğini açıkça gösterdi.” Ardından şu temel soruları sordu: “Seçim neden konuldu? Amacı nedir? Seçilen kişinin gerçek rolü ne olmalıdır?”
Ayetullah Musevî, seçmen ile seçilen arasındaki ilişkinin “açık bir vekâlet” esasına dayanması gerektiğini belirterek şöyle devam etti: “Bir kimseye oy verdiğinizde, aslında onu parlamentoda kendi irade ve taleplerinizi temsil etmesi için vekil tayin ediyorsunuz; ona halkın üzerinde hükmeden biri olma yetkisi vermiyorsunuz.”
Bağdat Cuma İmamı, kapalı kapılar ardında alınan kararları sert bir dille eleştirerek şöyle dedi: “Tüm bu yıllar boyunca başbakanın, cumhurbaşkanının veya bakanların belirlenmesinde bizden hiç kimse görüş istedi mi? Kararlar daima partilerin ve blok liderlerinin isteklerine göre alındı, halkın iradesine göre değil.”
Ayetullah Musevî bu durumu “demokrasi değil, demokrasi adı altında bir diktatörlük” olarak nitelendirdi ve Irak’ın bu yıllar boyunca farklı yönetim biçimleri altında bulunduğunu belirtti ve şöyle ekledi: “Parti yönetimlerinden birey ya da aşiret yönetimlerine kadar çeşitli modeller denendi, ancak hepsinin ortak yönü halk iradesinin yokluğuydu.”
Ayetullah Musevî, geleceğin milletvekillerine de çağrıda bulunarak görev ve sorumluluklarını doğru şekilde anlamaları gerektiğini vurguladı: “Sadece ‘bu aday iyi biridir’ demek veya ‘falanca kişi onu destekliyor’ diye düşünmek yeterli değildir. Adaylar için belirli ölçütler konulmalı ve bu ölçütler temelinde onlardan hesap sorulmalıdır. Ancak bu şekilde idari, mali ve ahlaki yolsuzlukların önüne geçilebilir.” ifadelerini kullandı.
Ayetullah Musevî ayrıca, anayasanın tam olarak uygulanmasının gerçek bir demokratik sistem inşa etmenin ilk adımı olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti: “Yüksek merciyet (dini otorite), baştan itibaren anayasa hakkında bazı çekincelere sahipti; ancak gelecekte düzeltileceği umuduyla onu kabul etti. Buna rağmen şimdiye kadar hiçbir reform yapılmadı. Eğer anayasa tam olarak uygulanmış olsaydı, yolsuzluk ve geri kalmışlığa ilişkin sorunların yüzde 80 ila 85’i çözülmüş olurdu.”
Hutbelerinin bir diğer bölümünde Ayetullah Musevî, adayların kişisel ilişkiler veya görsel tanıtımlar üzerinden seçilmesi eğilimini eleştirdi ve uyarıda bulundu: “Bazı siyasetçiler, fotoğraflarının başka bir adayın posteriyle yan yana görünmesinin ona popülerlik kazandıracağını sanıyor. Oysa tam tersine, halkın güvenini yitirmiş isimlerle bağlantılı olan adaylardan birçok kişi uzak duruyor.”
Ayetullah Musevî, net ve somut seçim programlarının sunulması gerektiğini vurgulayarak şöyle dedi: “Adaylar, sadece ‘değişim listesi’ gibi genel sloganlarla yetinmemeli; işsizlik, elektrik, su, tarım, sanayi ve altyapı gibi alanlarda ayrıntılı ve şeffaf bir program ortaya koymalıdır.”
yorumunuz