Havza Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre Zilhicce ayının bereketli başlangıcı, az bir hazırlık ile, dürüst ve manevi bir evliliğin kurulduğu bir gündür. Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma (s.a) arasındaki evlilikten, gerçek İslam'ı takip etme, mutluluğa ulaşmak isteyenler evliliğin ilk aşamalarından doğru temeller üzerine kurulması için çaba göstermeleri gerektiğini öğreniyoruz.
Toplumun tüm alanlarında, özellikle de evlilikte sade yaşam anlayışının benimsenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, evlilikteki sosyal kısıtlamalar, çoğunlukla İslam dışı kültürlerden veya maddi düşüncelerden kaynaklanan zincirler gibi gençlerin ve ailelerinin üzerinde ağır bir yük oluşturur. Bu zincirler her geçen gün daha da büyüyerek, doğru hareket etme imkanını ortadan kaldırır ve toplumu yok oluşa sürükler.
Hz. Ali (a.s) ve Hz. Fatıma'nın (s.a) evliliğinden çıkarılabilecek dersler:
1. Denklik: Evliliğin temel ilkelerinden biri, erkek ve kadının birbirine denk olmasıdır. Ancak iki eş denk olduğunda, aralarındaki karşılıklı anlayış mümkün olur. Kur'an-ı Kerim bu konuda şu ayetiyle vurgu yapar: "Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler de kötü kadınlara aittir; iyi kadınlar iyi erkeklere, iyi erkekler de iyi kadınlara aittir." (Nur Suresi, 26. Ayet)
Bazıları denkliğin yalnızca ırksal veya maddi ve sosyal durum gibi dışsal koşullara bağlı olduğunu düşünmektedir. Oysa durum böyle değildir; asıl önemli olan, bireylerin idealleri, arzuları ve ruhsal eğilimlerinin uyumu, bilimsel ve dini bilgi düzeyleri, inançlarına olan pratik bağlılıkları, ahlaki ve kültürel özelliklere değer vermeleridir.
Eğer denklik meselesi olmasaydı, şüphesiz Medine'de Hz. Ali (a.s) ile evlenmek isteyen çok kız vardı. Ancak o, onlara evlilik teklifinde bulunmadı bile. Hz. Fatıma (s.a) için de birçok talip vardı; fakat Hz. Fatıma (s.a) ve Peygamber Efendimiz (s.a.a) bu evliliklere razı olmadılar.
Sadece Hz. Fatıma (s.a) ve onun yüce ruhu, Hz. Ali'nin (a.s) manevi güzelliklerini ve ihtişamını anlayabiliyordu. Bu konuda Peygamber Efendimiz (s.a.a) şöyle buyurdu: "Eğer Allah, Ali'yi yaratmasaydı, Fatıma (a.s) için uygun ve eşdeğer birisi olmazdı." (Yenabi'ul Mevedde, s. 177 ve 237)
2. Aracısız Evlilik: Evlilik teklifi herhangi bir gösteriş olmaksızın, Hz. Ali (a.s) tarafından doğrudan Peygamber'e (s.a.a) söylendi.
3. Kızın Rızası: Peygamber Efendimiz (s.a.a), kızı Hz. Fatıma'nın (s.a) rızası olmadan evlilik teklifine olumlu yanıt vermedi.
4. Sade Yaşam: Düğün için yalnızca en gerekli eşyalar alındı. Peygamber Efendimiz'in (s.a.a.) yaşamından öğreniyoruz ki, tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli ve geçici dünya hayatında mümkün olan en azıyla yetinmeliyiz.
Hz. Fatıma (s.a), Müslümanların lideri olan Peygamber Efendimiz'in (s.a.a) kızı değil miydi? Benî Haşim soyundan, Arapların en asil ve şerefli ailesinden gelmiyor muydu? Annesi Hz. Hatice (s.a), döneminin en zengin Arap kadını değil miydi? Bilgi açısından da herkesten daha önde değil miydi? Peygamber (s.a.a), kızı için büyük bir çeyiz hazırlayamaz mıydı?
Tüm bu soruların cevabı "evet"tir; ancak Peygamber (s.a.a) ve ailesinin yaşam tarzı sade yaşam anlayışı üzerine kurulmuştur. Ne yazık ki bazı ailelerde, özellikle de toplumun varlıklı kesimlerinde, kızlarının çeyizi göz alıcı bir şekilde iç ve dış eşyaların sergilendiği bir fuar haline gelmektedir.
5. Gelin için Evin Hazırlanması
Şimdi bakalım, İslam'ın yiğidi ve Allah ile Peygamber'in (s.a.a) en sevdiği insan Ali bin Ebu Talib (a.s) neye sahipti ve ne hazırladı. İbn Şehraşub, Menakib kitabında şöyle nakleder: Hz. Ali (a.s) de odasını düğün için hazırladı. Öncelikle odanın zeminine biraz kum serdi ve odanın iki tarafına yerleştirdiği bir tahta parçası hazırladı ki, elbiselerini üzerine koyabilsin. Ayrıca odanın zeminine bir koyun derisi serdi ve içi hurma lifleriyle doldurulmuş bir yastığı da oraya koydu. (Hz. Fatıma'nın Hayatı / Seyyid Haşim Resuli Mahallati / s. 56)
Eğer biri mal ve güzellik için evlenirse, rivayete göre Allah Teala ona mal ve güzellik verebilir ya da vermeyebilir; ancak eğer kişi takva ve iffet için evlenmeye karar verirse, Allah Teala ona hem mal hem de güzellik verecektir. (Rehber'in 13 Ocak 1998 tarihli nikah törenindeki hutbesi)
Havza / Evliliğin temel ilkelerinden biri, erkek ve kadının birbirine uygun olmasıdır. Bazıları, uygunluğun yalnızca ırksal veya maddi durum gibi dışsal koşullara bağlı olduğunu düşünmektedir. Oysa durum böyle değildir; asıl önemli olan, bireylerin idealleri, arzuları ve ruhsal eğilimlerinin uyumlu olması, bilimsel ve dini bilgi düzeyleri, inançlarına olan pratik bağlılıkları, ahlaki ve kültürel özelliklere değer vermeleridir.
yorumunuz