Havza Haber Ajansı muhabirinin bildirdiğine göre taklit mercilerinden Ayetullah el-Uzma Hacı Şeyh Cafer Sübhanî, Kum İlim Havzası’nın yeniden kuruluşunun 100. yılı münasebetiyle düzenlenen uluslararası konferansta yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Konuşmamın ana ekseni Kum İlim Havzası’dır. Kum İlim Havzası, her ne kadar resmî olarak Hicrî 14. yüzyılda kurulmuş olsa da bu tarihten önce de şehirde fıkıh ve hadis temelli bir ilmi merkez bulunmaktaydı. Kum Havzası, Şiîliğin önemli ilim merkezlerinden biridir.
İslam dünyasında ilk ilim havzaları Medine, Kufe ve Horasan’da oluşmuştur. Kum ise Eş’arîler’in bu bölgeye hicretiyle birlikte bir ilim merkezi hâline gelmiş ve Ahmed b. Muhammed b. İsa el-Eş’arî gibi önemli şahsiyetleri yetiştirmiştir.
Moğol saldırılarından sonra Kum’daki ilim havzası zayıflamış ancak Safevîler döneminde yeniden canlanmıştır. Hicrî 11. ve 12. yüzyıllarda, özellikle Sadru’l-Müteellihîn (Molla Sadra) gibi düşünürlerin katkısıyla büyük bir gelişme göstermiştir.
Hicrî 14. yüzyılda ise Ayetullah Hairî Yezdî (rahmetullahi aleyh), Kum Havzası’nı resmen kurarak onu zamanın şartlarını ve ihtiyaçlarını tanıyan âlimlerin yetiştiği bir merkeze dönüştürmüştür.”
Ayetullah el-Uzma Sübhanî, Şiî ilim havzalarında tarih yazımının derinliğine vurgu yaparak Kum’u hadis ve fıkıh alanında dördüncü büyük zirve olarak tanımladı.
Ayetullah el-Uzma Sübhanî’nin konuşmasının tam metni şu şekildedir:
“Konuşmamın ana konusu Kum İlim Havzası’dır.
Kum İlim Havzası her ne kadar Hicrî 14. yüzyılda resmî ve modern bir şekilde kurulmuş olsa da bu şehirde daha öncesinde de fıkıh ve hadise dayalı bir ilim havzası mevcuttu.
Kum’un tarihsel konumunu daha net bir şekilde ortaya koymak için bazı hususlara değinmek istiyorum:
1. İlk İlim Havzası: Medine-i Münevvere
İlk fıkıh ve hadis havzası, Resul-i Ekrem’in (s.a.v.) vefatından sonra Medine-i Münevvere’de kurulmuştur. Bu ilim havzası, Fah Vakası’na kadar Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Mes’ud, Ubeyy b. Ka’b, Selman-ı Muhammedî ve daha birçok değerli şahsiyetin yetiştiği bir yer olmuştur.
Ancak zamanla özellikle de Emevîler döneminde ve bilhassa Mervanîler’in iktidarı sonrasında bu şehirdeki fıkıh ve hadis faaliyetleri zayıflamıştır.
Hicrî 94 yılında İmam Muhammed Bakır’ın (a.s.) imametiyle birlikte Medine’deki ilim havzası yeniden canlanmıştır. Bu kısa sürede doğrudan kaynaklara yer veremesek de İbn Hacer Askalânî “Tehzîbü’t-Tehzîb” adlı eserinde ve Berkî “Rical” kitabında İmam Bakır’ın (a.s.) pek çok öğrencisinden söz etmişlerdir.
Daha sonra imamet İmam Cafer Sâdık’a (a.s.) geçti ve o da Medine ilim havzasını daha da genişletti. İmam Cafer Sâdık’ın (a.s.) öğrencilerinin isimleri başta Berkî’nin Rical’i olmak üzere birçok rical kaynağında fazlasıyla geçmektedir.
2. İkinci İlim Havzası: Kufe Mescidi
İmam Bakır (a.s.) ve İmam Sâdık’ın (a.s.) öğrencileri Kufe’ye geldiler ve Kufe Mescidi, fıkıh ve hadis alanında bir merkez hâline geldi.
İmam Rıza’nın (a.s.) ashabından olan Hasan b. Ali b. Ziyad Vessâ (Veşşâ), Ahmed b. Muhammed b. İsa el-Eş’arî el-Kummî’ye şöyle der:
“Bu mescitte, hepsi de ‘Bana Cafer b. Muhammed (a.s.) şöyle dedi’ diyen dokuz yüz şeyhe eriştim.”
3. Üçüncü İlim Havzası: Horasan ve Mâverâünnehr
Abbâsî Halifesi Me’mûn, İmam Rıza’yı (a.s.) zorla Horasan’a getirdi; ancak İmam’ın dini meselelerde eli serbestti. Bu durum, bölgede bir ilim havzasının oluşmasına zemin hazırladı.
Bu ortamın ürünü olarak Tefsîr-i Ayyâşî (v. 320 Hicrî) ve Ricalu’l-Keşşî gibi eserler ortaya çıkmıştır ki bunlar bölgedeki Şiî ve ilmî havzanın oluştuğunu açıkça göstermektedir.
4. Dördüncü İlim Havzası: Kum
Gelelim Kum’a: Haccâc’dan (Zalim Emevî valisi) kaçan Eş’arîler’in bu şehre hicretiyle burada Şiî ilmi hayatın temelleri atılmış ve zamanla büyük bir ilim havzası şekillenmiştir.
Bu süreci belgeleme açısından elimizde çok önemli bir tarihî kaynak vardır: “Târîh-i Kum” adlı eser. Müellifi, Hasan b. Ali b. Hasan b. Abdulmelik el-Kummî’dir. Her ne kadar günümüzde sadece beşinci bölümü elimizde olsa da eserin başındaki fihristten, Hicrî 387 yılında Kum’un durumu açık bir şekilde anlaşılmaktadır: Çok sayıda cami, cadde ve ilmî kurumun bulunduğu görkemli bir ilim merkezi.
Bu ilim havzasında öyle şahsiyetler yetişti ki sadece en öne çıkan birkaç ismi anmakla yetineceğim:
• Muhammed b. Ahmed b. Yahyâ el-Eş’arî (v. 280 h.),
• Sa’d b. Abdullah b. Ebî Halef (v. yaklaşık 299 veya 301 h.) – İmam Hasan Askerî’nin (a.s.) ashabındandır,
• Muhammed b. Hasan b. Ahmed b. Velîd (v. 343 h.), el-Câmi adlı eserin müellifi,
• Ahmed b. Muhammed b. Îsâ el-Eş’arî, 94 kitap yazmıştır,
• Ahmed b. Ebî Abdullah Hâlid Berekî (v. 274 h.), el-Muhâsin adlı eserin sahibidir.
Bu havzada yetişen diğer âlimleri daha iyi tanımak için Berkî’nin Rical’i ve diğer ricâl (biyografi) kaynaklarına başvurulmalıdır.
Bu ilim havzası, 3. yüzyıldan 6. yüzyıla kadar etkinliğini sürdürdü ve sonrasında Moğolların saldırısıyla zayıfladı.
Moğol Saldırısından Sonra
Hicrî 7. yüzyılda Moğolların gelişiyle birçok ilmî merkez yok oldu. Ancak Safevîler döneminden itibaren Kum’da ilim ışığı yeniden parladı.
11. yüzyılda Kum ilim havzası büyük bir gelişim gösterdi. Örnek olarak:
• Şeyh Bahâeddin Âmilî, Meşrikü’ş-Şemseyn adlı eserini Kum’da kaleme aldı ve şöyle yazdı:
“Mü’minler yurdu Kum’da, Fatıma’nın (s.a.) mübarek türbesinin yanında bu eseri tamamladım.” (Meşrikü’ş-Şemseyn, s. 278)
• Sadrü’l-Müteellihîn Şîrâzî (doğumu 979 h., vefatı 1050 h.) şöyle der:
“On beş yıl Kum’da ikamet ettim ve bu sürede el-Esfârü’l-Erba‘a’yı yazdım.”
• Feyz Kaşânî, Sadrü’l-Müteellihîn’in damadı, tüm ilmî eserlerini –başta el-Vâfî olmak üzere– Kum’da kaleme almıştır.
• Şeyh Abdurrezzâk Fayyâz, Sadrü’l-Müteellihîn’in diğer damadı, Tecrîdu’l-Kelâm Şerhi: Şevâhidu’l-İlhâm adlı eserin yazarıdır ve 11. yüzyılın âlimlerindendir.
• 12. yüzyılda, Kādî Sa’îd Kummî yaşamıştır; Sadûk’un Tevhid adlı eserine şerh yazan büyük bir ârif, derin bir filozof ve nadir bir muhaddistir. İmam Humeynî (r.a.), gençliğinde onun eserlerini kopyalayarak çoğaltmaya özel bir ilgi göstermiştir.
• 13. yüzyılda, Mîrzâ-yı Kummî (v. 1231 h.), Kavânîn ve Câmi‘u’ş-Şetât adlı eserlerin sahibi olarak, Kum medresesinin temel taşlarından biridir. Tarihî bir olay sırasında, Kum havzasındaki talebe sayısı iki katına çıkmıştır.
14. Yüzyıla Giriş ve Kum Havzası'nın Resmî Olarak Kurulması
Şimdi asıl konunun merkezine geliyoruz:
Kum İlim Havzası’nın resmî kuruluşu, Hicrî 14. yüzyılda, büyük âlim Merhum Ayetullah Şeyh Abdülkerîm Hâirî Yezdî (Allah makamını yüceltsin) tarafından gerçekleştirilmiştir.
Bu büyük zat, derdi teşhis etti ve tedavisini de ortaya koydu.
Anladı ki alim, hatip ve fakih yetiştirmek şarttır, özellikle de İran’ın bir yandan Meşrutiyet dalgası öte yandan Birinci Dünya Savaşı nedeniyle sarsıldığı bir dönemde.
Şeyh Abdülkerîm Hâirî Yezdî takvalı, zamanının farkında olan ve zahit bir insandı. Onun seçkin özelliklerinden bazıları şunlardır:
• Âllâme Seyyid Muhsin Emîn Cebel-Âmilî, onun hakkında A‘yânü’ş-Şîa adlı eserinde şöyle yazar:
“1353 Hicrî yılında Kum’a geldik ve bir süre onun yanında ikamet ettik. Medresesinde yaklaşık 900 talebe ilim tahsil ediyordu. O dönemde ülkenin ilmî liderliği tamamen ona aitti.
Havzanın gelirleri İran’ın dört bir yanından ona gönderiliyor o da bu gelirleri güvenilir bir tüccara emanet ediyor ve onun eliyle talebelere maaş (şehriye) dağıtıyordu.
Kendisi için ise yalnızca ihtiyacı kadar bir pay alıyordu.”
• Fıkhî meseleleri ortaya koyarken önce uzun uzun düşünür sonra konuşurdu.
Bu da onun engin akıl ve ferasetinin göstergesiydi.
Bu zat hakkında uzun bir makale kaleme aldım; ancak burada sadece özetini sundum.














yorumunuz