Havza Haber Ajansı’nın Tahran’dan bildirdiğine göre, Rehberlik Uzmanlar Meclisi üyesi Ayetullah Seyyid Mücteba Hüseyni “Aftab-ı Şark” adlı televizyon programında, İmam Hadi’nin (a.s.) şehadetini tüm Ehlibeyt (a.s.) dostlarına taziye ederek imamet ve velayetin konumunu ve İmam Hadi’nin (a.s.) Şii öğretilerinin sağlamlaştırılmasındaki merkezi rolünü ele aldı.
Ayetullah Seyyid Mücteba Hüseyni: "Ne yazık ki İslam düşmanları ve vahşi tekfirci akımlar bazı dönemlerde İmam Hadi’nin (a.s.) türbesini tahrip etti. Ancak ilahi irade, bu mukaddes mekânın müminlerin, özellikle de İran halkının gayretiyle geçmişe kıyasla daha mamur ve daha görkemli şekilde yeniden inşa edilmesini takdir etti. Bugün bu kutsal mekanda 'Serdap' ile birlikte seçkin bir külliye inşa edilmiştir."
Rehberlik Uzmanlar Meclisi üyesi, İmam Hadi’nin (a.s.) önemli özelliklerinden birinin imamet meselesine özel bir vurgu yapması olduğunu belirterek şunları ifade etti: "İmam Rıza’dan (a.s.) sonra imamet ve velayet konusu en üst seviyesine ulaştı. İmamet, İslam düzeninin liderliği anlamına gelir. İslam’ın ayakta kalması, dinin birçok boyutu ve İslam’ın toplumsal hayatı bütünüyle kapsaması imametin elindedir. “Buni’yel-İslam'a alâ hams” rivayeti başta olmak üzere birçok rivayette velayet, İslam’ın temel direği olarak ele alınmıştır".
Ayetullah Seyyid Mücteba Hüseyni şunları ekledi: "Bugün İmam Zaman (a.f.) bizim imamımızdır ve velayet-i fakih, İmam Zaman’ın (a.f.) naibidir. Velayet-i fakih’e itaat, İmam Zaman’a (a.f.) itaattir. Nitekim İslam’ın ilk dönemlerinde Emirü’l-Müminin Ali’ye (a.s.) itaat, Hz. Peygamber’e (s.a.a.) itaat sayılıyordu. Bu durum, İslam tarihi boyunca açık ve kesintisiz bir çizgi olmuştur."
İmam Hadi’nin (a.s.) ilmî ve itikadi rolüne değinen Ayetullah Hüseyni, şunları söyledi: "İmam Hadi (a.s.), imamların konumuna dair daha önce bu genişlikte ele alınmamış öğretileri ortaya koydu. Bunun en seçkin örneği, Ehlibeyt'in (a.s.) makamını tanımada son derece yüce ve derin anlamlar içeren “Ziyaret-i Cami’a-i Kebire”dir. Bu öğretiler, İmam Hadi’nin (a.s.) Abbasi yönetiminin en ağır gözetim ve baskıları altında bulunduğu bir dönemde yayıldı. İmam, fiilen kuşatma ve düşman denetimi altında olmasına rağmen, öğrenciler yetiştirerek ve güvenilir kişilerden oluşan bir ağ kurarak imamet mesajını aktardı."
Rehberlik Uzmanlar Meclisi üyesi, imamete bağlılığın önemini vurgulayarak şunları ifade etti: "İmamete olan bağlılığımız arttıkça imametin toplumda etkisi de artar. Allah korusun, bu bağlılık olmazsa ilmi, siyasi ve ilahi büyüklüğüne rağmen Emirü’l-Müminin Ali (a.s.) bile mazlum duruma düşer. İmam Ali (a.s.), bilgisini doğrudan Hz. Peygamber’den (s.a.a.) almıştı. Ancak halkın yeterli desteği göstermemesi nedeniyle en ağır mazlumluğu yaşamak zorunda kaldı ve defalarca yoldaşlarının gevşekliğinden şikâyet etti."
Günümüz İslam dünyasının ve İran’ın şartlarına değinen Hüseyni şunları söyledi: "Bugün İran İslam Cumhuriyeti, velayet-i fakihin bereketi ve İslam Devrimi’nin Yüce Lideri’nin rehberliği sayesinde caydırıcı bir güce ulaşmasaydı, düşmanlar saldırmaya ve savaşı sürdürmeye cesaret ederdi. Kur’an şöyle buyurur: “Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet hazırlayın.” Asıl amaç, sadece savaşta galip gelmek değil, düşmanın baştan savaşa başlamaya cesaret edemeyeceği kadar güçlü olmaktır. Bugün ordumuz, Devrim Muhafızları ve silahlı kuvvetlerimiz, başkomutanlığın bereketiyle hazır durumdadır ve bu hazırlık, velayetin büyük nimetlerinden biridir."
Ayetullah Hüseyni ayrıca Irak halkının İslam Devrimi’nin Yüce Lideri’ne duyduğu bağlılığa da değinerek şunları ifade etti: "Irak’ta, halkın Yüce Lider’e olan ilgi ve sevgisine yakından tanık oluyoruz. Irak halkının önemli bir kısmı kendisini ona itaat eden kişiler olarak görmektedir. Bu konum, İmam Hadi (a.s.) ve İmam Rıza’nın (a.s.) özellikle vurguladığı imamet ve velayet düşüncesinin bir sonucudur."
Rehberlik Uzmanlar Meclisi üyesi sözlerini şöyle tamamladı: "Velayet, tüm amellerin ve İslam’ın temelidir. Velayet-i fakih olmasaydı ve halk imamı desteklemeseydi, bugün İran dışa bağımlı ve geri kalmış bir ülke olurdu. Ancak bugün İran, uluslararası alanda güçlü bir konuma sahiptir ve kendisini çağımızın Firavun'u olarak gören Amerika gibi güçler bile bu millet ve onun lideri karşısında geri adım atmak zorunda kalmaktadır. Bu gerçek, birçok millet tarafından, özellikle Irak halkı ve diğer bazı ülkeler tarafından kabul edilmektedir."
yorumunuz