Pazar 19 Ocak 2025 - 15:21
Dijital dünyada verilerin mülkiyetiyle ilgili fıkhi kanunlar / Yapay zeka ortamında özel hayat hakkı

Havza / Prof. Dr. Muhammed Muhammedi Kâinî Necefî, “Büyük Veri Mülkiyeti” konulu oturumda dijital dünyada verilerin mülkiyetiyle ilgili fıkhi ve hukuki boyutları inceledi ve şunları vurguladı: “Günümüzde, yeni teknolojiler çağında veri haklarının yönetimi için fıkhi ve şer’i yasaların oluşturulması gerektiği bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır.”

Havza Haber Ajansı’na göre, Kum İslamî Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammed Muhammedi Kâinî Necefî, İslamî Hukuk Fakülteleri Akıllı Teknolojiler Koordinasyon Kurulu ve Şeyh Ensarî Vakfı’nın desteğiyle İmam Humeyni (r.a.) Salonu’nda düzenlenen “Büyük Veri Mülkiyeti” başlıklı yapay zeka konulu mesele odaklı etkinlikte veri mülkiyeti konusunu ele aldı. Bu bağlamda şunları ifade etti: “Veri mülkiyeti konusu, ilk bakışta yeni bir mesele gibi görünse de aslında köklü bir tartışmadır ve modern dünyada yeni örnekler kazanmıştır. Bu konuyu açıklığa kavuşturmak için, bireylerle ilgili bilgiler iki şekilde sınıflandırılabilir: Doğal, atıfta bulunan (toptan) bilgiler ve üretimsel, etkinlik odaklı bilgiler.”

Bölüm 1: Doğal ve Atıfta Bulunan Bilgiler

Kum İslamî Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammed Muhammedi Kâinî Necefî, doğal ve atıfta bulunan bilgilere dair şunları ifade etti: “Bu tür bilgiler kişilere doğal olarak ve doğrudan hiçbir müdahale olmaksızın atfedilir; yani kişi bu bilgilerin üretiminde doğrudan bir rol oynamaz. Örneğin isim, fotoğraf, telefon numarası, sağlık durumu, hastalık, kan grubu ve benzeri veriler kişinin bu bilgileri üretme noktasında herhangi bir faaliyeti bulunmaz. Bu bilgiler doğrudan kişiye aittir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, bu bilgilerin dolaylı yollarla ilaç keşfi ya da hastalıkların tedavisi gibi amaçlarla kullanılabileceğini belirtti. Ayrıca bu bilgilerin mülkiyeti konusu gündeme gelmekte ve kişinin böyle bilgilere sahip olup olmadığı ve başkalarına bu bilgileri kullanma izni verip veremeyeceği sorusu ortaya çıkmaktadır.

Bölüm 2: Üretimsel ve Faaliyet Odaklı Bilgiler

Prof. Dr. Muhammed Muhammedi Kâinî Necefî, devamında şunları ifade etti: “İkinci kategori, bireysel çaba ve faaliyet yoluyla elde edilen bilgilere aittir. Bu bilgiler bağımsız olarak bir değer taşımıyor olabilir ancak çeşitli bilgilerin toplanıp birleştirilmesiyle özel bir değer ve kullanım alanı kazanır. Örneğin, bir kişi farklı kaynaklardan çeşitli bilgileri toplayarak bunları bir kitap ya da makale olarak sunabilir. Bu bilgi seti, bireyin toplama ve düzenleme çabası sayesinde büyük bir değer kazanır.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, bu tür bilgilere dair bir örnek olarak icatları verdi. Farklı parçaların bir araya getirilmesiyle yeni bir icat, örneğin yeni bir makine ya da cihaz oluşturulması, bu tür bilgilerin belirgin örneklerindendir. Bireysel çaba ve yenilikten önemli ölçüde kaynaklanan bu zihinsel ürünler, bireysel mal varlığı olarak kabul edilebilir. Bir icat ya da yeni bir ürün piyasaya sunulduğunda ticaret yapılabilir ve kişi bu fikir veya icat karşılığında büyük meblağlar kazanabilir.

Manevi Mülkiyet ve Fikri Haklar

Kum İslamî Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammed Muhammedi Kâinî Necefî, maddi olmayan mülkiyet konusu üzerinde durarak şunları söyledi: “Bazı durumlarda fikri bilgiler veya ürünler üzerinde maddi olmayan mülkiyetin otomatik olarak kişiye ait olduğu düşünülebilir ancak bu mülkiyetin bazı özel koşulları vardır. Bu koşullar arasında, taraflar arasındaki özel sözleşmeler ve anlaşmalar da yer almaktadır. Örneğin bir kişi bir kitap satın alırsa ve kitapta yeniden basma hakkının saklı tutulduğu belirtilirse, bu şart kitabın sahibinin manevi haklarını belirleyebilir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, akılcıların geleneklerine ve uluslararası yasalara da değinerek şöyle konuştu: “Bazı ülkelerde icatlar ve fikri ürünler konusunda bireylerin manevi haklarını korumak için özel yasalar mevcuttur. Örneğin uluslararası sözleşmelerde, icatlar veya fikri ürünlerin yalnızca sahibinin izniyle kullanılabileceği gibi şartlar yer alabilir.”

Mülkiyet ve Değer Arasındaki Fark

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, mülkiyet ve değer arasında ayrım yapılması gerektiğini vurgulayarak şunları ifade etti: “Bilgilerin veya verilerin doğal ve doğrudan kişiye atfedildiği durumlarda (Birinci Kısım), maddi olmayan mülkiyet ve değer mevcut olmayabilir çünkü bu bilgiler doğal olarak kişiye aittir ve bunlar üzerinde doğrudan bir değerleme yapılamaz. Ancak bireysel çaba ve yenilikten doğan üretimsel bilgilerde (İkinci Kısım) mülkiyet ve değer mevcuttur.”

Verilerin İzinsiz Kullanımına Yönelik Yaptırım

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, izinsiz veri kullanımına dair yaptırımlara değinerek şu açıklamalarda bulundu: “Eğer bir kişiye ait bilgiler, izinsiz ve onun rızası olmadan başkalarına verilirse, bilgi sahibi, ‘başkasının malını zayi etme’ kuralına dayanarak zarar tazmini talep edebilir. Bu zarar, bilgilerin değeri ve izinsiz kullanımı dikkate alınarak hesaplanabilir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, veri mülkiyeti konusunun ele alınırken verilerin çeşitleri arasında ayrım yapılması gerektiğini belirtti ve özellikle üretimsel ve fikri bilgilerde, maddi olmayan mülkiyetin daha dikkatli bir şekilde ele alınması gerektiğini ifade etti. Bu alanda, akılcıların gelenekleri ve farklı toplumlardaki mevcut yasalar, bireylerin maddi olmayan mülkiyet haklarını belirlemede rehberlik edebilir. Ancak nihayetinde bu meselelerin çağdaş dünyada daha fazla dikkat ve kesin bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerektiğini vurguladı.

Veri Alanında Hukuk Düzenlemelerinin Önemi

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, modern dünyada veri ve bilgi mülkiyeti ile ilgili yeni yasaların hazırlanmasının gerekliliğine dikkat çekerek şunları belirtti: “Birçok ülke bu alanda çeşitli adımlar atmıştır ancak küresel ölçekte hala dijital veriler ve bilgilerin mülkiyetiyle ilgili önemli yasal boşluklar bulunmaktadır. Bu boşluklar, bireylerin bilgileri üzerinde ekonomik ve hukuki suistimallerin yaşanmasına yol açabilir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, İslamî Hukuk Fakültelerinin mevcut fıkhi ilkelerden faydalanarak dijital çağın gereksinimlerine uygun, kapsamlı bir metin hazırlamaları gerektiğini ifade etti. Böylece verilerin ve bilgilerin İslam perspektifinden doğru bir şekilde tanımlanıp korunması sağlanabilir.

Fıkhi Zorluklar ve Karmaşıklıklar

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, bu konudaki fıkhi zorluklara da değinerek şunları söyledi: “Bu zorluklardan en önemlisi, bilgilere dair ‘mülkiyet hakkı’ ve ‘müdahale hakkı’ gibi meselelerdir. Örneğin, İslam fıkhında mal üzerinde tasarruf hakkı genellikle maddi nesnelerle sınırlıdır ancak dijital dünyada verilerin ve bilgilerin farklı yönleri bulunmaktadır. Bu veriler fiziksel olarak müdahale edilemez; yalnızca bunlara erişim sağlanarak ‘müdahale’ edilebilir. Bu nedenle, fıkıh açısından verilerin kullanımına dair yeni kavramların, örneğin ‘erişim hakkı’, ‘kullanım hakkı’ ve ‘aktarım hakkı’ gibi meselelerin ele alınması gerekmektedir.”

Özel Hayat Hakkı

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, yapay zeka alanında özel hayat hakkını yeniden tanımlayarak şunları vurguladı: “Dijital dünyada kişisel bilgiler kolayca erişilebilir hale gelmiştir ve bu durum bireylerin özel hayatına yönelik tehditlere yol açabilir. Fıkhi açıdan özel hayatın korunması, bireylerin vazgeçilmez haklarındandır ve bu nedenle kişisel verilerin kötüye kullanımı, uygun şer’i ve hukuki düzenlemelerle kontrol altına alınmalıdır.”

Veri Mülkiyeti ve Bulut Depolama Alanı

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, bulut ortamındaki veri mülkiyeti sorununa da değinerek şunları söyledi: “Günümüzde birçok kullanıcının verisi bulut hizmetlerinde saklanmaktadır ancak bu verilerin mülkiyeti ve bu verilere erişim, bu alanda tam olarak netleşmemiştir. Özellikle birçok bulut hizmeti sağlayıcısı sözleşmelerinde, kullanıcıların bilgilerinin hizmet sağlayıcıları tarafından erişilebilir olabileceği şartları eklemektedir. Kullanıcıların bu ortamda sahip oldukları haklardan haberdar olmaları ve veri mülkiyetiyle ilgili bu tür meselelerin daha net bir şekilde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.”

Verilerin Sosyal ve Ekonomik İlişkilere Etkisi

Kum İslamî Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, veri mülkiyetinin sosyal ve ekonomik etkilerine değinerek şunları belirtti: “Veriler, modern dünyada değerli bir kaynak olarak kabul edilmektedir ve reklam, pazarlama ve hatta politika yapımı gibi farklı alanlarda kullanılabilmektedir. Verilerin toplanması ve bu alanlarda kullanımı, bireylerin sosyal ve ekonomik ilişkilerinde önemli değişikliklere yol açacaktır; bu değişikliklerin ise dikkatlice incelenmesi gerekmektedir.”

Veri Mülkiyetinin Geleceği ve Yeni Ortaya Çıkan Zorluklar

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, veri mülkiyetinin geleceği ve ortaya çıkan yeni zorluklar üzerine de şunları ekledi: “Dijital dünyada ve Nesnelerin İnterneti çağında, veri hacmi her geçen gün artmaktadır ve bu durum veri mülkiyeti, kullanımı ve aktarımı konusunda yeni hukuki ve fıkhi zorluklar yaratabilir. Böyle bir dünyada, ‘veri mülkiyeti’ artık sadece teknik veya ekonomik bir mesele değil aynı zamanda dini ve fıkhi bir konu haline gelmiştir ve bu konuda dikkatli bir şekilde düşünülmesi gerekmektedir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, gelecekte karşılaşılacak problemlerden birinin, veri mülkiyetini fıkhi ve şer’i temellerle nasıl tanımlayıp uyarlayacağımız olduğunu belirtti. Dijital dünyada veriler, değerli bir ekonomik kaynak olarak kabul edilse de bu kaynağın nasıl kullanılacağına dair insan hakları ve bireysel onuru koruyacak bir yaklaşımın benimsenmesi gerektiğini vurguladı.

Veri Mülkiyetinde Ahlaki Boyutun Önemi

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, konuşmasının bir bölümünde veri mülkiyetinin ahlaki ve sosyal boyutlarına dikkat çekerek şunları söyledi: “Hukuki ve ekonomik boyutların yanı sıra, bu konuda ahlaki boyuta da özel bir dikkat gösterilmesi gerektiğini vurguladı. Günümüzde verilerin ve bilgilerin kullanımı, bireyler ve toplumlar arasında baskılar ve eşitsizlikler yaratabilir. Bu nedenle İslam ahlakı, verilerin kamu yararı ve sosyal adalet doğrultusunda kullanılmasına rehberlik etmelidir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, özellikle yeni teknolojilerin gelişiminde olan toplumlarda, örneğin İran’da, bu teknolojilerin insanî ve ahlaki boyutlarının öneminin daha fazla hissedildiğini belirtti. Verilerin kullanımı tüm toplum bireylerinin özellikle savunmasız grupların -çocuklar ve yaşlılar gibi- yararına olmalı ve toplumun geneline fayda sağlamalıdır.

Veri Mülkiyeti Konusunda Fıkhi Hukuk Düzenlemeleri için Öneriler

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, veri mülkiyeti konusunda şer’i ve fıkhi düzenlemeler için bazı önerilerde bulunarak şunları söyledi: “Bireylerin haklarının zedelenmesini önlemek ve dijital alanda adaleti sağlamak için, İslamî Hukuk Fakültelerinde fıkhi ve bilimsel komiteler kurulmalıdır. Bu komiteler veri mülkiyeti, özel hayat hakkı ve maddi olmayan haklar gibi meseleleri kapsamlı bir şekilde incelemeli ve bunlara dair şer’i ve hukuki çözümler geliştirmelidir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî ayrıca şunları ekledi: “Bu komiteler, teknoloji ve hukuk alanında uzmanlarla işbirliği yaparak, İslamî ve fıkhi açıdan dijital alanda veri mülkiyeti haklarının korunmasını sağlamakla kalmayıp aynı zamanda bireysel ve toplumsal hakların da tam anlamıyla korunacağı düzenlemeler ve kurallar geliştirebilir.”

Prof. Dr. Muhammedi Kâinî Necefî, konuşmasının sonunda şunları ifade etti: “Dijital dünyada veri ve bilgi mülkiyeti, ciddi ve akıllıca bir şekilde ele alınması gereken bir mesele olup, bu konu dini ve fıkhi öğretiler ışığında değerlendirilmelidir. Bu sayede yeni teknolojilerin faydalarından bireysel, toplumsal ve dini haklar tehdit altında olmadan herkes yararlanabilir.”

Etiketler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha