Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, ideal, inanç ve vatan uğruna canlarını feda edenler sadece düşmanla fizikî cephede savaşanlar değildir; zira ülkelerinin gelişmesi ve yücelmesi için ilim ve bilgi silahıyla şeytana karşı mücadele eden birçok kişi de vardır. Şüphesiz ki, şehit Dr. Mecid Şehriyarî de onlardan biridir.
Yazar ve araştırmacı Sohrab Hâmedî’nin, 29 Kasım Dr. Mecid Şehriyarî’nin şehadet yıldönümü İran bilim tarihindeki bir dönüm noktasını hatırlatır; öyle bir nokta ki “dâhilik”, “ulusal sorumluluk” ve “bilgisel direniş” tek bir modele dönüşür. Bu nedenle “Şehriyarî olmak” basit bir mecaz değildir; aksine İran’ın gelecek on yıllardaki bilimsel gelişim yolunu yeniden tanımlayabilecek ilmî bir davranış biçiminin şekillenmesidir.
Örnek Bir Bilim Adamının Kısa Hayat Hikâyesi
Mecid Şehriyarî, 7 Aralık 1966 tarihinde Zencan eyaletinde dünyaya geldi. İlkokul ve lise eğitimini Zencan’da tamamladı ve 1984 yılı üniversite giriş sınavında ilgili kategoride ikinci olarak Emir Kebir Teknik Üniversitesi’nin Elektronik bölümüne kabul edildi.
1992 yılında yüksek lisans eğitimini tamamladı ve bu programda birinci olmasına binaen, birincilik öğrencileri yönetmeliği kapsamında Emir Kebir Teknik Üniversitesi’nin Nükleer Bilim ve Teknoloji doktora programına kabul edildi.
Doktora eğitimini 1998 yılında tamamladı ve aynı yılın Kasım ayından itibaren Emir Kebir Teknik Üniversitesi Fizik bölümünde akademik kadro üyesi olarak çalışmaya başladı.
Şehriyarî, 1988 yılında Şehid Beheştî Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Behcet Kasimî ile evlendi ve bu evlilikten Muhsin ve Zehrâ adlarında iki çocuk dünyaya geldi.
Dr. Mecid Şehriyarî, 29 Kasım 2010 tarihinde üniversiteye giderken Mossad ajanları tarafından suikasta uğradı.
Her ne kadar ailesi onun Zencan’da defnedilmesini arzu etmiş olsa da sonunda bu bilim şehidinin mübarek naaşı Tahran’daki İmamzâde Sâlih’te (a.s.) toprağa verildi.
Şehit Şehriyarî’ye Yapılan Suikast
O sabah, Dr. Mecid Şehriyarî öne, şoför koltuğunun yanına oturdu ve eşi arka koltuğa geçti. Yaklaşık altı yüz metre yol aldıktan sonra, Ordu Otoyolu üzerinde bir motosiklet araca yaklaşarak bombayı yolcu kapısına yapıştırdı, hızlanarak uzaklaştı. Tam bu sırada, eşi ve şoförün çığlıklarıyla bombadan haberdar oldular. Şoför ve eşi hemen araçtan indi. Eşi hızla yolcu kapısına yönelip Şehriyarî’yi dışarı çıkarmak için kapıyı açtı, ancak emniyet kemerinin sıkışması nedeniyle o kısa zamanda araçtan çıkamadı. Bomba yolcu kapısında patladı ve eşi birkaç metre geriye fırladı.
NBC’nin haberine göre, Barack Obama hükümetinin iki üst düzey yetkilisi, bu suikastları İsrail rejimi tarafından desteklenen Halkın Mücahitleri Örgütü’nün (Münafıklar) gerçekleştirdiğini doğrulamış; ABD’nin bu suikastlardan haberdar olduğunu fakat müdahil olmadığını belirtmiştir.
Mossad’ın Nükleer Bilim İnsanlarını Öldürmeyi Nasıl Planladı?
Ronen Bergman, “Kalk ve Önce Onu Öldür” adlı kitabında şöyle yazıyor:
“Ariel Şaron, Dagan’ı Mossad başkanlığına atadıktan sonra, onu İran’ın nükleer programını bozmakla görevlendirdi; çünkü her ikisine göre bu program Siyonist rejim için bir tehdit oluşturuyordu. Dagan bu hedefi gerçekleştirmek için çeşitli yöntemlere başvurdu. Ona göre en zor ama en etkili yöntem, füze ve nükleer sanayideki kilit bilim insanlarını tespit etmek ve ardından onları ortadan kaldırmaktı. Mossad bu kişilerden on beşini belirledi ve altısını katletti. Tasfiyeler çoğu zaman sabah saatlerinde, işe giderken, motosikletli bir kişi tarafından araçlarına yapıştırılan hızlı patlayan bombalarla gerçekleştirilirdi. Mossad tarafından başlatılan bu operasyonlar ve bazen Amerika Birleşik Devletleri’nin iş birliğiyle yürütülen benzer operasyonlar başarılı oldu.”
Şehit Şehriyarî’nin Ailesiyle Görüşmede Devrim Liderinin Beyanları
Hazreti Ayetullah el-Uzma Hamaney, Şehit Şehriyarî’nin ailesine hitaben şöyle buyurdular: “Dr. Şehriyarî’nin şehadeti, ülkenin bilim camiasına izzet ve itibar kazandırdı. Ayrıca böyle seçkin ve kabul gören bir şahsiyetin şehadeti, düşmana gösterdi ki İslâmî Cumhuriyet’in ilmî ortamında bu tür şahsiyetler ve bu düzeyde adanmışlıklar mevcuttur.
Hiç şüphesiz, bugün İran İslâm Cumhuriyeti’nin nükleer sanayi yolunda elde ettiği büyük başarılar, bu alanın bilim insanlarının ilmî ve cihadî çabalarının ürünüdür. Bilimi maneviyatla harmanlayan dahiler, İslâmî İran’ı nükleer bilimin zirvesine ulaştırmışlardır.”
Âyetullah Cevadî Âmulî’nin Anlamlı Beyanı
Âyetullah el-Uzma Cevadî Âmulî, Şehit Şehriyarî’nin kırkıncı günü merasiminde şöyle buyurdu: “Ehl-i Beyt’in (a.s.) rivayetlerinde gelmiştir ki, kıyamet gününde şehidin kanı ile âlimlerin mürekkebi tartılır ve âlimin mürekkebi, şehitlerin kanından daha ağır basar. Ancak bir âlim dinini korumak için şehâdet şerbetini içmişse, hem ‘ağırlığı’ hem de ‘ağırlananı’ beraberinde taşır.
Onun ilmi, âlemin hakikatini açıklayan, ilahî eserleri şerh eden; Allah’ın yaratışını beyan eden bir ilimdir, başıboş tabiatı değil. O, malûmu terk edilmiş doğa değil, Allah’ın hakikati olarak bilir. İki eli doludur; bir elinde ağırlık, diğer elinde ağırlanan vardır. Medrese ve üniversite âlimleri ile Şehit Şehriyarî, bir ellerinde cevheri, diğer ellerinde o cevheri koruyan kılıcı taşırlar. Âlim asla başkasını yere sermek için kılıç taşımaz; onlar bu harem ve cevheri korumak için kılıç taşırlar.
Şehit Şehriyarî’nin dostları ve ailesi emin olsunlar ki, o şu anda “rûh ve reyhân” içindedir. Eğer iki eli dolu hâlde ilahî dergâha ulaşmışsa, yalnızca kendi sorununu çözmez; başkalarının sorunlarını da giderir ve onlara da şefaat eder.”
yorumunuz