Salı 21 Ekim 2025 - 00:45
Medyanın Günümüz İzleyicileri Üzerindeki Etkileri

Havza / Medya kuruluşları, kamuoyunu etkilemek için çeşitli yöntemlerden yararlanmaktadır ve günümüz izleyicilerinin bu yöntem ve teknikleri tanıması son derece gerekli görülmektedir.

Havza Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre hepimiz uzun saatler boyunca çeşitli medya mesajlarına maruz kalıyor ve bu kanallar aracılığıyla sürekli yeni bilgiler alıyoruz. Bu bilgilerin çeşitliliği ve çokluğu hem önemli hem de dikkat çekicidir. Ancak çoğu zaman uzmanların ifadesiyle, medyanın izleyici üzerindeki etkisi tamamen bilinçdışı bir biçimde gerçekleşmektedir. Bu nedenle bu etkinin düzeyi ve biçiminin analiz edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Günümüz medyasının taktiği: İzleyicinin duygularını harekete geçirmek

Medya okuryazarlığı eğitmeni ve araştırmacısı Dr. Masume Nasiri’ye göre, izleyicinin duygularını harekete geçirmek medyanın en temel etki mekanizmalarından biridir. Nasiri, bu konunun önemini şöyle açıklıyor: “Duygular, mantıklı düşünme sürecini kısaltır ve bireyin daha hızlı tepki vermesine veya karar almasına yol açar.”

Dr. Masume Nasiri’ye göre medya, kasıtlı olarak duygusal yükü yüksek haber ve konuları seçmektedir. Olaylar, krizler, şiddet, aşk, başarı, acı, merhamet, korku vb. konuların yanı sıra ‘Şehrin kalbinde sarsıcı bir felaket’ veya ‘Mali ya da ahlaki yolsuzluğun ifşası’ gibi heyecan yüklü başlıklar kullanılarak izleyicinin ilgisi hızla çekilmekte ve psikolojik olarak daha fazla etkileşime girmesi sağlanmaktadır.

Kutuplaştırma ve toplumsal duyguların kışkırtılması

Nasiri, medyanın kullandığı en güçlü duygusal manipülasyon araçlarından birinin toplumu biz ve onlar, iyi ve kötü, kahraman ve düşman, ıslah edici ve savaşçı gibi zıt gruplara ayırmak olduğunu belirtiyor. Bu yöntem, toplumsal tehdit veya gurur hissi yaratarak grup duygularını harekete geçirmeyi ve bireylerin medya ile duygusal bağını güçlendirmeyi amaçlıyor.

Nasiri ayrıca şu uyarıda bulunuyor: “Dijital platformlar genellikle güçlü duygusal tepkiler (beğeni, öfke, şaşkınlık vb.) doğuran içerikleri daha fazla gösterir. Böylece izleyici ‘aşırı duygusallık döngüsüne’ girer ve düşünme fırsatı azalır.”

Uzmanlara göre bu durum, günümüz dünyasında “dikkat ekonomisi” (Attention Economy) olarak adlandırılan olgunun bir parçasıdır.

Medya tasarımlarında dilsel teknikler

Nasiri, medyanın duygusal etki yaratmak için tarafsız kelimeler yerine “kurban”, “korkunç”, “kahramanca” gibi duygusal yüklü sözcükler kullanmasının, duygusal manipülasyon yöntemlerinden biri olduğunu hatırlattı. Bu yöntemde amaç, izleyicide içsel bir tepki ve anlık empati oluşturmaktır.

Ayrıca medyanın bir görüntüyü ya da anlatıyı tekrar tekrar yayınlayarak izleyicide kaygı veya heyecan duygusunu pekiştirdiğini belirtti. Bu yöntemin özellikle savaş ya da felaket gibi kriz dönemlerinde toplumsal duyguları yoğunlaştırdığına dikkat çekti.

Kayıp veya aciliyet duygusu oluşturmak

Nasiri, özellikle sosyal medya ve reklamlarda sıkça kullanılan bir başka taktiğin de “kayıp veya aciliyet hissi” yaratmak olduğunu ifade etti. “Herkes gördü, bir tek sen görmedin”, “şimdi ya da asla”, “son fırsat” gibi mesajlarla bireyde geri kalma korkusu (FOMO) oluşturulmaya çalışıldığını vurguladı. Bu aciliyet hissi, kişinin düşünmeden karar vermesine veya tepki göstermesine neden olur.

Medya araştırmacısı ayrıca şu noktaya değindi: “Medya bazen bilerek korku ve merak ya da öfke ve mizahı bir arada sunar. Örneğin, politik veya kriz içerikli konularda mizahi videolar üretir. Çünkü insan beyni duygusal çelişki karşısında kararsız kalır ve tepkisiz duramaz.”

Nasiri son olarak şu öneride bulundu: “Kısa vadeli bir çözüm olarak, birey duygusal tepki vermeden önce birkaç saniye durmalı ve kendine ‘Bu bende hangi duyguyu uyandırdı ve neden?’ sorusunu sormalıdır. Bu kısa farkındalık, medyanın duygusal manipülasyonuna karşı ilk ve en etkili kalkan olacaktır.”

Medyanın etkisini hafife almayalım

İlahiyat araştırmacısı ve kültürel aktivist Hüccetü’l-İslâm Seyyid Mahmud Musevi Hasab, medyanın kamuoyu üzerinde etkili olmak için çeşitli yöntemler kullandığını belirterek şöyle dedi:

“Kapitalist sistemin genişlemesiyle birlikte medyanın toplum kültürü üzerindeki etkisi daha da arttı. Bu süreçte söylentiler, filmler, oyunlar ve hatta reklam mesajları, insanların düşünme biçimlerini etkilemek için kullanılan araçlara dönüştü. Elbette, insanların düşüncelerini yönlendirmek her zaman olumsuz bir şey değildir; burada esas olan bu yönlendirmenin amacı, niyeti ve motivasyonudur.”

Hüccetü’l-İslâm Musevi Hasab sözlerine şöyle devam etti: “Bununla birlikte sosyal medyanın çoğu zaman insanî ve etik olmayan yollarla zihinleri etkilemeye çalıştığını unutmamak gerekir. Bu durumda medya bireylerin sağlıklı yargılama yetilerini devre dışı bırakır ve onları tepkisel, duygusal davranışlara yönlendirir. Ancak bütün bunlara rağmen günümüz dünyasında medyanın etkisinin büyüklüğü göz ardı edilemez.”

Geleneksel işlevlerin ötesinde bir faaliyet alanı

Gazeteci ve iletişim bilimleri öğretim üyesi Dr. Hamid Rıza Modaggeg de şu değerlendirmede bulundu: “Medya kuruluşlarımız artık geleneksel yapıda kalmış değildir. Gazetelerimiz ve haber ajanslarımızın çoğu dijital ortamda da oldukça aktif. Örneğin bazı haber ajansları yazılı haberlerle birlikte aynı içeriği sesli ve görüntülü olarak da web sitelerinde yayımlamaktadır. Radyo ve televizyon gibi geleneksel medya kurumlarımız da artık sanal ortamda etkin biçimde yer almaktadır.”

İletişim bilimleri öğretim üyesi şöyle devam etti: “Ancak şunu da belirtmek gerekir ki birçok medya kuruluşumuz Instagram, X (eski ismiyle Twitter) gibi sosyal medya platformlarında yeterince aktif değildir; çünkü bu platformlar yasal olarak ülkede yasaklı durumdadır. Dolayısıyla yasal çerçevede faaliyet göstermek isteyen medya organları doğal olarak bu alanlara girmemektedir. Yine de ‘medyamız tamamen geleneksel kaldı, modern haber alanlarına hiç adım atmadı’ demek doğru olmaz.”

İzleyici kendi haber içeriğini arıyor

Gazeteci ve sinema eleştirmeni, izleyicilerin haber tüketimi ile ilgili olarak şunları söyledi:

“Bir olay gerçekleştiğinde, o olaya ve sonrasındaki gelişmelere ilgi duyan izleyicinin hemen o olayı ele alan medyaya yönelmesi doğaldır. Eğer seçtiği medya o olayla ilgili haber yayımlamamışsa mantıklı olarak o haberi kapsamış başka bir medyaya yönelmesi kaçınılmazdır. İlk medyayı ‘resmî medya’ olarak adlandırabiliriz ve izleyici tanımınıza göre ikinci medya ‘gayriresmî medya’ olabilir. Bu durum çok doğaldır; çünkü izleyicinin haber ihtiyaçları bir medya tarafından karşılanmadığında başka medya organlarına yönelmesi beklenir.”

Gazeteci ayrıca şunları ekledi: “Medya arasında var olan bu rekabet ortamında ister resmî ister gayriresmî olsun mantık şunu gerektirir: Medya, olaylarla ilgili haber ve bilgileri hızlı, doğru, eksiksiz ve haber değeri ile gazetecilik ilkelerine uygun biçimde sunmalı; haberleri ilgi çekici, okunabilir, izlenebilir ve dinlenebilir hale getirmelidir. Böylece izleyiciyi kendine çekip tutabilir.”

Medyanın canlılığı, izleyiciyle var olur

Gazeteci, her medyanın izleyicisiyle canlı olduğunu belirterek şöyle dedi: “İzleyicisini kaybeden ve otoritesi olmayan bir medya doğal olarak gerilemeye başlar. Bir medya için ürettiği içeriğin izleyici tarafından görülmemesi, okunmaması veya dinlenmemesi ve hatta kabul görmemesi son derece üzücü bir durumdur. Bu, bir medya kuruluşu veya herhangi bir medya grubu için büyük bir felakettir.”

Dr. Modaggeg ayrıca şunları ekledi: “Son yıllarda hem dünyada hem de İran’da medya alanı ciddi şekilde değişti. Sadece tek bir formatta (örneğin yazılı ya da sesli-görüntülü) yayın yapan ve diğer platformları ihmal eden medya kuruluşları başarısızlığa uğrar. Günümüzde ‘çapraz medya’ veya ‘konverjans’ dönemi yaşanmaktadır; yani haber ve içerik üretimi yazılı, görsel ve sesli biçimlerde yapılmalı ve medya, içeriğini yaymak için mevcut tüm platformlardan yararlanmalıdır.”

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha