Havza Haber Ajansı’nın aktardığı habere göre, 1945 yılında ABD ile Sovyetler Birliği arasındaki psikolojik savaş yeni bir safhaya girmişti. Amerika, İslam ve Hristiyan ahlaki değerleri başlığı altında bir toplantı düzenleme bahanesiyle elli seçkin Müslüman ve Hristiyan şahsiyeti Lübnan’da bir araya getirerek Sovyetler Birliği’ne karşı onları kullanmak istiyordu.
Şeyh Muhammed Hüseyin Kaşifü’l-Gitâ da bu toplantıya davet edilenler arasındaydı. Ancak o, ABD’nin davetini reddetti ve toplantının başlamasına bir ay kala Amerika’ya ve onun planlarına karşı kapsamlı bir mektup kaleme aldı. Bu mektup, toplantının başladığı gün Lübnan’da yayımlandı ve Amerika’nın gerçek yüzünü ifşa etti.
Kaşifü’l-Gitâ, Amerika’nın Filistinlilerin katledilmesinde İsrail’e verdiği desteğe işaret ederek şunları yazdı:
“Şimdi başka bir kapıdan karşımıza çıktınız. Bugün bizden istiyorsunuz ki sizinle kongrelerde aynı masaya oturalım ve ‘manevi değerler’ üzerine müzakere edelim.
Peki İran, Suriye, Mısır ve Lübnan’da dökülen kanlar sizin komplolarınızın sonucu değil mi?! Siz Doğu ve Batıda masum insanlara zulmetmiyor musunuz?!
Tunus, Fas ve Batı Cezayir sizin zulmünüzle yanıyor; Kore, Hindistan, Çin (Vietnam) ve Kenya ise Doğu’da sizin ateşinizle kül oldular.
Bütün bu düşmanlıklarınızın sebebi sizin maddeperestliğinizdir; hani şu kendi mektubunuzda kötüleyip dünyaya tehdit olarak gösterdiğiniz şey.
Siz maddeden başka neye tapıyorsunuz ki?! Sizin dünyaperestlikten başka bir dininiz mi var?!”
Şeyh Muhammed Hüseyin Kaşifü’l-Gitâ mektubunun başka bir bölümünde şöyle yazıyor:
“Eğer Amerika insanlıktan ve maneviyattan birazcık nasibini almış olsaydı yok olmanın eşiğinde olan kendi kökeninden gelen siyahileri desteklerdi.
Eğer Amerikan hükümetinde zerre kadar adalet olsaydı on beş milyon siyahîye bu kadar kötü muamelede bulunmazdı.
İki yüz yıldır siz Amerikalılar siyahileri köleleştirdiniz.
Amerika, İsrail’e yüklü miktarda nakdi yardım yapıyor ve çok sayıda silah veriyor. Ama Arap ülkelerine sadece boş vaatlerden başka hiçbir şey sunmuyor.
Eğer Arap ülkelerine silah verirse de bu, İsrail’le savaşmamaları şartıyla olur. Ne garip! Eğer biz İsrail’le savaşmazsak kiminle savaşacağız?! Bizim İsrail’den başka düşmanımız yok.
Bu zilletleri nasıl unutalım da sizinle aynı masaya oturup manevi değerler ve üstün ahlak örnekleri üzerine konuşalım?!
Eğer ‘Ulü’l-Azm’ peygamberler beş kişiyse –Nuh, İbrahim, Musa, İsa ve Muhammed (s.a.a)– o halde ‘Ulü’l-Azm’ tağutlar da beş kişidir: Roosevelt, Truman, Eisenhower, Churchill ve Eden.
Bunlar fesadın ta kendisidir.”
Kaynak: Bir Mektup: İmam Kaşifü’l-Gitâ’dan, s. 92–99.
yorumunuz