Pazar 3 Ağustos 2025 - 08:36
Müzakere ve Nükleer Faaliyetlerin Durdurulmasıyla Amerika’nın Düşmanlığı Sona Erer mi?

Havza / Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Sulh Mirzai şöyle vurguladı: “Dünya müstekbirleri, İran’ı tamamen kendilerine boyun eğmiş görmedikçe baskıdan vazgeçmeyeceklerdir. Onlar Batı’ya tabi bir ülke istemektedirler. Ancak ‘Heyhat minne’z-zille!’ (Zillet bizden uzaktır); İran milleti asla zillete boyun eğmeyecektir.”

Havza Haber Ajansı’nın aktardığına göre, İran halkını Temsil Eden Uzmanlar Meclisi Üyesi Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Said Sulh Mirzai şu soruya cevap verdi: Eğer İran daha önce nükleer müzakereleri sonuçlandırmış olsaydı, bir savaş çıkar mıydı? Ya da İran en başından itibaren nükleer faaliyetlerini durdursaydı savaş tehdidi ortadan kalkar mıydı?

Tahran halkını temsilen Uzmanlar Meclisi’nde yer alan Hüccetü’l-İslam Mirzai, nükleer anlaşma (Bercam) deneyimine atıfla şunları söyledi:

“Amerika’nın verdiği sözlere uymayacağını bile bile tarihe karşı bir delil bırakmak ve iyi niyetimizi göstermek için müzakerelere devam ettik. Ancak bilim insanlarımızın ve komutanlarımızın şehit edilmesi, düşmanın asıl amacının İran’ın tüm savunma gücünü ortadan kaldırmak olduğunu ortaya koydu, hedefleri müzakere değildi.”

Hüccetü’l-İslam Sulh Mirzai sözlerine şöyle devam etti:

“İslam İnkılabı Rehberi şöyle buyurdu: ‘Eğer düşmanın şerrini defedebileceksek, müzakere yolunu kapatmıyoruz. Biz tüm güvensizliklere rağmen dünyaya iyi niyetimizi göstermek ve meseleyi çatışmasız çözme çabamızı kanıtlamak için müzakereyi sürdürdük.’

Ancak biz müzakere masasında otururken siyonist rejim komutanlarımıza, nükleer bilim insanlarımıza ve masum halkımıza —çocuklar dahil— saldırdı. Amerika ise bunu kınamak yerine İsrail’in ‘meşru müdafaa hakkı’ olarak değerlendirdi. Bu da gerçek niyetlerini açıkça ortaya koydu.”

Uzmanlar Meclisi üyesi Hüccetü’l-İslam Mirzai şu vurguda bulundu:

“Nükleer bilim insanlarının suikasta uğraması düşmanın asıl sorununun müzakere değil, İran’ın her türlü bilimsel ve savunma kabiliyetiyle olduğunu kanıtladı. Biz nükleer programı tamamen durdursak bile yine de İran’ın gücünü tamamen yok etmeye çalışacaklardı.”

Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Sulh Mirzai şöyle konuştu:

“Bu yaşananlar İran halkına şunu kanıtladı: Bağımsızlık ve güvenliği korumanın yolu, düşmanların sözlerine güvenmek değil; savunma ve bilimsel kabiliyetleri güçlendirmektir. Artık herkes biliyor ki zorbalığa karşı geri adım atmak güvenlik getirmez.”

Nükleer Mesele Bir Bahane; Asıl Hedef İran’ı Tamamen Teslim Almaktır

Uzmanlar Meclisi üyesi, Batı’nın nükleer konusundaki endişe iddialarını reddederek şu vurguyu yaptı:

“Küresel istikbarın (zorba güçlerin) İran İslam Cumhuriyeti’yle asıl problemi onun bağımsızlığı ve değer temelli yönetimidir. Biz nükleer programı durdursak bile bu kez insan hakları, kısas (İslami ceza hukuku) ya da dinî yönetim gibi başka bahanelerle baskı yapacaklardır.”

Hüccetü’l-İslam Sulh Mirzai, nükleer enerjinin geliştirilmesinin zorunlu olduğunu belirterek şunları söyledi:

“Modern yaşam elektriğe dayanıyor. Su ve fosil yakıt kıtlığı yaşanırken nükleer enerji bir zorunluluk hâline gelmiştir. Gelişmiş ülkeler elektriklerinin büyük bölümünü nükleer santrallerden sağlıyor. Peki mantıklı olan nedir: İran bu teknolojiye sahip olmasın ama NPT’yi (Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması) ihlal eden siyonist rejim onlarca nükleer başlığa sahip olsun?”

Kum İlim Havzası hocası Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Sulh Mirzai şunları ekledi:

“Nükleer dosya gündeme gelmeden önce (2001-2002 yıllarında), Batı insan hakları ve toplumsal özgürlükler gibi başka bahanelerle İran’a baskı yapıyordu. İslam İnkılabı Rehberi her zaman şu noktayı vurgulamıştır: ‘Nükleer mesele bir bahanedir; onların derdi İran’ın İslami kimliğiyledir.’ Biz nükleer konuda taviz versek bile başka bahaneler getireceklerdir: Neden kısas var? Neden Anayasayı Koruyucular Konseyi var? Neden İslami Cumhuriyet var? vs.”

Tahran halkını temsilen Uzmanlar Meclisi’nde bulunan Hüccetü’l-İslam Mirzai konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Küresel müstekbirler İran’ı tam anlamıyla kendilerine boyun eğmiş görmedikçe baskılarından vazgeçmeyeceklerdir. Onlar, tıpkı bazı ülkeler gibi pazarlarını kendilerine açan ve büyük siyasetlerinde Batı’ya tabi olan bir İran istiyorlar. Ama ‘Heyhat minne’z-zille!’ (Zillet bizden uzaktır); İran milleti asla aşağılanmaya boyun eğmeyecektir.”

Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Sulh Mirzai, İran İslam Cumhuriyeti’nin temel duruşuna dikkat çekerek şöyle dedi:

“Müzakerenin anlamı ancak karşı taraf İran’ın haklarına saygı gösterdiğinde vardır — bilim insanlarını suikastle hedef alıp, ülkenin ulusal egemenliğine saldırırken değil. Böyle bir ortamda İran İslam Cumhuriyeti’nin tek yolu, bilimsel ve savunma kapasitesini güçlendirmektir; istikbara (zorba güçlere) boyun eğmek değil.”

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha