Pazar 7 Aralık 2025 - 17:52
Trump Yönetiminin Son Belgesine Dayanarak Amerika’nın Düşüşünün Belirgin İşaretleri

Havza / ABD’nin Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nin yayımlanması, Beyaz Saray yöneticilerinin gösterişli söylemlerinin aksine Amerika’nın günümüz dünyasında artık ekonomik ve askerî üstünlüğe sahip olmadığını ve bir düşüş sürecine girdiğini açık bir biçimde göstermektedir.

Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre uluslararası ilişkiler uzmanlarının büyük bir kısmına göre, ABD’nin ulusal güvenlik ve dış politika alanındaki temel belgelerinden biri olan ve her dört yılda bir yayımlanan “ABD Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi”nin kamuoyuna açıklanması, her şeyden önce ABD’nin yeni dünya düzeni üzerindeki etkisinin azalmasına ve ülkenin bir düşüş sürecine girdiğine dair açık bir kanıt niteliği taşımaktadır.

Bir belgenin içeriğine dayanan ABD için acı gerçekler

Gazeteci Mesud Berati, bu konuda şunları ifade etti: “Belgenin giriş bölümünde Trump yönetimi, ABD’nin geçmişte küresel meselelere yönelik uyguladığı politikaları ‘yanlış’ olarak nitelendiriyor ve bunların ABD’nin kapasitesini aşan politikalar olduğunu belirtiyor. Belgede şöyle deniliyor: ‘Onlar, ABD’nin aynı anda devasa bir refah–denetim–idare devletini, bunun yanı sıra büyük çaplı askerî, diplomatik, istihbarî bir yapıyı ve dış yardım programlarını finanse etme kapasitesini olduğundan fazla değerlendirdiler.’ Belge ayrıca serbest ticareti de eleştiriyor ve bunu “orta sınıfın yok oluşu”nun ve ABD’nin “ekonomik ve askerî üstünlüğünü kaybetmesinin” nedeni olarak gösteriyor. Başka bir ifadeyle belge Amerika’nın günümüz dünyasında ekonomik ve askerî üstünlüğe sahip olmadığını kabul etmektedir.”

Berati ayrıca şu noktaya dikkat çekti: “Trump’ın Ulusal Güvenlik Strateji Belgesi’nde ‘yanlış’ olarak tanımlanan bu unsurlar, II. Dünya Savaşı’ndan sonra ve özellikle Sovyetler Birliği’nin çöküşünden itibaren ABD’nin küresel hâkimiyetini ve Amerikan düzenini şekillendiren temel bileşenler olmuştur. Belge, birçok yerde Amerika’yı sınırlarına çekmeye yöneltiyor ve Trump’ın, ABD’nin mevcut durumunu önceki politikaların sürdürülmesini mümkün kılacak kadar güçlü ve kudretli görmediğini açıkça göstermektedir. Hatta ABD’nin Batı Asya (Orta Doğu) politikaları ele alınırken, belgenin bu bölgenin artık ABD dış politikasına eskisi kadar yön vermemesinden duyulan memnuniyeti dile getirdiği ve ‘ulus inşası’ adlı bitmeyen savaşların sona erdiğini belirttiği görülmektedir.”

Güç dengesini koruma yöntemi tamamen değişmiş durumda

Beratî sözlerine şöyle devam etti: “Belgenin başka bir bölümünde ‘sanayi gücünün güçlendirilmesi’ ulusal ekonomi politikasının en yüksek önceliği olarak belirtiliyor ve ilginçtir ki Trump yönetimi bunu, Amerika’nın kaybettiği ulusal gücün yeniden tesis edilmesi için zorunlu görüyor. Bu ifade Trump’ın mevcut Amerikan sanayisinin, ülkenin barış ve savaş dönemlerindeki ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmadığını düşündüğünü göstermektedir.”

Beratî ayrıca şu değerlendirmede bulundu: “Belgede öne çıkan bir diğer önemli boyut, uluslararası arenada diğer aktörlerin güç kazanmasıyla nasıl mücadele edileceği meselesidir. Geçmişte ABD’nin yeni aktörleri azami düzeyde sınırlamaya çalıştığı varsayılırdı; nitekim bu durum ‘otoriter eksen’, ‘değişim ekseni’ veya ‘revizyonist güçler’ gibi kavramlarla açıklanırdı. Ancak bu belgede vurgulanan, güç dengesinin korunmasıdır. Belge, ABD’nin başka bir ülkenin öyle bir hegemonya kurmasına izin veremeyeceğini, çünkü bunun Amerikan çıkarlarını tehlikeye atacağını belirtmekle birlikte çözüm olarak müttefiklerle işbirliği yaparak güç dengesini koruma stratejisini öne çıkarıyor. Bu yaklaşım, önceki gibi azami bir rekabet politikası değildir; aksine diğer aktörlerin güçlenmesini kabul edip yalnızca onların üstünlük kurmasının engellenmesine odaklanmaktadır. Başka bir ifadeyle ABD’nin uluslararası sistemdeki düzenin ve güç dengelerinin değiştiğini kabullendiği açıkça görülmektedir.”

Küresel düzenin değişimi ve Amerika’nın süregelen gerileyişi

Uluslararası Politika Uzmanı Dr. Fuad İzedi’ye göre, Amerika Birleşik Devletleri’nin gerileyişi yeni bir olgu değildir; yıllardır devam eden bir süreçtir. Nitekim Münih Güvenlik Konferansı gibi önemli toplantı ve forumların yıllık raporlarında da bu gerileme açık ya da örtük şekilde dile getirilmektedir.

İzedi, defalarca konuşmalarında Amerika’nın gerileme sürecini “gerçek ve geri dönüşsüz” olarak tanımlayan İslam İnkılabı Rehberi’nin açıklamalarına da atıfta bulunarak şöyle dedi: “Gerçek şu ki İslam İnkılabı, kuruluşundan beri Doğu veya Batı’nın tahakkümüne karşı çıkmıştır. Bugün de ABD ile yaşanan düşmanlık Amerika’nın özünden veya kimliğinden değil, son yaklaşık elli yıldır ülkemize karşı yürüttüğü emperyalist ve adaletsiz politikalarından kaynaklanmaktadır.”

Düşmanın bilişsel savaş hedeflerine karşı uyanık olmalıyız

İzedi, düşmanın özellikle Amerikan yöneticileri tarafından yürütülen bilişsel savaşının, İran İslam Cumhuriyeti’ni etkisiz ve başarısız göstermeyi ve bunun sonucunda halkta ve genç nesilde geleceğe dair umutsuzluk oluşturmayı hedeflediğini belirterek şöyle konuştu: “Önemli olan düşmanın planlı propagandası ve medya operasyonlarının tuzağına düşmememizdir. Amerika’ya dair analizlerimizin gerçekçi, geçmiş tecrübelerimize dayalı ve sağduyulu olması gerekir. Bununla birlikte, Amerikan analistlerinin kendi ifadelerine göre bile ABD’nin gerilemesi artık kesinleşmiş bir olgudur.”

İçeriden çöküşün ciddi işaretleri

Siyaset bilimci ve araştırmacı Dr. Muhammed Sâdık Hursend, bugün ABD’de çeşitli alanlarda yaşananların artık sadece “gerileme” değil, çöküş belirtileri olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Amerikan uzmanlarının doğrudan veya dolaylı uyarılarına göre bu ülkede çok sayıda toplumsal kriz ve sorun mevcuttur. Nitekim bir süre önce Atlantik Konseyi düşünce kuruluşu, ABD’nin sosyal göstergeler bakımından tarihinin en düşük seviyesinde bulunduğunu açıkça ilan etmiştir.”

Hursend, mevcut durumda uluslararası sistemin tek bir lider güce sahip olmadığını, ancak birden fazla güç odağı barındırdığını vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti: “Uluslararası sistemler tarihinde farklı dönemler yaşanmış ve güçler ile medeniyetler, yükseliş dönemlerinden sonra zayıflama ve gerileme süreçlerine girmiştir. Bugün de benzer bir dönüşüm yaşanmaktadır.”

Amerikan toplumunda derinleşen ayrışmalar

Siyasi ve uluslararası ilişkiler analisti Hursend sözlerine şöyle devam etti: “Bu bağlamda günümüz küresel düzeninin artık tek kutuplu olmadığı açıktır. Bu çerçevede ekonomik, kültürel, siyasi ve diğer göstergelerin tümü dikkate alınarak değerlendirme yapılmalıdır. Atlantik Konseyi kısa süre önce yayımladığı ‘Başarısız Devlet’ başlıklı raporunda, ABD’nin toplumsal alan ve kamuoyu desteği açısından en düşük seviyesinde bulunduğunu belirtmiş ve ülke içindeki siyasi, sosyal ve kültürel ayrışmaların gelecekte daha da şiddetleneceği uyarısında bulunmuştur.”

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha