Havza Haber Ajansı Çeviri Grubu’nun aktardığına göre Yahudiliğin bir din, Siyonizmin ise siyasi bir hareket olarak birbirine karıştırılması konusunda dünya genelinde artan tartışmaların ortasında ve işgalci İsrail rejiminin, Filistin topraklarının işgali ve soykırım savaşının sürmesine rağmen kendisini “Yahudileri temsil eden bir devlet” olarak sunma iddiasını ısrarla devam ettirdiği bir süreçte, bu anlatıya karşı çıkan dindar bir Yahudi’nin sesi öne çıkıyor.
Siyonizm karşıtı “Neturei Karta” grubuna mensup Yahudi haham David Feldman, “Arabî 21” ile yaptığı özel söyleşide, Yahudilik ile Siyonizm arasındaki temel farkı açıkladı ve Filistinlilere karşı işlenen suçların Yahudi dinini temsil etmediğini, aksine dünya genelindeki Yahudilere ciddi zararlar verdiğini vurguladı.
Feldman, işgalci İsrail rejimi içindeki Yahudi gençlere doğrudan hitap ederek, İbrani rejiminden kaçmaları çağrısında bulundu ve soykırım savaşının sürmesinin yalnızca Filistinlileri ve Müslümanları tehdit etmediğini, aynı zamanda dünyanın farklı ülkelerinde Yahudilere yönelik nefret ve şiddet riskini de iki katına çıkardığı uyarısında bulundu. Ayrıca son dönemde yeniden gündeme gelen iki devletli çözüm meselesine ilişkin görüşlerini de açıkladı.
Aşağıda söyleşinin metni yer almaktadır:
Öncelikle kendinizi ve mensubu olduğunuz kuruluşu tanıtır mısınız?
Benim adım Haham David Feldman. Uluslararası Neturei Karta örgütüne mensubum. Biz, Siyonizm felsefesine, İsrail devletine ve Filistin’e karşı işlenen tüm suçlara muhalefet eden, dünyanın dört bir yanındaki geniş Yahudi kitlelerinin sesini yükselten küresel bir Yahudi dinî örgütüyüz.
Filistin’de yaşananlar hakkında görüşünüz nedir?
Filistin’de yaşananlar yalnızca uluslararası hukuk açısından bir suç ve tüm insan hakları ölçütlerinin ihlali değil, aynı zamanda Yahudi dini açısından da bir suçtur.
Bir halkın topyekûn öldürülmesi, mallarının gasp edilmesi ve zulme uğratılması; bunların tamamı Yahudi öğretilerine göre yanlıştır. Özellikle de bu zulmün Filistin’de gerçekleşmesi söz konusuyken. Çünkü Filistin halkı, yani Filistinliler bize saygı göstermiş ve Siyonizmin 1920’li yıllara kadar Kutsal Topraklara girmesine dek en uzun süre birlikte yaşamamız mümkün olmuştu.
Dolayısıyla yaşananlar yanlıştır. Biz de insanların Siyonist propagandanın ötesine geçmesine yardımcı olmaya çalışıyoruz ve bu suçlara karşı çıkmanın, onları eleştirenlerin Yahudi karşıtı ya da Yahudi halkına düşman olduğu anlamına gelmediğini anlatmaya gayret ediyoruz.
İsrail, dünya genelindeki tüm Yahudileri temsil ediyor mu?
İsrail rejimi tüm Yahudileri temsil etmemektedir ve kesinlikle Yahudi dinini de temsil etmemektedir. Dünya genelinde geniş Yahudi kitleleri bu suçların tamamına karşıdır ve Yahudi dini de bu suçların tamamına karşıdır.
Vicdan sahibi, dürüst ve adalet yanlısı herkes gözleri önünde iki yıldır devam eden ve hâlâ durdurulamamış bir soykırıma tanıklık ederken sesini yükseltmelidir.
İsrail’in Filistin’de işlediklerinden Yahudiler etkileniyor mu, nasıl?
Ne yazık ki insanlar öldürülüyor, çocuklar açlıktan hayatını kaybediyor ve maalesef bu durum hâlâ devam ediyor. Bizler durumu değiştirmek, bu işgali sona erdirmek ve Filistin halkı için adaleti, Yahudi halkı için ise güvenliği sağlamak adına elimizden gelen her şeyi yapmalıyız. Çünkü Yahudiler, kendi adlarına işlendiği iddia edilen tüm bu eylemler nedeniyle nefretle ve ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır.
Biz Siyonist hareketi ve İsrail rejimini suçluyoruz; yalnızca Filistin’e karşı bu denli büyük suçlar işledikleri için değil aynı zamanda tüm bu suçları bütün Yahudi toplumu adına işlediklerinde ısrar ederek Yahudi halkını da tehlikeye attıkları için.
Siyonizm bir ideoloji olarak Yahudilikten hangi yönleriyle ayrılmaktadır?
Yahudilik ile Siyonizm arasındaki büyük farkın doğru şekilde anlaşılması son derece önemlidir. Yahudilik bir dindir; yalnızca bir din. Yahudilikte her şey Yüce Allah’a iman ve O’nun buyruklarına bağlılık üzerine kuruludur. Bu dinde siyaset ve milliyetçilik yoktur; kesinlikle suç ve zulüm de yoktur.
Buna karşılık Siyonizm, tamamen siyasi bir harekettir. Bu hareket, Yahudilik kurallarına bağlı olmayan kişiler tarafından kurulmuştur. Dahası kendileri uymadıkları bu dini, bizzat o dinde haram kılınmış olan suçları meşrulaştırmak için istismar etmektedirler.
Sizin de belirttiğiniz gibi Yahudiliğin imajına zarar veren bu ideolojiyle (Siyonizmle) nasıl mücadele ediyorsunuz?
Siyonist hareket ifade ettiğim gibi insanlık için bir tehdittir ve Allah’ın ismine yönelik bir saygısızlıktır. Bizim bununla mücadele yöntemimiz ise bilinçlendirme ve eğitim mücadelesidir. İnsanlar son derece temel bilgilerden yoksundur. Ana akım medya, insanların doğru kararlar alabilmesi için ihtiyaç duyduğu hayati bilgileri onlara aktarmamaktadır.
Biz burada eğitim vermek için varız; bilinç oluşturmak için buradayız. Yahudiliğin bu mesele hakkında ne öğrettiğini açıklıyoruz ve bu yolla insanların Siyonist propagandanın ötesine geçmesine yardımcı oluyoruz. Onlara olup biteni anlamaları için destek oluyor, iyi ve adil olmanın Yahudi düşmanı olmak anlamına gelmediğini anlatıyoruz. İnsanlar bu zulme karşı seslerini yükseltmekten korkmamalıdır.
Sözünü ettiğiniz durum, İsrail içinde siyasi açıdan dindar Yahudilerin orduya alınması konusunda yaşananlara benziyor mu?
Evet. Kutsal Topraklarda İsrail ordusunda hizmet etmeyi reddeden bu gençler, İsrail rejimine inanmıyorlar. Mücadele ediyorlar ve ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar; bu suçları kendi elleriyle işlemeyecekler ve onları destekleyerek fiilen Allah’a isyan etmiş olmayacaklar. Bu doğrultuda yapabilecekleri her şeyi yapıyorlar.
Ne yazık ki bu genç kız ve erkekler, on yedi yaşına geldikleri anda yalnızca askerlik yapmadıkları için otomatik olarak suçlu muamelesi görüyorlar.
Benim bir arkadaşım İsrail rejiminden kaçtı ve artık bu sistem altında yaşamak istemiyor. Ancak onun iki çocuğu ülkeyi terk edemiyor; çünkü havaalanına gittikleri takdirde tutuklanacaklar.
Gazze’de İsrailliler ile Filistinliler arasında süregelen çatışmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Durum son derece kötü. Biz, yaşananların ne bugün başladığına, ne dün, ne iki yıl önceye, ne de 16 yıl önce uygulanan ablukanın başlangıcına dayandığına inanıyoruz. Bu süreç, Siyonizmin ilk ortaya çıkışıyla başladı; ya 77 yıl önce ya da yaklaşık 100 yıl önce başlayan Siyonist hareketlerin ilk adımlarıyla.
Daha önce de söylediğim gibi, bu bir kısır döngüdür. Ne yazık ki asıl neden olan işgalle yüzleşilmediği sürece bunun bir sonu olacağını görmüyorum.
İsrail içindeki gençlere mesajınız nedir? Onlara ne söylüyorsunuz?
İsrail’deki insanlara söylediğim şudur: Artık uyanmanın ve bir şeylerin yanlış gittiğini fark etmenin zamanı gelmiştir. Siyonist hareketin bize verdiği vaatlerin —Yahudiler için güvenlik, koruma ve bir vatan vaadinin— temelden yanlış olduğunu anlamalıyız. Bu vaatler, en başından itibaren Yahudi inancının temel ilkeleriyle çelişmiştir.
Başlangıçta bunu fark edemeyenler bile en azından bugün şunu anlamalıdır: Bu durum kimsenin yararına değildir. Ne yazık ki çok sayıda suç işlenmektedir, büyük bir zulüm vardır ve herkes için ciddi bir tehlike söz konusudur.
Siyonist harekete destek vermeyi bırakmalıyız ve bu sürecin bir parçası olmaktan vazgeçmeliyiz. Siyonist düzen var olduğu sürece, Yahudi halkı da dâhil olmak üzere herkes tehlike altındadır.
Kadın ya da erkek ayırt etmeksizin her Yahudi’yi ülkeyi terk etmeye teşvik ediyorum; çünkü onların hayatı tehlikededir, ruhsal durumları tehlikededir ve Yahudilikleri tehlikededir. Orası tehlikeli bir yerdir. Biz sadece insanları Siyonist propagandanın ötesine geçmeye, Siyonizmi terk etmeye, İsrail rejimini geride bırakmaya ve Siyonizm öncesi kadim tarihe geri dönmeye teşvik ediyoruz.
İki devletli çözüm ilkesini destekliyor musunuz?
Hayır. Filistinlilere iade edilecek kısım konusunda hemfikirim; ancak Siyonist örgütlerin elinde kalacak kısım konusunda aynı fikirde değilim. Çünkü bu, Yahudilik açısından yanlıştır ve pratikte burada ihtiyaç duyduğumuz adaleti sağlamaz.
Bizim söylediğimiz şudur: Filistin’deki bu Siyonist işgale tamamen son verilmelidir. Tüm mazlumlara bütün hakları iade edilmeli, tüm mültecilere geri dönüş hakkı tanınmalı ve Filistin’in asli sakinlerinin yani Filistinlilerin, kendi devletlerini kendilerinin seçmesine izin verilmelidir.
Yahudilerin yaşayacağı topraklara dair tasavvurunuz nedir? Bir Filistin devleti mi, yoksa Yahudi-İsrail rejimi altında bir yapı mı?
Bu soruya cevap verebilmek için tarihe bakmamız gerekir. Biz, Yahudi rejimiyle ne olduğunu daha önce gördük; bu, Yahudi dininin ihlalidir ve hiçbir zaman barış getirmemiştir.
Buna karşılık Filistin devletinin varlığını, yani bu topraklarda Müslüman bir yönetimin hâkim olmasını geçmişte tecrübe ettik ve bu tamamen başarılıydı. Yüz yılı aşkın bir süre önce durum böyleydi ve hepimizin gelecekte de bunu hedeflemesi gerekir.
Bizimle aynı düşüncede olan Kutsal Topraklardaki insanlar, burada Yahudi olmayan bir devlet istediklerini söylüyorlar. Filistinlilerin seçeceği devletin ne olduğunun önemli olmadığını, hatta dinî bir İslam devleti bile olsa bunun bugünkü durumdan çok daha iyi olacağını ifade ediyorlar. Dinî bir İslam devleti, Yahudileri bugünkünden daha fazla korur ve Yahudi dinine daha çok saygı gösterir.
Son olarak Arap devletlerinin ilişkileri normalleştirme yönündeki adımları ve Amerika Birleşik Devletleri’nin İsrail’e verdiği genel destek hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ben bir Yahudiyim ve şu anda yaşananlara dair dinî bir Yahudi bakış açısını ortaya koyabilirim. Zaman zaman İsrail’e yönelik körü körüne desteğe tanık olmamız son derece üzücü ve ciddi biçimde endişe vericidir. Çünkü bu, maalesef bir kez daha Tanrı’ya başkaldırı ve insanlığın yıkımı anlamına gelmekte; bu sürecin içinde yer alan herkesi etkilemektedir.
Biz umut ediyoruz ve siyasetçilerden şunu talep ediyoruz: Propagandanın ötesine geçsinler, İsrail ile olan ilişkilerini yeniden gözden geçirsinler ve insanlıktan yana tavır alsınlar.

yorumunuz