Cumartesi 1 Kasım 2025 - 19:27
Düşman Medyasının Bilişsel Savaşta Görevi

Havza / İki medya aktivisti ve araştırmacısı, düşmanın bilişsel savaştaki hedeflerine işaret ederek bu kritik ve kader belirleyici savaşta düşmana yakın cephenin en önemli medya misyonunu açıkladılar.

Havza Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre bilişsel savaş alanında asıl mücadele silah veya toprak için değil halkın algısı ve güveni üzerinedir. Bu doğrultuda uzmanlar, eğer anlatım gerçeklikten uzaklaşırsa en iyi araçlarla bile toplumun zihnini fethetmenin mümkün olmadığını savunuyorlar. Bu nedenle bilişsel savaşta düşmanın amacı gerçeği ortadan kaldırmak değil gerçeği yeniden yazmaktır. Diğer bir deyişle, düşman bu süreçte gerçeği gizlemiyor aksine parçalayarak eksik ve yönlendirilmiş bir görüntü oluşturuyor.

Medya Aktivisti Meysem Ramazani bu konuyla ilgili olarak şunları ifade etti: "Bu alanda savunma, inkâr ve sansürle değil, tam ve güvenilir gerçeğin yeniden inşası ile mümkündür. Bilgilendirme ve aydınlatma temelli ikna etmek Masumların (a.s.) öğretilerine dayanır. İnkılap liderlerinin de hareketin başlangıcından bu yana izledikleri yöntem budur."

Medya Anlatımında Emanete Sadakat Gerekliliği

Ramazani ayrıca önemli bir noktaya değinerek şunları söyledi: "Hz.Muhammed'in getirdiği gerçek İslam, medyayı bir propaganda aracı olarak görmez; onu bir emanet olarak kabul eder. Bu mantık çerçevesinde kamu güveni yalnızca dürüstlükten kaynaklanmaz; aynı zamanda anlatımda emanete sadakatin bir sonucudur. Bu nedenle, emanete sadık bir medya gerçek acı olsa bile güven yaratır kaygı değil."

Ramazani devamında şunları ekledi: "Gerçek ikna, akıllıca doğru söylemekten doğar. Yani hem gerçeği söyleyen hem de sosyal çıkarları gözeten bir anlatım. Son yıllarda medya alanımızın bir kısmı, eksik anlatımlar, seçici istatistikler ve yüzeysel psikolojik operasyonlarla toplumu sakin tutmaya çalışarak bir tür "gizlilik temelli kriz yönetimi"ne kapılmıştır. Oysa deneyimler göstermiştir ki bu yöntemler yalnızca kamu güvenini sarsmakla kalmaz, aynı zamanda kriz anında güven sermayesini yakar."

Bilişsel Savaşta İkna Alanının Önemi Unutulmamalıdır

Bu medya aktivisti ayrıca şunları vurguladı: "Birçok bağımsız uzman yıllardır özel toplantılarda 'Detaylı anlatım, düşmanın anlatımını tamamlar.' diye uyarıyorlar. Medya akışımız aydınlatma yerine rakip olma ve sayısal gösterimle meşgul olduğunda, ikna alanını başkalarına bırakmış olur."

Ramazani şöyle açıkladı: "Kamu güveninin yeniden inşası reklam düzenlemeleriyle mümkün değildir. Bunu güvenilir anlatıcılar, samimi analizler ve eksiksiz insani anlatımlarla takip etmemiz gerekir. Bana göre, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın okulu bu yolun yalnızca bir örneğidir: 'Dürüst, analitik ve insan onuruna dayalı bir anlatım.'"

Ramazani şöyle ekledi: "Her durumda bilişsel savaşı aldatmayla kazanmak mümkün değildir. Bunun yerine tutarlı, derin ve inandırıcı bir gerçeklikle zafer kazanılması gerektiğini unutmamak gerekir. Ancak bu şekilde kendi anlatımımız tekrar huzur ve otorite kaynağı haline gelecektir."

Gerçeklik Üzerindeki Halk Algısını Değiştirme Mücadelesi

Kadınlar İlim Havzası Araştırmacısı Nercis Şükürzade, bugün düşmanla en önemli mücadele alanının bilişsel savaş olduğunu belirterek şunları ifade ediyor: "Her şeyden önce bilişsel savaşın insan zihni, algısı ve kavrayışı üzerinde hakimiyet kurmayı hedefleyen bir savaş olduğunu unutmamak gerekir. Bu çok önemli savaşta düşman, halkın gerçeklik algısını değiştirmeye çalışmakta ve hedefi, tek bir kurşun atmadan toplumsal davranışları kendi hedefleri doğrultusunda yönlendirmektir. Elbette bu savaşın araçları medya, sosyal medya, seçici bilgiler ve özellikle anlatım oluşturmadır."

Şükürzade devamında şöyle belirtti: "Bu tanıma göre düşmanın bilişsel savaşta başarılı olabilmesi için halk ile yönetim arasındaki uçurumun derinleşmesi gerekir.
Bu nedenle, İslam İnkılabı Lideri bu konuya yüksek hassasiyet göstermekte ve her zaman halk ile yöneticiler arasında derin ve doğru bir ilişkinin kurulması gerektiğini vurgulamaktadır. Böylece düşman onların arasına mesafe ve bölünme sokamaz."

Şükürzade ayrıca şunları ekledi: "Düşmanın bilişsel ve algısal savaştaki tuzaklarını etkisiz hale getirmek için halkla ve gençlerle samimi bir diyalog kurmak; sorunları inkâr etmek yerine onlarla yüzleşmek gerekmektedir. Diğer yandan düşmanın çeşitli konularda anlatım oluşturmasına dikkat etmeliyiz."

Bilişsel Savaşın Hedefi İnsanların Düşünme ve Davranış Biçimlerini Değiştirmektir

Şükürzade, bilişsel savaşın insan zihninin bir savaş alanına dönüştüğü bir alan olduğunu belirterek şöyle dedi: "Bu tür bir savaşta hedef sadece düşüncelerin içeriğini değiştirmek değildir; aynı zamanda insanların düşünme ve davranış biçimlerini değiştirmektir. Eğer bilişsel savaş, hedeflerine ulaşmada başarı elde ederse bireysel ve toplumsal inançları ve davranışları düzenleyip yönlendirebilir ve bunları saldırganın taktiksel veya stratejik hedefleri doğrultusunda kullanabilir."

Şükürzade durum daha da şiddetli ve aşırı hale geldiğinde, bilişsel savaşın bir toplumu içten çökertme ve parçalama kapasitesine sahip olduğunu ekleyerek şöyle dedi: "Bu da tehditler ve düşman karşısında kolektif direniş iradesinin ortadan kalkmasına neden olabilir. Böyle bir durumda, düşman doğrudan güç veya zor kullanmadan toplumu itaate zorlayabilir."

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha