Havza Haber Ajansı’nın haberine göre, İslam İnkılabı’nın zaferinden sonraki çalkantılı günlerde, Ayetullah Dr. Beheşti, düşmanla müzakereye dair farklı bir yaklaşımı ortaya koydu. Bu yaklaşım, zayıflıktan ya da yardım istemekten değil, gerçekçi bir bakış açısından kaynaklanıyordu.
Ayetullah Beheşti, net ve kararlı bir dille gerçekleştirdiği bir görüşmede, müzakerenin teslimiyet değil, tam aksine düşmana karşı şaşkınlık yaratan bir duruş olabileceğini gösterdi. Onun tarihe geçen ünlü sözü, “Âşığı maşukundan mı korkutuyorsun?”, İran’ın inkılapçı hafızasında silinmez bir yer edindi.
O günlerde, ABD tarafından İran’ı tanıdığı ve halkına ilgi duyduğu iddia edilen bir uzmanla görüşme kararı alındı. Ayetullah Beheşti, bu kişinin samimiyetinden şüphe duyulduğunu ve çoğu zaman bu tür kişilerin CIA ajanı çıktığını belirterek, yine de görüşmeyi kabul ettiğini anlattı.
Görüşmede, Amerikan temsilcisi inkılap sürecindeki sorunları tartışırken, Şah’ın 500 bin kişilik, son teknolojiyle donatılmış ordusunu hatırlatarak, silahsız bir halkın böylesine güçlü bir ordu karşısında şansı olmadığını ima etti.
Ayetullah Beheşti ise soğukkanlı bir şekilde cevap verdi: “Evet, biliyorum. Ancak siz de düşünmüyor musunuz ki bu ordu, Şah’tan çok kolay kopabilir?”
Görüşme sırasında Amerikalı temsilci, “Farz edin ki bu ordunun yarısı Şah’tan kopsa bile, geriye kalan 200 bin kişi ona sadık kalır. Peki hiç düşünmüyor musunuz, bu sadık birlikler milyonlarca insanı katledebilir, sizi de yok edebilirler.” diyerek tehdidini sürdürdü.
Bu noktada, hiçbir mantıksal açıklamanın ya da diplomatik ifadenin, inkılapçı ruhu karşı tarafa anlatamayacağını anlayan Ayetullah Beheşti, coşkulu ve sarsıcı bir tepki verdi: “Ne söylediğinin farkında mısın? Hiç âşığı maşukundan korkuttuklarını duydun mu?” Bu sözler Amerikalıyı şaşkına çevirdi. “Biz burada siyaset konuşuyoruz, aşk ve sevgiden bahsetmiyoruz.” diyerek şaşkınlığını dile getirdi.
Ayetullah Beheşti ise şöyle devam etti: “İşte ben de diyorum ki siz Batılı materyalistler, bizim inkılabımızı bu yüzden anlayamıyorsunuz. Ölüm ve şehadeti bir son olarak gören sizin bakışınız, bizimkinden tamamen farklı. Bizim için şehadet aşktır. Şimdi siz bizi maşukumuzdan, yani şehadetten mi korkutuyorsunuz?”
Görüşme bu noktada sona erdi. Ayetullah Beheşti, sonrasında Amerikalının yanındaki kişiye dönerek sordu: “Ne anladın?” O kişi, “Bu son cümlesi onu umutsuzluğa düşürdü.” cevabını verdi.
Düşmanla konuş, ama onu kendinden ümitsiz bırak. Düşmanın dişindeki tamahı söküp at. Ben bunu, mücadelede son derece etkili ve zafer kazandıran bir yöntem olarak görüyorum.
İmam’ın çizgisi, uzlaşmayı reddeden bir çizgidir; hem ihanet anlamındaki uzlaşmayı hem de maslahat adına taviz vermeyi reddeder. İmam’ın çizgisi, istibdat (baskı) ve istikbar (emperyalizm) karşısında, İslami inkılabımızın özü doğrultusunda, güçle, cesaretle ve zaferle hareket eden bir çizgidir; kesinlikle uzlaşma çizgisi değildir, ne ihanet eden bir uzlaşma ne de maslahat kılıfına sokulan bir tavizdir.
Bazıları, düşmanla her türlü görüşmeyi yanlış ve hatalı bulur. Onlara göre, biz düşmanı ezmek istiyorsak, onunla hiçbir şekilde karşı karşıya gelmemeliyiz. Bu bir görüştür.
Bir diğer görüş ise şudur: Düşmanla ve onun temsilcileriyle, uygun durumlarda karşı karşıya gelmek mümkündür ve gereklidir; ancak asla yardım istemek veya ondan bir şey talep etmek amacıyla değil, sadece güç göstermek ve siyasi bilinç sergilemek amacıyla.
Ben kendi görüşümü bu süreç boyunca açıkça ifade ettim: Ben ikinci görüşün taraftarıyım.
İnanıyorum ki siyaset, mücadele ve inkılap alanında bir devrimci, düşmanın temsilcileriyle görüşebilir — fakat bir şartla: Bu görüşmede onlardan zerre kadar bir şey talep etmemelidir; hiçbir şey istememelidir. Ne fikir sormalı, ne yardım talep etmelidir; çünkü bir inkılapçı, düşmandan yardım bekleyemez.
Öyleyse, neden düşmanla yüz yüze oturulsun?
Sadece bir amaç için: Siyasi bilincini, nefis gücünü, özgüvenini, iman kudretini ve mücadele gücünü ona göstermek ve onu yıldırmak için.
Kaynak: İslami Devrim Belgeleri Merkezi / Ayetullah Şehit Dr. Muhammed Hüseyin Beheştî’nin Konuşmaları ve Röportajları, Cilt 1
yorumunuz