Salı 16 Eylül 2025 - 13:40
İmamın Varlığının Gerekliliği Nedir?

Havza / Şiî inancına göre Allah’ın kullarını hidayet etme yolu, ilahî peygamberlerden —özellikle de Hz. Muhammed’den (s.a.a)— sonra “İmamların İmameti” aracılığıyla devam eder ve yeryüzü, Allah’ın halifesi (İmam) olan ve kulları hidayet etme görevini üstlenen bir kimsenin varlığından bir an bile boş kalmaz. Ama gerçekten de Kur’an ve Peygamber’in sünneti (s.a.a) varken, imama neden ihtiyaç vardır?

Havza Haber Ajansı’nın haberine göre, İmamın varlığının zorunluluğu için pek çok delil ortaya konmuştur; ancak biz burada sadece basit bir açıklamayla yetiniyoruz:

Peygambere duyulan ihtiyaç hangi gerekçeyle açıklanıyorsa, aynı gerekçe insanın İmama olan ihtiyacını da açıklar. Çünkü bir yandan İslâm son dindir ve Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve âlih) Allah’ın son peygamberidir. Dolayısıyla İslâm, kıyamete kadar insanlığın bütün ihtiyaçlarına cevap verebilmelidir.

Öte yandan Kur’ân-ı Kerîm ilahî hükümlerin ve öğretilerin esaslarını ve genel çerçevesini beyan etmiş; bunların açıklanmasını ve detaylandırılmasını ise Hz. Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve âlih) bırakmıştır.

Ancak açıktır ki Hz. Peygamber (s.a.a) Müslümanların rehberi olarak, yaşadığı dönemdeki İslâm toplumunun ihtiyaç ve kapasitesine göre ilahî ayetleri açıklamıştır. Bu nedenle, onun gibi Allah’ın sınırsız ilim denizine bağlı olan liyakatli haleflerin bulunması gereklidir ki Peygamber’in açıklamadığı hususları beyan etsin ve Müslüman toplumun her dönemdeki ihtiyaçlarına cevap verebilsin.

Şiî ve Sünnî kaynakların Hz. Peygamber’den (s.a.a) naklettiği bir hadiste şöyle buyurulmuştur:

«Ben sizin aranızda iki değerli şey bırakıyorum: Allah’ın Kitabı ve Ehl-i Beytim. Onlara sarıldığınız sürece, benden sonra asla sapıtmazsınız.»

Bu hadise göre, Kur’an’ın yanında Peygamber’in Ehl-i Beyti'nin varlığı da zorunludur.

Ayrıca İmamlar (a.s), Peygamber’den (s.a.a) kalan mirasın koruyucusu ve Kur’ân-ı Kerîm’in gerçek açıklayıcı ve tefsircisidir; böylece Allah’ın dini, kötü niyetli kimselerin ve düşmanların tahrifine uğramaz ve bu berrak kaynak kıyamete kadar temiz ve arı kalır.

Bunun yanında “İmam”, kâmil insan olarak insanlığın tüm boyutlarında eksiksiz ve kapsamlı bir örnektir. İnsan, böyle bir örneğe ciddi şekilde ihtiyaç duyar ki onun elinden tutarak ve onu rehber edinerek insanî kemaline uygun şekilde terbiye edilsin; bu semavi öğreticinin rehberliğiyle kendi azgın nefsinin ve dıştaki şeytanların tuzaklarından korunabilsin.

İmam Cafer es-Sâdık (a.s) bu konuda şöyle buyurmuştur:

Yeryüzü, bir İmam olmaksızın asla boş kalmaz ki müminler dine bir şey eklerse onları geri döndürsün, bir şey eksiltirlerse onu onlar için tamamlasın.”

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşıldığı üzere, insanların İmam’a olan ihtiyacı hayati bir ihtiyaçtır ve İmam’ın bazı görevleri şu şekilde özetlenebilir:

– Toplumu yönetmek ve idare etmek (hükümet kurmak)

– Peygamber’in din ve öğretilerini tahriften korumak ve Kur’an’ı doğru biçimde açıklamak

– Nefislerin arındırılması ve insanların manevî olarak hidayeti

Dipnotlar:

              1.           Kur’ân-ı Kerîm’de Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve âlih) şöyle buyurulmuştur: “Biz zikri [Kur’an’ı] sana indirdik ki insanlara kendilerine indirileni açıklayasın.” (Nahl Suresi, 44. âyet)

              2.           Bihârü’l-Envâr, cilt 2, s. 100.

              3.           el-Kâfî, cilt 1, s. 178.

              4.           Şunu da belirtmek gerekir ki “hükümet kurmak” masum İmam tarafından ancak bunun zemini ve şartları oluştuğunda gerçekleşir; fakat diğer görevler, hatta gaybet döneminde de yerine getirilir. Ayrıca bu bölümde söylenenler, insanların İmam’a olan manevî ihtiyaçları hakkındadır; âlemin tamamının İmam’ın varlığına olan ihtiyacı ise “Gaybetteki İmam’ın Faydaları” başlığında ele alınacaktır inşâallah.

Alıntı: Negin-i Âferineş kitabı 

Ekler

yorumunuz

You are replying to: .
captcha