Havza Haber Ajansı muhabirine göre Ayetullah Ali Rıza Ârafi, Kum’daki İlim Havzaları Merkezi Yönetim Ofisi’nde düzenlenen ilim havzalarının merkezi ve eyalet düzeyindeki planlama ve denetim sorumluları toplantısında, “Zikir Hutbesi” olarak bilinen Nehcül-Belâğa’nın 222. hutbesine atıfta bulunarak şunları ifade etti:
“Tüm hareketlerimiz, çabalarımız ve planlamalarımız hem kendimizin hem de ilim havzaları öğrencilerinin ve âlimlerinin ruhî, manevî ve ahlâkî gelişim ve yücelmesine odaklanmalıdır; çünkü nihai amaç toplumun ve dünyanın manevî yükselişidir ve bu, ilim havzalarının varlık felsefesini açıklar.”
Emirü’l-Müminin’in (a.s.) Kelamı Sözlerin Başlangıcı
İlim Havzaları Müdürü devamla şunları söyledi: “İlim havzalarının bilimsel ve eğitsel faaliyetlerinin doğru yolunu anlamak için konuşmamıza bu yol gösterici ve mübarek sözden başlamalıyız: Nehcül-Belâğa’nın 222. hutbesi, yani ‘Zikir Hutbesi’. Bu hutbenin fazileti ve derinliği hakkında pek çok büyüklerin sözleri nakledilmiştir.”
Ayetullah Ârafi şöyle ekledi: “Bu kıymetli hutbe, Nur Suresi 37. ayetin okunması sırasında ortaya çıkmıştır. Hutbede söylenen sözler bu ayetin tefsiri ve tecellisidir: ‘Hiçbir ticaret ve alışveriş, onları Allah’ı zikretmekten, namazı kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoymaz; kalplerin ve gözlerin döneceği o günden korkarlar.’”
İmam Ali’nin (a.s.) Zikir Üzerine Tefsiri ve Tasviri
İlim Havzaları Genel Müdürü, hutbenin başlangıç kısmını şöyle açıkladı: “Bu, İmam Ali’nin (a.s.) ‘zikir’ gerçeğine dair sunduğu bir tasvirdir. Zikir, özsel ve içsel bir kavramdır; kalpte ve ruhta oluşan gaflet ve unutkanlığa karşı duran bir haldir. Bu kalbî nitelik insanın içinde kök salarsa hem diline hem organlarına hem de varlığının tüm alanlarına –bireysel ve toplumsal düzeyde– etki eder.”
“İmam Humeynî (r.a.) ve Kum’daki ilim havzaları tarafından başlatılan hareket, İslam tarihinde bir dönüm noktasıdır; çünkü hiçbir dönemde din, ilmî ve fikrî otorite olarak toplumun yönetiminde ve rehberliğinde bu denli etkin bir konuma sahip olmamıştı. Bu olay Kum’dan doğan büyük bir stratejik dönüşüm ve temel bir medeniyet değişimidir ve bugün biz, bu dönüşümün merkezindeyiz.”
Emirü’l-Müminin’in (a.s.) Bakışına Göre Zikrin Ruhî ve Psikolojik Etkileri
Ayetullah Ârafi sözlerine şöyle devam etti:
“Bu hutbede, kalbî zikir için dört özellik zikredilmiştir:
1. Allah-u Teâlâ, zikri ‘kalplerin cilası’ kılmıştır; zikir kalbi parlatır, pasını giderir.
2. Zikir, insanın kalbini sağırlıktan sonra işitir hâle getirir; yani hakikate kulak veren bir idrak kazandırır.
3. Körlükten sonra gözü görür hâle getirir;
4. Azgın ve inatçı ruhu yumuşatır ve Hakk’a teslim eder.
Ayetullah Ârafi şöyle vurguladı: “Bunlar zikrin psikolojik etkileridir. Kalp gayb âlemine yöneldiğinde insanda köklü bir dönüşüm meydana gelir. İnsan iki tür hayat sürer:
Birincisi, zikirsiz hayat — ki bu, en yüksek maddî imkânlara sahip olsa bile pas tutmuş kalp, sağır kulak ve kör gözle yaşanan bir hayattır; ikincisi ise zikirle dolu hayat — ki bu durumda insanın duyuları ve güçleri, ilahî nurla uyum içinde hareket eder.”
İnsanın Hayatında İki Tür Zikir
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “İki tür zikir vardır: Biri dünyevî zikir ki insanın dikkati dünya nimetlerine ve maddî işlere yöneliktir; bunun sonucu dünyayla sınırlı bir hayattır. Diğeri ise ilahî zikirdir ki ruhun daha yüce mertebelere yükselmesini sağlar. İlk durumda bütün güçler maddî bağlılıklar etrafında düzenlenir; ama ilahî zikrin hâkim olduğu durumda kalp yeni bir komuta merkezi hâline gelir ve insan ‘hayât-ı tayyibe’ye (temiz, saf hayata) adım atar.”
İlim Havzaları Yüksek Konseyi üyesi sözlerine şöyle devam etti: “Kalpte zikir yer ettiğinde insanın içindeki pınarlar kaynamaya başlar, ufuklar açılır, kulak işitir, kalp huzur bulur.
Bu, doğal yaşam ile yüce yaşam arasındaki farktır. İlkinde insan dünyanın geçici nimetleri düzeyinde kalır; ikincisinde ise doğanın yüzeyinden yükselerek zikrin makamına ulaşır ki bu makamın komuta merkezi kalptir.

Zikir Ehlinin Tam Modeli: Peygamber (s.a.a)
İlim Havzaları Genel Müdürü, Hz. Peygamber’in (s.a.a) sünnetine değinerek şöyle dedi: “Rivayetlerde geçmektedir ki Resûl-i Ekrem (s.a.a) ilahî ve manevî meclislerden ayrıldıktan sonra dahi yirmi ila yirmi beş kez istiğfar ederdi. Bu, Peygamber’in zikrin en yüksek mertebelerinde bile daima ilahî dikkate ve istiğfara ihtiyaç duyduğunu gösterir. Dolayısıyla manevî yolculuğun temeli kalbin sürekli şekilde Allah’a yönelmiş olmasıdır.”
Tarih Boyunca Zikrin Sürekliliği
Ayetullah Ârafi, hutbenin 222. kısmının ikinci bölümünü açıklarken İmam Ali’nin (a.s.) toplumsal bakışına dikkat çekerek şöyle dedi: “Zikir ve hidayet zinciri hiçbir dönemde yeryüzünden kesilmez. Peygamberlerin görünürde olmadığı fetret dönemlerinde bile Allah’ın bazı kulları vardır ki O, onların akıl ve kalplerinde onlarla konuşur ve onları zikrinin sancağı yapar.”
İlim Havzaları Genel Müdürü sözlerini şöyle tamamladı: “Bu sancağı taşıyanlar ilâhî zikrin dirilticileridir; her dönemde Allah’ın hüccetini insanlara tamamlarlar. Kim bu yolda adım atar, bu kervana katılırsa, yüce bir makama erişir ve ilim havzaları, kendilerini bu zikri diriltenlerin kervanında görmelidir.”
İlâhî Yolda Üç Mertebe: Zikir, Zâkir ve Müzekkir
İlim Havzaları Yüksek Konseyi üyesi şöyle ifade etti: “Bu hutbeyi her okuduğumda beni etkileyen iki yönü vardır: Birincisi, onun Emirü’l-Müminin’in (a.s.) diliyle aktarılmış olmasıdır — o ki sözün emini ve marifetin rehberidir; ikincisi ise bu hutbeyi ilk kez merhum Şehit Murtaza Mutahharî’nin dilinden dinlemiş olmamdır; o, bu hutbeyi eşsiz bir güzellik ve derin bir tınıyla okumuştu.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Nehcül-Belâğa’nın 222. hutbesinde üç ana eksen yer almaktadır:
1. Zikrin mantığı ve değeri,
2. Zikir bayraktarlarının özellikleri,
3. Bu öncülerin toplumsal rolleri.
İmam Ali (a.s.) şöyle buyurur: “Kendileri zikir ehli olanlar, başkalarını da Allah’ı hatırlamaya davet ederler; çölde yol gösteren kılavuzlar gibi insanları hayat pınarına yönlendirirler.”
Dünya çapındaki hızlı dönüşümler ve fikrî-kültürel meydan okumalar, ilim havzalarının basîret, derinlik ve hazırlıkla bu alanda yer almasını zorunlu kılmaktadır.
İlim Havzaları Müdürü sözlerine şu şekilde ekledi: “Havza, bu üç mertebeyi kendi bünyesinde birleştirmelidir: kalbî zikir, zâkir olma, ve nihayet müzekkir olma — yani toplumu hakka çağıran rehberlere dönüşme.
Ayrıca ilim havzalarının yöneticileri ve planlayıcıları da bilmelidir ki onların konumu tam olarak bu çizgi üzerindedir; asla ilahî ve terbiyevî ölçülerden gaflet etmemelidirler.”
İlim Havzaları İlâhî Zikri Diriltenlerin Tarihî Devamıdır / İslam İnkılabı, Dînî Düşünce Yolunda Emsalsiz Bir Dönüşüm Yarattı
Ayetullah Ali Rıza Ârafi, konuşmasının devamında ilim havzalarının tarihî çizgisi ve İslam medeniyeti içindeki konumunu açıklayarak şöyle dedi: “İlim Havzalarının bin yılı aşkın tarihine baktığımızda iniş ve çıkışlarla dolu bir seyir görürüz; ancak genel olarak bakıldığında bu kurumların toplumsal ve siyasî hareket çizgisi sürekli bir ilerleme ve yücelme yönünde olmuştur.”
Toplumsal ve Siyasal Dönüşümlerde Ruhaniyetin Rolü
İlim Havzaları Genel Müdürü şöyle devam etti: “Tarih boyunca Şiî ve ilmî hareketlerin etkin rolüne baktığımızda Masum İmamlar’ın (a.s.) ardından birçok Alevî ve ilmî oluşumun –örneğin İdrisîler, Taberistan Alevîleri, Kuzey Afrika’daki Fâtımîler, İran ve Irak’taki Al-I Buyeler, ardından Serbedârlar ve nihayet Safevîler– ilâhî kudret çizgisinde ve Ehl-i Beyt (a.s.) öğretileriyle irtibat içinde hareket ettiklerini görürüz.
Bu tarihî süreçlerin tamamında büyük İslam âlimleri ya doğrudan ön safta yer almış ya da yönlendirici ve stratejik bir rol üstlenmişlerdir.”
Ayetullah Ârafi şöyle ekledi: “Bu uzun tarih içinde iki dönem özellikle dikkat çekicidir: Moğol dönemi ve Safevî dönemi.
Bu iki tarihî kesit, Şiî ilmî ve dinî medeniyetin şekillenmesinde büyük bir etkiye sahip olmuştur.
Bu dönemlerde Allâme Hillî, Hâce Nasîrüddîn Tûsî ve Muhakkık Kerekî gibi büyük âlimler hem ilim alanında ilerlemeler sağlamış hem de toplumsal ve siyasî dönüşümlerde benzersiz bir rol oynamışlardır.”
Bin Yıllık İlahî İlim Geleneğinde Stratejik Bir Dönüm Noktası: İslam İnkılabı
Ayetullah Ârafi, İslam İnkılabı’nın geçmişteki tüm tarihî dönüşümlerden farklı bir mahiyete sahip olduğunu vurgulayarak şöyle dedi: “İslam İnkılabı ve İmam Humeynî’nin (r.a.) kıyamı, hiçbir tarihî dönemle kıyaslanamayacak ölçüde özgün bir hadisedir. Bu dönüşüm, ilim havzalarının ve dinî düşüncenin bin yıllık seyrinde büyük bir yenilenme anlamına gelmektedir.
Zira ilk defa dînî düşünce, toplumsal ve medenî dönüşümün kalbinde yer almış ve küresel bir hareketin ana rehberliği görevini üstlenmiştir.”
Ayetullah Ârafi sözlerine şöyle devam etti: “İmam Humeynî (r.a.) ve Kum’daki ilim havzaları tarafından ortaya konan bu yöneliş, İslam tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir.
Zira tarihte hiçbir dönemde din, ilmî ve fikrî önderlik makamı olan alimler vasıtasıyla bu denli doğrudan bir şekilde toplumun yönetim ve rehberliğinin başına geçmemiştir.
Bu olay büyük bir stratejik dönüşüm ve temel bir medeniyet değişimidir; kökleri Kum’a dayanır ve biz bugün, o dönüşümün merkezinde bulunuyoruz.”
Yeni Dönemde İlahî İlimlerin Karmaşık ve Ağır Sorumluluğu
İlim Havzaları Genel Müdürü sözlerinin devamında şöyle dedi: “Bugün bizler son derece karmaşık ve risklerle dolu bir dönemde yaşıyoruz. Dünyada hızla gelişen değişimler ve fikrî-kültürel meydan okumalar ilim havzalarının derinlikli bir basiret, entelektüel hazırlık ve yüksek bir bilinçle bu sahnede yer almasını zorunlu kılıyor. Bu çağın büyüklüğüne ve karmaşıklığına her baktığımda, şunu daha iyi anlıyorum: Bizler, son derece kritik bir dönemin içindeyiz; ve bu dönemde üzerimize düşen ilimle, cesurca ve akıllıca bir rol üstlenmektir.”

Havzanın Misyonu: İslam İnkılabı’nın Sürekliliğinde İlahi Sorumluluk
Ayetullah Ârafi şöyle açıkladı: “Konuşmamın ilk iki ekseninin sonucu şudur: Birincisi, havza ‘zâkir ve müzekkir’ makamında olmalıdır; yani hem kendisi zikri yaşayan, uyanık ve diriliş ruhuna sahip, hem de topluma zikri hatırlatan bir konumda bulunmalıdır.
İkincisi, bizler bugün tarihî olarak İmam Humeynî’nin (r.a.) önderliğinde başlayan İslam İnkılabı’nın devamı niteliğinde bir konumdayız. Bu yol, geçmişte olduğu gibi gelecekte de sayısız zorluklarla dolu olacak; ancak son derece yüce, bereketli ve anlamlı bir yoldur.”
İlim Havzaları Müdürü sözlerine şöyle devam etti: “Eğer bu bakış, ilim havzalarının ruhuna yerleşirse beraberinde sabır, cesaret, gayret, ilmî ve kültürel cihad ruhu getirir. İnsanın değeri de ancak bu ilahî çizgi içinde yer aldığı zaman ortaya çıkar.”
Ayetullah Ârafi ayrıca şu hatırlatmayı yaptı: “Allah bize tarihte eşi görülmemiş bir nimet bahşetmiştir: Yeni çağda dinin ihyasına katılma nimeti.
Bu nimetin kıymetini bilmek, onu korumak ve bu yolda etkin bir rol üstlenmek bizim sorumluluğumuzdur.”
Havza Yönetiminde Stratejik ve Yönetsel İlkeler
İlim Havzaları Genel Müdürü konuşmasının devamında, havza yönetimi ve planlamasına dair stratejik noktalara değinerek şu hususların altını çizdi:
• Derin analiz ve doğru değerlendirme,
• Gelecek vizyonu ve öngörü gücü,
• Eğitim ve yetiştirme kalitesinin artırılması,
• En önemlisi ilim havzalarının toplum içindeki rolünün güçlendirilmesi.
Havzanın Stratejik Yetkinliği: Analiz Gücü ve Gelecek Öngörüsü
İlim Havzaları Müdürü, planlama alanında analitik düşünme gücünün gerekliliğine vurgu yaparak şöyle dedi: “Hem merkezî düzeydeki hem de sahadaki program yapıcılar, yeni çağda havzanın misyonunu etkileyen karmaşık unsurları derin biçimde analiz edebilmelidir. Bu temel analiz yeteneği havzanın dünya ölçeğindeki konumunu, karşı karşıya olduğu fırsatları ve meydan okumaları net biçimde ortaya koyar.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu bütüncül ve stratejik analiz doğrultusunda gelecek okuma, senaryo temelli geleceği araştırma ve farklı koşullara uygun çeşitli stratejik seçenekler üretme becerisi geliştirilmeli. Güçlü bir gelecek perspektifiyle birlikte değişen şartlara esnek biçimde uyum sağlama yeteneği, bugünün havza planlamasının vazgeçilmez şartıdır.”
Yeni yöntem ve teknolojilerden yararlanmak zaruridir; ancak bununla birlikte havzanın bin yıllık birikimi ve tecrübesi mutlaka korunmalıdır. Bu tarihî miras, hem yeni sorunların çözümünde bir hazine hem de çağdaş planlamalar için ilham kaynağıdır.
Eğitim Yönetiminin Karmaşıklığı
Ayetullah Ârafi, eğitim ve özellikle havzadaki eğitim yönetiminin son derece karmaşık bir alan olduğunu vurgulayarak şöyle dedi: “Çünkü bu süreçte hem etken unsur olan eğitici ve âlimler insandır hem de hedeflenen ürün, yani insanın yetiştirilmesi ve düşüncenin üretilmesi, büyük bir özen ve derin tedbir gerektirir.”
İlim Havzaları Müdürü sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm eğitim ve terbiye süreci, nitelik ve nihai çıktı üzerine odaklanmalıdır. Yani yalnızca talebe ve müderrislerin yetişmesi değil, onların çevre ve toplum üzerindeki etkisi de değerlendirilmelidir.”
Kalite ve Tarihsel Tecrübenin Önemi
Ayetullah Ârafi ayrıca şu hususu belirtti: “Havzanın planlama süreçlerinde kalite her zaman niceliksel göstergelerin önüne geçmelidir. Herkesin dikkati havzadan yetişen âlim veya öğretmenin toplum üzerindeki gerçek etkisine yönelmelidir.”
İlim Havzaları Müdürü şöyle devam etti: “Yeni yöntem ve teknolojilerden yararlanmak elzemdir; ancak bununla birlikte havzanın bin yılı aşan ilmî mirası ve tecrübesi mutlaka korunmalıdır. Bu değerli birikim, hem yeni sorunların çözümünde bir hazine hem de çağdaş planlamalar için ilham kaynağıdır.”

Teknoloji ve Fırsatlar
İlim Havzaları Yüksek Konseyi üyesi, ileri teknoloji ve özellikle yapay zekânın eğitim ve araştırma üzerindeki etkisine dikkat çekerek şöyle dedi: “Günümüzde bilişsel bilimler ve bilişsel teknolojilerdeki hızlı gelişmeler, bilimsel ve düşünsel etkinlikler için yeni araçlar sunmaktadır. Bu araçlar hem benzersiz fırsatlar hem de önemli meydan okumalar barındırmaktadır.
Havza, bu teknolojileri eğitim ve araştırma misyonları çerçevesinde etkin ve sorumlu biçimde kullanmalıdır.”
Sıralama Sistemi ve Paydaş Katılımı
Ayetullah Ârafi, talebeler ve havza personeli için geliştirilen sıralama sistemi hakkında şunları söyledi: “Bu konuda birçok toplantı yapılmış ve iyi bir başlangıç sağlanmıştır; ancak bu sistemin öncelikli hedefi kaliteyi artırmak, ürün ve nihai çıktıyı iyileştirmek olmalıdır.”
Ayrıca paydaşların ve ilgili tarafların tüm planlama ve denetim süreçlerine katılımının önemi üzerinde durarak şöyle dedi: “Bu katılım, il düzeyindeki planlamadan başlayıp merkezdeki yönetim süreçlerine kadar devam etmelidir; böylece hiçbir proje veya program paydaşların görüş ve katkıları dikkate alınmadan sonuçlandırılmamalıdır.”
Akıllı Denetim ve Özdeğerlendirme
Ayetullah Ârafi şunları ekledi: “Denetim akıllıca, gayri resmî ve mümkün olduğunca görünmez biçimde yapılmalıdır; bu, kendi özel sanatını ve kurallarını gerektirir. Ayrıca özdeğerlendirme ve kendi kendini denetleme, sonraki değerlendirmelerin temelini oluşturur; denetimin başladığı ilk nokta bizzat bireylerin kendisidir.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Değerlendirme sonuçları yumuşak, etkili ve saygılı bir biçimde sunulmalıdır; böylece olumsuz direnç oluşmaz. İnsanlarla etkileşimde alay, küçük düşürme veya gereksiz vurgulamalardan kaçınılmalı; bunun yerine denge ve titizlikle meseleleri tanıma yaklaşımı benimsenmelidir.”
İmam Humeynî’nin (r.a.) düşünceleri ve Yüce Rehber’in stratejileri, özellikle ‘Öncü ve Lider Havza’ mesajı, havzanın planlama ve denetim süreçlerinin rehberi olmalıdır. Büyük âlimlerin ve yüksek mertebeli dinî otoritelerin yönlendirmeleri, bu sürecin tamamlayıcı unsurudur ve tasarım ve karar alma süreçlerinde aktif biçimde kullanılmalıdır.
Teşvik ve Motivasyon Sistemi
İlim Havzaları Müdürü şunları belirtti: “Teşvik ve motivasyon konusunda bazı adımlar atılmıştır; ancak bu sistem hâlen tam anlamıyla tamamlanmamış olup, geliştirilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir.”
Ayetullah Ârafi sözlerini şöyle sürdürdü: “Havzanın stratejik denetimi tüm alanları kapsamalıdır: Eğitim, destek, terbiye, irşad ve araştırma. Bu alanların her biri saygıyla ele alınmalı ve stratejik belgeler ile orta vadeli planlar doğrultusunda uzun vadeli çerçevede değerlendirilmelidir.”
İlim Havzaları Yüksek Konseyi üyesi ayrıca şu noktayı vurguladı: “Denetim ve planlama birimlerinin görevi kolaylaştırmak, inisiyatif ve yaratıcılık için zemin hazırlamak ve özdeğerlendirmeyi teşvik etmektir. Bu alanda ne kadar çok çaba harcanırsa, elde edilecek sonuçlar da o kadar güçlü ve etkili olacaktır.”
Bütüncül Bakış ve Geçmişle Geleceğin Karşılaştırılması
İlim Havzaları Müdürü şöyle ifade etti: “Bizim temel amacımız birimler arasında rekabet yaratmak değildir; esas olan geçmiş ile bugünü karşılaştırmak ve geleceğe dair bir perspektif geliştirmektir. Bu süreç, havzanın performansını iyileştirmek ve gelişimini sağlamak için temel oluşturur.”
Ayetullah Ârafi devamla şunları ekledi: “Havzanın faaliyetlerinin toplumsal ve dışsal etkileri de göz önünde bulundurulmalıdır. Havza, yalnızca bağımsız bir kurum değil bütüncül ve kapsamlı bir sistemdir ve etkisinin toplum üzerinde somut biçimde görünür olması gerekir.”
İmam Humeynî’nin (r.a) Düşünceleri ve Rehberlik İlkelerine Özel Dikkat
Ayetullah Ârafi şunları vurguladı: “İmam Humeynî’nin (r.a.) düşünceleri ve Yüce Rehber’in stratejileri, özellikle ‘Öncü ve Lider Havza’ mesajı, havzanın planlama ve denetim süreçlerinde temel rehber olmalıdır. Büyük dinî otoritelerin ve kıymetli âlimlerin yönlendirmeleri de bu yolun tamamlayıcı unsurudur ve tasarım ile karar alma süreçlerinde etkin biçimde kullanılmalıdır.”
İlim Havzaları Müdürü sözlerini şöyle tamamladı: “Bu ilkeler doğrultusunda hareket edildiğinde, ilim havzaları talebelerin ruhî ve ahlâkî olgunlaşmasında, gelecek nesillerin yetiştirilmesinde, toplumsal ve medenî alandaki etkin rolün sağlanmasında benzersiz bir görev üstlenebilir. Böylece ilim havzaları, ilahî zikri ihya eden öncü bir merkez ve İslam İnkılabı söyleminin toplum ve dünya ölçeğinde taşıyıcısı olabilir.”
yorumunuz