Salı 19 Ağustos 2025 - 17:23
Havza Haber Ajansı’nın 19 Ağustos Darbesi Yıldönümü Vesilesiyle Hazırladığı Rapor

Havza / 19 Ağustos darbesinin yıldönümü üzerinden 72 yıl geçmiş olmasına rağmen hâlâ düşmanı tanıma, özellikle de emperyalist Amerika’nın fitne ve hileleriyle nasıl mücadele edilmesi gerektiği açısından tarihî bir dönüm noktası olarak gündemde durmakta ve bu olayı bir kez daha dersler ve ibretler ışığında değerlendirmek için önemli bir fırsat sunmaktadır.

Havza Haber Ajansı’nın aktardığına göre, utanç verici 19 Ağustos darbesinin üzerinden yetmiş iki yıl geçti. Bu süre zarfında elbette bu önemli olay hakkında farklı analizler ve görüşler dile getirildi, çok sayıda kitap ve makale kaleme alındı; ancak bu gün ülkemizin çağdaş tarihinde hâlâ dersler ve ibretlerle dolu bir dönüm noktası olarak varlığını koruyor.

Bu darbeye ilişkin belgeler yıllar sonra Amerikan ve İngiliz istihbarat örgütleri tarafından “gizliliği kaldırılmış belgeler” başlığıyla yayımlandı ve açıkça kanıtladı ki emperyalist güçler sahte ve aldatıcı söylemlerinin aksine özel hedefler ve planlarla İran üzerinde hâkimiyet kurmak için bu darbede doğrudan rol almışlardı.

Her hâlükârda dikkat çekici olan husus şudur ki: 19 Ağustos 1953 darbesi, İran’ın çağdaş tarihinde bir dönüm noktasıdır. Zira bu acı olay İran’ın millî hükümetinin devrilmesine, monarşik istibdat rejiminin sürmesine yol açtı ve müstekbir devletler tarafından İran halkı üzerindeki baskı kat kat arttırıldı. Bu darbenin siyasi, kültürel ve ekonomik alanlardaki olumsuz etkileri ise yıllarca devam etti.

Düşmanın İç Çatışmalardan Yararlanması

Kesin olan şudur ki Dr. Muhammed Musaddık ve Ayetullah Kaşani, yabancıya bağımlı olmayan fakat farklı düşünce tarzlarına sahip iki unsurdu. Merhum Ayetullah Kaşani, İslami düşünceye dayalı bir mücadeleyi savunurken; Musaddık tüm meselelere İslami ölçütleri dikkate almaksızın siyasi bir yaklaşımla bakıyordu. Musaddık, Ayetullah Kaşani’nin desteği ve iş birliği sayesinde İran başbakanlığına gelmişti ve 22 Temmuz 1952 olayına kadar onun tavsiye ve görüşlerine özel bir önem veriyordu. Ancak bu kanlı kıyamın ardından Ayetullah Kaşani’nin hikmetli önderliği ve İran halkının fedakârlıklarıyla yeniden iktidara gelmesine rağmen farklı bir yol izledi ve sonunda hem ulema hem de halk kitlelerinden uzaklaştı. Bu da tarihte bu topraklarda bilinen gelişmelere zemin hazırladı.

Üzücü nokta şudur ki Dr. Musaddık “din ile siyasetin ayrılması” sloganını ortaya atarak, âlimlerin siyasi işlere müdahalesinden açıkça rahatsızlık duyduğunu ifade etti. Bu nedenle onun hükümeti döneminde Ayetullah Kaşani üzerindeki baskılar daha da arttı; öyle ki basın utanmadan kendisine hakaretlerde bulundu ve bazı eşkıya grupları evine saldırdı. Oysa Ayetullah Kaşani ve diğer ulema, millî petrol hareketinin başında Musaddık’ın en güçlü destekçileriydi ve İran halkının haklarını savunma noktasında yanında durmuşlardı. Ancak zamanla şartlar değişti ve bunun sonucu, darbecilerin ve içteki ayak takımı unsurların millî hükümeti devirmedeki başarısı oldu.

Amerika’nın Darbe Sonrası Emperyalist Hedeflerini Takip Etmesi

Şunu da unutmamak gerekir ki Amerika 19 Ağustos darbesinde ve Pehlevî’nin istibdat rejiminin devamını desteklerken, bölgede ve özellikle İran’da uzun vadeli nüfuzunu sürdürme amacı gütmekteydi. Amerika, İran’ı “bölgenin jandarması” konumuna getirmeyi hedefliyordu. Nitekim bazı teorisyenler de darbeyi tasarlamanın asıl motivasyonunun, Amerikan petrol şirketlerinin İran’daki çıkarlarının güvence altına alınması olduğunu belirtmişlerdir.

Ancak yalnızca 19 Ağustos darbesi değil Amerika’nın zorba ve şiddet yanlısı eylemlerinin listesi oldukça kabarıktır. Tabas’taki başarısız askerî müdahale girişimi ve İslam İnkılabı’ndan sonra gerçekleşen başarısız “Nigab darbesi” gibi komplolar, Beyaz Saray’daki yöneticilerin bölgedeki nüfuzlarını artırmak için rejim değişikliğini hâlâ temel strateji olarak sürdürdüklerini göstermektedir. Bu politika sadece İran’a özgü değildir; ancak Amerika’nın İran üzerinde nüfuz kurmak için en dikkat çekici girişimlerinden biri hiç kuşkusuz 19 Ağustos darbesinin planlanması ve uygulanması olmuştur.

Obama’nın Amerika’nın Darbeye Müdahalesini İtirafı

ABD’nin eski başkanı Barack Obama, 2009 yılında Kahire Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada açık ve net bir şekilde bu ülkenin 1953 darbesindeki rolünü itiraf etti. Bu darbe Dr. Musaddık’ın millî hükümetinin devrilmesine ve sonraki 25 yıl boyunca Şah’ın iktidarının güçlenmesine yol açmıştı.

İlginçtir ki ABD’nin tek siyahî başkanı olan Obama, 2013 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki konuşmasında da Amerika’nın İran’daki müdahalesini bir kez daha teyit etti.

Obama ayrıca 2006 yılında senatörlük döneminde kaleme aldığı Cesaretle Umut (The Audacity of Hope) adlı kitabında da 19 Ağustos darbesine değinmiş ve bu girişimi Amerika hükümetinin diğer ülkelerin içişlerine aşırı müdahalelerinin bir örneği olarak nitelendirmiştir.

Bununla birlikte dikkat edilmelidir ki Amerika’nın İran’a karşı düşmanlığı asla sona ermemiştir ve tarihî tecrübeler bunun bitmek bilmeyen bir süreç olduğunu göstermektedir. Nitekim son on yıllarda da çeşitli bahanelerle İran milletinin millî çıkarlarına karşı aynı kötü niyetli girişimlerini tekrarlamış ve her bir bu tür macera, Amerika dış politikasının saldırganlığının bir belgesi ve tarihindeki kara bir leke olarak kaydedilmiştir.

Dikkat çekici bir başka nokta da şudur: Demokrat Parti’nin temsilcilerinden Bernie Sanders, kısa süre önce CNN kanalına verdiği bir röportajda Amerika’nın 19 Ağustos darbesindeki rolüne değinerek şöyle demiştir:

“Demokratik bir süreçle seçilmiş İran Başbakanı Musaddık’ın devrilmesi bir felaketti. Dolayısıyla Amerika’nın yasal veya ahlaki açıdan hükümetleri devirmeye hakkı olduğunu düşünmüyorum. Bu girişimler çoğu zaman ters etki yapmış ve birçok bölgede büyük istikrarsızlıklara yol açmıştır.”

Amerika’nın Bağımsız ve Güçlü İran’a Karşı Süregelen Düşmanlığı

Uluslararası arenada tarafsız ve bilinçli birçok analistin de kabul ettiği üzere Amerika hiçbir şekilde İslami İran’ın bağımsız bir ülke olarak bölgede Amerika’nın emperyalist politikalarının önünü kesmesini istememektedir. Nitekim Trump yönetiminin tehditleri ve savaş kışkırtıcılıkları da bu gerçeğin açık göstergesidir. 12 günlük savaş da kanıtladı ki Amerika’nın ve onun saldırgan maşası İsrail’in asıl sorunu bağımsız, güçlü ve halkına dayanan bir İran’dır.

19 Ağustos olayının önemi de buradan kaynaklanmaktadır; zira darbenin siyasi hedeflerinin ötesinde Amerika’nın gerçek mahiyetini İran milletine açıkça göstermiş ve bu açıdan İran tarihindeki yabancı müdahaleler içinde bir dönüm noktası olarak kayda geçmiştir.

Bununla birlikte bu olaydan çıkarılacak en büyük ders şudur: Asla yabancıya güvenilmemelidir; Amerika gibi müstekbirlerin hile ve tuzaklarına karşı daima uyanık olunmalı ve aynı zamanda düşmanla gönülden saf tutanların toplum içinde fitne üretmelerine karşı dikkatli davranılmalıdır.

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha