Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre, Hüccetü’l-İslam ve’l-Müslimin Seyyid Haşim el-Haydari, Hz. Masume’nin (s.a) hareminde düzenlenen Seyyid Hasan Nasrallah ve Seyyid Haşim Safiuddin’i anma töreninde yaptığı konuşmada, Seyyid Hasan Nasrallah’ın defnine değinerek şunları söyledi:
“Kendisi cesur, mümin, samimi ve Allah yolunda cihad eden bir mücahitti. O, İmam Humeyni’nin (r.a) ve Velayet-i Fakih’in mektebinin bir öğrencisiydi.”
Seyyid Hasan Nasrallah’ın yıllar boyunca büyük cesaret, iman, samimiyet ve basiretle İsrail’e karşı direndiğini vurgulayan el-Haydari, şöyle devam etti:
“Seyyid Hasan, 32 yıl boyunca Lübnan Hizbullahı’nın genel sekreterliğini yaptı ve Müslümanların velisinin âşık ve samimi bir askeri oldu. Onun kalbinde korku ve umutsuzluk yoktu. Hem askeri cihatta hem de tebyin cihadında yüreği cesaretle doluydu.”
Irak Ahdu’llah Hareketi Genel Sekreteri, Seyyid Hasan’ın yüreğinin umutla dolu olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Hizbullah, İslam İnkılabı’ndan üç yıl sonra İmam Humeyni’nin (r.a) fetvasıyla kuruldu. İran’da dayatılan savaş sırasında münafıkların ve hainlerin oluşturduğu zorluklara rağmen, İmam Humeyni (r.a) derin ve basiretli bir bakışla Hizbullah’ın kurulması için emir ve fetva verdi. O dönemde Lübnan’ın âlimleri, az sayıda gençle birlikte, o zamanlar bölgenin en güçlü ordusu olan İsrail ordusuna karşı İslami direnişi başlattılar.”
Bir Komutanın Şehadetiyle Geri Çekilmek Yanlıştır
Seyyid Haşim el-Haydari, bugün de umut ve cesaretle, korku ve umutsuzluğa kapılmadan hareket etmemiz gerektiğini vurgulayarak şunları söyledi:
“Bir komutanın şehadetiyle geri çekilmek yanlış olur. Seyyid Hasan’ın yolu, Allah’a tevekkül etmek ve ‘Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, O da size yardım eder’ (Muhammed Suresi, 7. ayet) ayetine inanmak idi. Seyyid Hasan, Hizbullah’ın kuruluşundan 10 yıl sonra ve Seyyid Abbas Musevi’nin şehadetinden sonra, 33 yaşında genç bir lider olarak Hizbullah’ın genel sekreterliğine seçildi. Kalbi iman, İmam’a ve Velayet-i Fakih’e olan aşkla doluydu.”
Seyyid Hasan Nasrallah ile 16 yıl boyunca birlikte olduğunu belirten el-Haydari, şu ifadeleri kullandı:
“O’nun kadar Velayet’e iman, inanç ve itaat noktasında örnek bir insan görmedim. Seyyid Hasan’ın yolu, Veli-i Fakih’in yoluydu ve onun vasiyeti, Müslümanların velisine bağlılık ve aşk üzerineydi. Seyyid Hasan Nasrallah’ın en büyük aşkı, Ayetullah el-Uzma Hameney idi.”
Hz. Masume’nin (s.a) hareminde konuşan el-Haydari, bunun sadece bir slogan olmadığını belirterek şunları ekledi:
“O, Tebyin Cihadı’nda gerçek bir adamdı. 8 Şubat 2022 Ayetullah el-Uzma Hameney ‘Tebyin Cihadı kesin ve acil bir farzdır’ buyurduğunda, Seyyid Hasan Nasrallah, Veli-i Fakih’in emrinden yıllar önce bu sorumluluğu yerine getiriyordu. Her gece ve her gün, aşikâr bir şekilde, korkusuzca, takiyyeye başvurmadan ve herhangi bir taviz vermeden, İslam dünyasının göbeğinde Velayet-i Fakih’e dini, fikri ve akidevi bir bağlılık gösteriyordu.”
Seyyid Hasan Nasrallah, Velayet-i Fakih Şehidi ve İmam Humeyni Yolunun Şehidiydi
Irak Ahdu’llah Hareketi Genel Sekreteri şu ifadeleri kullandı:
“Direniş cephesinde birçok kişi direniş yanlısı olup emperyalizme, Amerika’ya ve İsrail’e karşıdır; ancak bu inançlarını açıkça dile getirmeye ve Müslümanların velisine biat etmeye cesaret edemiyorlar. Bazıları Seyyid Hasan Nasrallah’a sadece bir direniş figürü olarak bakıyor. Evet, doğru, o ‘Direnişin Seyyid’i’ idi; fakat Seyyid Hasan Nasrallah, aynı zamanda Velayet-i Fakih’in şehidi ve İmam Humeyni’nin (r.a) yolunun şehidiydi.”
Seyyid Hasan’ın tebyin cihadındaki cesaretinin, askeri cihattaki cesaretinden daha büyük olduğunu vurgulayan el-Haydari şöyle devam etti:
“İnsanın onurunu feda etmesi, canını feda etmesinden daha zordur. İran içinde ve dışında bazı din adamları inkılapçı ve velayet taraftarıdır, hatta evlerinin duvarlarına İmam’ın fotoğrafını asmışlardır; ancak minbere çıkıp Velayet’ten bahsetmeye korkarlar.”
Seyyid Hasan’ın Vasiyeti, Velayet-i Fakih’e Açık Bağlılıktı
Seyyid Haşim el-Haydari şu sözleriyle devam etti:
“Seyyid Hasan’ın vasiyeti, Velayet-i Fakih’e açık bağlılıktı. Eğer İslam dünyasındaki âlimler ve din adamları –özellikle sosyal medyada ve minberlerde– Seyyid Hasan Nasrallah gibi olsaydı, dünya bambaşka olurdu. Seyyid Hasan, Beyrut’ta Arap dünyasından ve düşmanlardan gelen ağır iftira ve saldırılara rağmen şöyle demişti: ‘Ben, Velayet-i Fakih partisinin bir üyesi olmaktan gurur duyuyorum.’”
Seyyid Hasan’ın vasiyetinin, İmam Humeyni’nin (r.a) adını ve Velayet-i Fakih ilkesini yüceltmek olduğunu belirten el-Haydari şu ifadeleri kullandı:
“Ben, direniş cephesinde küçük bir asker olarak açıkça söylüyorum ve hepimiz biliyoruz ki Amerika ve İsrail’in asıl hedefi Gazze, Filistin ya da Seyyid Hasan Nasrallah değildir. Onların birinci hedefi, Velayet-i Fakih’tir. Bugün açıkça ilan ediyoruz: Canımız İmam’a feda olsun!”
Seyyid Hasan Nasrallah’ın Kırmızı Çizgisi: Velayet-i Fakih ve İslam Cumhuriyeti
Hz. Masume’nin (s.a) hareminde konuşan Haşim el-Haydari şöyle dedi:
“Seyyid Hasan Nasrallah’ın kırmızı çizgisi Velayet-i Fakih ve İslam Cumhuriyeti’ydi. Eğer İslam Cumhuriyeti olmasaydı, Hizbullah, Seyyid Hasan Nasrallah ve direniş cephesi de olmazdı. Amerika ve İsrail’in asıl hedefi, sistemin başı ve Velayet-i Fakih’tir. Bu yüzden Velayet-i Fakih’i savunmak, desteklemek ve anlatmak en büyük farzdır.”
El-Haydari, Yemen savaşının başlamasından sonra Seyyid Hasan Nasrallah ile görüştüğünü belirterek şunları söyledi:
“Seyyid Hasan bana dedi ki: Amerika bize mesaj göndererek, ‘Ne kadar para isterseniz size veririz, Lübnan yönetimini size teslim ederiz, sizi “Arapların Seyyid’i” yaparız; tek şartımız, Velayet-i Fakih’i ve İslam Cumhuriyeti’ni terk etmenizdir.’ Ancak Seyyid Hasan onlara, Peygamber Efendimiz’in (s.a.a) Kureyş liderlerine verdiği şu cevabı verdi: ‘Eğer güneşi sağ elime, ayı sol elime koysalar, yine de hak yolundan asla dönmem ve teslim olmam.’”
Irak Ahdu’llah Hareketi Genel Sekreteri, Şehit Kasım Süleymani’nin şu sözünü hatırlatarak konuşmasını sürdürdü:
“Şehit Süleymani’nin ifadesiyle, ‘İran bizim haremimizdir.’ Eğer Fatıma’nın evini arıyorsanız, inanıyorum ki inkılap zafer kazandıktan ve İslami yönetim kurulduktan sonra Fatıma’nın evi burasıdır ve burası bizim haremimizdir. Seyyid Hasan ise direnişin, Velayet’in ve İslam Cumhuriyeti’nin sadık bir askeriydi.”
Seyyid Ali’nin kılıcı ve Seyyid Hasan’ın kanı, Amerika ve İsrail’in kılıcına karşı kesinlikle zafer kazanacaktır
Seyyid Haşim el-Haydari sözlerini şu ifadelerle tamamladı: “Seyyid Hasan’ın yasını tutmak için sadece ağlamak yeterli değildir; aynı zamanda onun izinden gitmeli ve mücadelenin açıklanmasında yer almalıyız. Bilmeliyiz ki, Seyyid Ali’nin kılıcı ve Seyyid Hasan’ın kanı, Amerika ve İsrail’in kılıcına karşı kesinlikle zafer kazanacaktır.”
yorumunuz