Havza Haber Ajansı'na göre, Aşura olayı ve İmam Hüseyin'in (a.s) şehadeti, İslam tarihinde o kadar büyük bir öneme sahiptir ki, yüzyıllar geçmesine rağmen hâlâ zulme karşı mücadelenin ve istibdada karşı duruşun sembolü olarak düşünürlerin ve araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Bu bağlamda, bazı düşünce akımları bu tarihi olayı çarpıtmaya yönelik sorular ortaya atmışlardır; bunlardan biri de "Şiilerin kendi imamlarını öldürdüğü" iddiasıdır ki bu da titiz bir inceleme ve bilimsel bir yanıt gerektirmektedir.
Bu önemli konuyu analiz etmek için, tarihi sorulara yanıt veren, tarihi kaynaklara ve derin dini analizlere hakim olan Hüccet-ül İslam Hamid Munteziri Mukaddem'in görüşlerine başvuruyoruz.
Şii düşmanları, uzun zamandır şu soruları ortaya atmışlardır: "Şiiler, imamlarını öldürenlerdir ve Aşura felaketini onlar meydana getirmiştir."
Cevap:
Aşura olayı, Kufe'deki iki rakip akımın etkisi altındaydı: "Emevi taraftarları (Osmancılar)" ve "Şiiler". Kufe halkı ruhsal olarak "soru ve heyecan", "dünya sevgisi", "fırsatçılık", "savaş yorgunluğu" ve "kabile liderlerine itaat" gibi durumlarla boğuşuyordu. Bu özellikler, Kufe halkını İmam Hüseyin (a.s) ile karşı karşıya getirdi; oysa onların birçoğu hem İmam Hüseyin'i (a.s) iyi tanıyor hem de onu seviyorlar (Farazdak'ın sözü: "Kalpleri seninle ama kılıçları sana karşı").
İmam Hüseyin'i (a.s) sevenlerin ona karşı gelmesi, hem ibret vericidir hem de gösterir ki eğer bir Şii bile İbn Ziyad'ın tehdit ve rüşvetiyle İmam Hüseyin (a.s) ile karşı karşıya geldiyse, bu sadece onu seven bir dost (sevgi üzere Şii) idi, onun ilahi imametine inanan biri değildi.
İnançlı Şiiler; bazıları İbn Ziyad’ın hapishanesinde kalmıştı ve Habib, Muslim bin Avsace, Ebu Sumame ve Burayr gibi bazıları birçok engeli aşarak İmamlarına katıldılar ve onun yanında cesaret gösterip fedakarlık yaptılar. Ancak İmam Hüseyin'in (a.s) katlinde doğrudan rol oynayan komutanlar ve katiller, Ömer-i Sad ve Şimr'den Amr bin Hacca'a ve Şebes'e kadar hepsi zengin ve Emevi taraftarıydı.
Aslında Kerbela'da, Ömer-i Sad'ın ordusunda baskın olan akım Osmancı ve Emevi iken, İmam Hüseyin'in (a.s) ordusundaki baskın akım ise inançlı Şiilikti.
Nafi' bin Hilal, Hüseyin'in (a.s) yardımcısı olarak sözlerinde "Ben Ali'nin dinindeyim." dedi; rakibi ise "Ben Osman'ın dinindeyim." diye cevap verdi. Ayrıca Hüseyin (a.s), kendisine saldıran Kufe halkına hitaben "Ey Ebu Süfyan'ın soyunu takip edenler..." diye seslendi.
Burada asla Kufe halkının, Şii veya gayri Şii olarak suçunu haklı çıkarmak veya inkar etmek söz konusu değildir. Onlar Hüseyin'i (a.s) davet ettiler; ancak onu yalnız bıraktılar (tıpkı kendisinin belirttiği gibi: "Ve bizim Şiilerimiz bizi terk etti..."). Burada söylenmek istenen şudur ki: Ömer-i Sad'ın ordusunda ne herkes Şii idi ne de Şiiler ordunun başında bulunuyordu; aksine İmam'ın (a.s) şehadetinde doğrudan rol alan komutanlar tamamen Emevi eğilimliydi.
Rivayet edilir ki, Hüseyin (a.s) ile savaşmak üzere Kufe'den gönderilenlerin çoğu (her bin kişiden yaklaşık altı yüz kişi) yolun ortasında geri dönüyordu. Ayrıca Ömer-i Sad'ın ordusunda dua eden yaşlı biri vardı: "Allah'ım, Hüseyin'i (a.s) destekle" diyordu, başka bir ihtiyar ise Hüseyin'in (a.s) kızının ayağından halhal çalarken gözyaşı döküyordu. Bu manzaralar gösteriyor ki bazıları Hz. Hüseyin'e (a.s) kalpten bağlıydı ama ne inanç ne de bilgiye sahiptiler ve ne de cesurca Hz. Hüseyin'in safına katıldılar. Aslında onların duyguları ile eylemleri arasında derin bir uçurum vardı ve bu uçurum, korku ve tereddüt ile "irade" eksikliğinden kaynaklanıyordu.

Havza / Şiiler mi, İmam Hüseyin'i (a.s) öldürdü? Bu soru, bazı siyasi veya inançsal motivasyonlarla gündeme getirilmektedir. Ancak bu soruya tarihi bir yanıt verildiğinde, İmam'ın (a.s) asıl katillerinin Emevi taraftarları ve Osmancılar olduğu, inançlı Şiiler'in olmadığı net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
yorumunuz