Fatime-i Zehra Havzası öğretim üyesi Üstad Nizâmâbadi Havza Haber Ajansı'na verdiği röportajda Meb'es Bayramı'nı kutladı ve şunları ifade etti: "Peygamber'imiz (s.a.a), şefkat peygamberi, tevhidin çağrıcısı, barış ve dostluğun elçisidir."

Üstad Nizamâbâdi Peygamber'in (s.a.a) risaletinden önceki zamana atıfta bulunarak şunları ifade etti: "Dünya, Peygamber (s.a.a) gelmeden önce hiçbir parçası yerinde olmayan bir bulmaca ve puzzle gibiydi. Merhamet Peygamberi geldi ve bizlere bu parçaları nasıl yerlerine koyacağımızı öğretti. Böylece Allah’ın dininin kırmızı çizgilerine basmadan, Allah’a güvenip bağlanmayı, O'nun helal ve haramını tanımayı öğrenebildik. Bu karanlık ve zulmet dolu dünyada kaybolmadan, aslımıza ulaşmayı, aydınlık bir nur olan Sırac-ı Münir'e bağlanmayı ve doğru yolu seçmeyi başardık."

Üstad Nizamâbâdi sözlerine şöyle devam etti: "Nefsani isteklerimizi akıl ve mantıkla kontrol edebilmek için güzel bir yaşam sanatına ihtiyaç duyuyoruz. İnsan, bu noktaya ulaşmak için her alanda örnek alınabilecek bir modele ihtiyaç duyar."

Üstad Nizamâbâdi ayrıca şunları ekledi: "Kuran-ı Kerim, Ahzab Suresi'nde güzel bir şekilde 'Şüphesiz ki, sizin için Allah Resulü'nde güzel bir örnek vardır' ifadesiyle bize güzel bir örnek tanıtmıştır. Peygamberimiz (s.a.a) Allah tarafından görevlendirildiğinde, şeytanın çığlığı yükseldi: Ah, hedefimden umudumu kestim. Artık ben, peygamberlerine uyan insanları Allah yolundan ve hidayetten uzaklaştıramayacak ve onları helak edemeyeceğim.'"

Üstad Nizamâbâdi sözlerini şu şekilde belirtti: "Meb'es günü, sertliklerin ve kötülüklerin öldüğü gündür; putlara kurban edilen onurları, cehaletin, şirkin ve haksız ibadetlerin öldüğü gündür."

Üstad Nizamâbadi ayrıca şunları ifade etti: "İmam Ali (a.s), değerli Nehcül Belâga kitabında şöyle buyurmuştur: 'Allah'ın, İslam Peygamberi'nin (s.a.a) risaletinde bahşettiği büyük nimetlerden biri, kendi dininin gölgesinde insanları itaate yönlendirmesi ve davetiyle bir araya getirmesidir. Bu ilahi nimetle onlara şereflerini yaydı ve lütuflarını onlara akıttı. Hak dini, tüm bereketleriyle onları kuşattı.
Bu dinin nimetleri akmaya başladı ve insanlar bu dinin gölgesinde mutlu oldular. Yönetimleri sağlam, onurlu ve zafer dolu hale geldi; işleri düzene girdi.'"