Cumartesi 27 Eylül 2025 - 12:29
Ruh-ul Emin: Şehit Nasrallah'ın Tebyin Cihadına Dair Bir Kitap

Havza / "Ruh-ul Emin" kitabı, Şehit Seyyid Hasan Nasrallah'ın 170 saatten fazla konuşma ve mülakatından derlenmiş belgesel bir anlatımdır. Bu kitap, Direniş Şehitleri Efendisi'nin düşüncelerini kendi ağzından kesintisiz bir şekilde aktarmaktadır.

Havza Haber Ajansı'nın bildirdiğine göre bu kitap analitik ve anlatımsal bir bakış açısıyla Direniş Efendisi'nin yaşam serüveni, direnişi, stratejik düşüncesi ve liderlik rolünü okuyucuya doğrudan ve dolaysız bir şekilde sunmaktadır.

Bu kitabın yazarı İlahe Ahireti, nispeten genç olmasına rağmen Şehit İmad Muğniye hakkında olan "Hac Filistin", bir harem savunucusu şehidi hakkında olan "Hiçbir Şey Her Zaman Olduğu Gibi Değildir", Şehit Muhammed Şibani'nin hikayesel yaşamı üzerine olan "Tamamlanmamış Rüyalar" ve Harem Savunucusu Şehit Hadi Taremi'nin hikayesel yaşamı üzerine olan "Varış Dönemi"  gibi değerli eserler kaleme almıştır. Bu da onun direniş ve şehitlerin yaşam tarzı alanındaki gazetecilik faaliyetlerini göstermektedir.

Yazar, bu eserde Seyyid Hasan Nasrallah'ın konuşmalarındaki sesini öyle bir şekilde düzenlemiştir ki okuyucu, sanki doğrudan Seyyid Hasan ile konuşuyormuş gibi hissedecektir. Bu konuşmaların yeniden yapılandırılmasındaki beceri, kitabın yapısını akıcı, sistematik ve okunabilir kılacak şekilde gerçekleştirilmiştir; yani onun ifadelerinin sadece ham bir raporu değildir.

"Ruh-ul Emin" ne yalnızca klasik bir biyografi ne de askeri ya da siyasi bir analizdir. Yapısı, tarihi anlatılar, yaşanmış deneyimler, detaylı analizler ve direniş felsefesinin izlerini harmanlayan bir bütünlük içindedir. Tüm bunlar Şehit Nasrallah'ın kendi sözleriyle, konuşmalarından, mülakatlarından ve diyaloglarından alınmıştır.

Bu kitap, okuyucuyu doğrudan Nasrallah'ın üslubuna ve düşüncesine bağlamakta ve onu çağdaş dünyanın en etkili siyasi ve dini şahsiyetlerinden birinin düşünsel, inançsal ve stratejik yolculuğuna daldırmaktadır.

Bu eser, aslında Direniş Efendisi'nin kendi dilinden tam, derin ve dolaysız bir şekilde tanıtma amacı güden değerli bir çabadır. Bu eser, yalnızca direniş akımına ilgi duyanlar için değil; liderlik, kriz yönetimi, dürüstlük ve inançta kararlılıkla ilgilenen herkes için değerli bir kaynak olmaktadır. Dürüstçe konuşmanın nadirleştiği bir dünyada, Direniş Efendisi'nin sesi bu kitapta "Ruh-ul Emin" gibi; sağlam, aydınlık ve güven vericidir.

Bu okunabilir kitabın en önemli başlıkları şunlardır:
1. Beyrut'un kenar mahallelerinde çocukluk ve kişilik oluşumu
2. İmam Musa Sadr, İmam Humeyni (r.a.) ve Şehit Seyyid Muhammed Bakır Sadr'ın düşünsel etkileri
3. Silahlı mücadeleye giriş ve Hizbullah yolunun başlangıcı
4. Lübnan'daki direniş liderliği
5. Sözlerin, konuşmaların ve medyanın yumuşak savaş yönetimindeki rolü ve halkı motive etme
6. Terörle, tehditlerle, iç ve uluslararası baskılarla başa çıkma yöntemleri

Kitabın bir bölümünde şöyle yazıyor:

"Birisi Allah rızası için çalıştığında artık yorulmaz. Onun için korkunun bir anlamı yoktur. Dünyayı istemeyen biri için dünyada bir şey kaybetmek onu sarsmaz. En zor anlarımızda en sakin olan bizdik; çünkü nereye dayandığımızı biliyorduk."

(Seyyid Hasan Nasrallah'ın 33 Gün Savaş döneminde bir konuşmasından alıntı)

Ayrıca kitabın bazı bölümlerinde Direniş Efendisi, Rehber ve İranlı kardeşleri arasındaki ilişkisini, genel sekreterliğe seçilme dönemi ve Hizbullah'ın ilk Genel Sekreteri Şehit Seyyid Abbas Musevi ile derin dostluğuna dair anılarını paylaşmaktadır. Seyyid Hasan Nasrallah, Hizbullah'ın kuruluşunun ilk dönemlerine dair konuşmalarında, o dönemde kendisi ve diğer Hizbullah üyelerinin İranlı kardeşlerinin deneyimlerinden nasıl faydalandıklarını ifade etmektedir. İran'a seyahatleri hakkında şöyle diyor:

"Her yıl kardeşlerimiz iki veya üç kez İran'a giderdi; yani yaklaşık her altı ayda bir İran'a seyahat ederlerdi ki İran'daki durumdan ve ayrıca bölgedeki gelişmeler hakkında İranlı yetkililerin görüşlerinden haberdar olsunlar.

O dönemde bölgedeki gelişmeler çok hızlı bir şekilde meydana geliyordu ve kardeşlerimiz sürekli olarak İran ile bilgi alışverişine ve onun desteklerinden yararlanmaya ihtiyaç duyuyorlardı. Genellikle önemli veya acil bir mesele ortaya çıktığında beni İran'a gönderirlerdi; çünkü o zaman en küçük olan bendim ve tanınmış bir kişilik olmadığım için güvenlik tehdidi altında değildim; İran'a seyahatlerim de zor olmuyordu. Öte yandan ben diğer kardeşlerime göre Farsça ile daha fazla aşina olduğum için benim İran'a gitmemi tercih ediyorlardı..."

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha