Perşembe 17 Temmuz 2025 - 23:01
İran’a Yönelik Saldırılara Karşı Sessizlik Tüm Ülkeler için Bir Tehdittir

Havza / Siyonist rejimin İran’a yönelik saldırısı, Roma Statüsü’nün 8. maddesinin mükerrer fıkrasına göre açık bir saldırı fiilidir ve Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 2. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “ülkelerin ulusal egemenliğine saygı” ilkesinin açık bir ihlalidir.

Havza Haber Ajansı’nın haberine göre, İran Adalet Bakanlığı Hukuk ve Meclis İşlerinden Sorumlu Yardımcısı ve İmam Sadık (a.s) Üniversitesi İslami İlimler ve Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Dr. Seyyid Muhammed Mehdi Gamami kaleme aldığı bir yazıda şunları dile getirdi:

Siyonist soykırım rejimi ile savaş yanlısı Amerika Birleşik Devletleri, uluslararası hukuk ve insan haklarını açıkça ihlal etmektedir. İran topraklarına yönelik saldırılarını, İran’ın iyi niyetle müzakere sürecinde olduğu bir zamanda gerçekleştirmişlerdir. Bu saldırı, “şiddet yoluyla saldırının normalleştirilmesi” ve “top tüfekli gemilerle yürütülen diplomasi” olarak nitelendirilmiş; diğer ülkeler de saldırganları kınamaya teşvik edilmiştir.

 1. Siyonist işgal rejimi yaklaşık 20 aydır Gazze Şeridi’nde işlediği soykırım, insanlığa karşı suçlar ve savaş suçlarının yanı sıra Lübnan ve Suriye’ye yönelik saldırılarla — ki tüm bunlar dünya ve uluslararası barış ile güvenliğin açık ihlalidir — 13 Haziran 2025’te İran’a yönelik 20’den fazla kanunsuz ve planlı suikastla saldırıda bulunmuştur. Bu saldırı, Amerika Birleşik Devletleri’nin desteği ve lojistik katkısıyla 24 Haziran’a kadar sürdürülmüştür.

 2. Siyonist rejimin İran’a yönelik bu saldırısı Roma Statüsü’nün mükerrer 8. maddesi uyarınca açık bir saldırı fiilidir ve Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın 2. maddesinin 4. fıkrasında belirtilen devletlerin egemenliğine saygı ilkesinin doğrudan ihlalidir.

Bu işgalci rejim, Birleşmiş Milletler’in işgal altındaki topraklardaki insan hakları durumu özel raportörü Francesca Albanese’nin raporuna göre Gazze’de sistematik soykırım suçu işlemiş ve şimdi de İran’ın egemenliğini ihlal ederek, planlı şekilde 35’ten fazla üst düzey askerî komutan ve bilim insanını aileleriyle birlikte suikastla hedef almıştır. Bu rejim yalnızca 12 gün içinde 1000'den fazla İran vatandaşını katletmiştir.

Bu saldırı, 26 Haziran 2025’te Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne bağlı 25 özel raportör tarafından kınanmıştır.

 3. Siyonist rejim, İran’a yönelik saldırısını “önleyici saldırı” (preemptive strike) olarak nitelendirmekte; oysa bu iddia uluslararası hukukçuların doktrin ve düşünce sisteminde neredeyse hiçbir meşruiyete sahip değildir. Çünkü bu tür bir eylem, açıkça güç kullanımının yasaklanması ilkesini ihlal etmekte, “saldırı suçu” kapsamına girmekte ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 3314 sayılı kararının açık ihlali anlamına gelmektedir.

 4. Siyonist rejim, İran’a yönelik saldırısında savaş suçlarının neredeyse tüm örneklerini işlemiştir. Rejim, Cenevre Sözleşmeleri’nin dört ana metni ve ek protokollerini ciddi şekilde ihlal etmiştir. İran’a dayatılan bu 12 günlük savaşta gayrimeşru Siyonist rejim; şehirleri, köyleri, sivil yerleşim alanlarını, askeri koruma altında olmayan ve askeri hedef sayılmayan binaları, kritik altyapı ve tesisleri hedef almıştır. Bu süreçte 6 hastane, 14 itfaiye merkezi, 117 altyapı tesisi ve 340 konut binası gibi yerleri tahrip etmiştir. Tüm bu eylemler, Cenevre Dördüncü Sözleşmesi’nin başta 18. maddesi olmak üzere birçok hükmünün açık ihlali anlamına gelmektedir.

 5. Siyonist rejim, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na (NPT) taraf olmamasına rağmen asılsız bir iddiayla — elde hiçbir delil veya güvenilir belge olmamasına ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Genel Sekreteri’nin de İran’ın nükleer programında herhangi bir sapma olmadığını açıkça ifade etmesine rağmen — en ağır teknik denetimlere ve haksız uluslararası baskılara maruz kalan bir devlete saldırmış ve onun nükleer tesislerini tahrip etmiştir.

Bu eylemin özü saldırıdır; kitlesel katliam, suikast, çevreyi tahrip etme ve İran’ın sağlık ve hijyen altyapısına yönelik bir yıkım sürecidir. Özellikle vurgulanmalıdır ki saldırıya uğrayan birçok tesis, tarım ve ilaç üretimi gibi sivil ve hayati alanlarda faaliyet gösteriyordu.

 6. Saldırının devamında Amerika Birleşik Devletleri de yasa dışı bir şekilde İran topraklarına girerek üç nükleer tesisi bombalamıştır. Bu saldırı, uluslararası teamül hukukuna göre açıkça yasaktır ve nükleer silahların yayılmasını önleme rejiminin bir üyesi olan bir devlet tarafından gerçekleştirilmiş olması, sadece keyfi bir eylem ve BM Şartı’nın ihlali değil aynı zamanda BM Genel Kurulu’nun 3314 sayılı kararı ve uluslararası hukukun da açık ihlalidir.

Ayrıca bu tür saldırılar Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Genel Konferansı’nın 444, 475 ve 533 sayılı kararları ve Cenevre Sözleşmelerine ek 1 No’lu Protokol’ün 56. maddesi uyarınca yasaklanmıştır. Aynı zamanda bu yasak, BM Güvenlik Konseyi’nin 1981 tarihli 478 sayılı kararında da açıkça vurgulanmıştır.

 7. Bugün dünya ciddi bir belirsizlikle karşı karşıyadır. Sadece uluslararası hukuk ve insancıl hukuk değil tüm ülkeler bilmelidir ki Birleşmiş Milletler Şartı ayrımcı bir şekilde uygulanmaktadır. Güvenlik Konseyi, Şart’ın 39. maddesine rağmen saldırganları tanımlamamakta ve böylece bu ayrımcılık yalnızca İran’a değil, Batı Asya bölgesindeki tüm ülkelere karşı bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tehdit, Avrupa ülkeleri gibi diğer pek çok ülkeyi de hatta ABD’ye komşu olan Kanada, Grönland, Panama gibi ülkeleri bile tehdit edebilir.

Kaynak: Miftah İslami Beşeri Bilimler Haber-Analiz Portalı

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha